Kocaman'a ithafen
"Aykut hoca mı? Sonuna kadar yanındayım, hep desteklerim ama artık ne yapacaksan yap ki birkaç hafta sonra "Gidiyor Gönlümün Efendisi" diye başlık attırma vesselam."
***
Bu satırları Antalya maçının sonrasında, bundan iki hafta önce kaleme aldığım köşede dile getirmiştim. Kimisine göre geç kalınmış bir karar, kimisine göre de böyle bir ayrılığın hiç olmaması gerektiği gibi düşüncelerle kocaman bir dönem bitti. Oysa hikaye "Yarım bıraktığımız şeyler var" diyerek başlamıştı ki içinde bulunduğumuz süreçte hiçbir zaman tamamlanmamak adına nihai sona erdi. Neler yaptığını, neler kattığını, neler kazandırdığını, neler yaşattığını konuşmanın şu saatten sonra pek bir anlamı olmuyor. 98 yıllık mazimizde gördüğümüz en büyük başarılar haliyle apaçık ortada yakın geçmişimizde yatıyor. Kimi çok sevdi, kimi tutkuyla bağrına bastı, kimi alışamadı, kimisi ise başından beri kabullenemedi. Amir'i ilk onbirde oynatıyor, kulübeden hiç çıkmıyor, gülmüyor hatta egosundan ödün vermiyor diye eleştirildi. Kimisinin art niyeti varken kimisi sadece anlık öfkeyle bu tür cümleler kullandı. Kimisi menfaat peşindeyken kimisi sadece armaya olan aşkından sitem etti. Tüm bunların yanı sıra onu her şartta, her koşulda, skor yada oyun ne olursa olsun destekleyenlerin de çoğunlukta olduğu aşikar bir durumdu ki "Sefasıyla, cefasıyla" sözü de buradan geliyordu; lakin birkaç yıl önce "beş yıl sözleşme yap" diye tezahürat ederken şimdi o çoğunluk azınlığa doğru seyralınca cefa da sözde kaldı. Sözün özü; futbol, şov üzerine kurulu bir oyundur. Ve artık Aykut Kocaman gibi futbol duayeni bir isim, dikine oyun tarzı anlayışıyla çağın jenerasyonuna pek de yakıştırılmıyor. Arz talep meselesi de diyebiliriz. Kamera arkasında olan bitenin pek önemi olmadığı dönemde camialar artık sadece sonuca odaklanıyor. Bazen bir maç tüm maçlardan bir gol ise tüm her şeyden değerli hale dönüşebiliyor ki Denizli maçı da Aykut Kocaman'ın sonu oldu. Kocaman bu camia için sıradan bir hoca değildir. Büyük düşünebilmeyi, kısıtlı imkânlarla da başarının geleceğini ispatlamıştır. Lakin "Hayal etmek ile hayalperest olmak farklıdır." diye kullandığı bir cümle vardır ki ders niteliği taşır. Bunun farkına vardığımız gün, eminim çok daha güzel günler bizi bekliyor olacaktır. Ben seni hep "Benim takımım benim namusumdur." sözünle hatırlayacağım güzel hocam. Bu şehrin tarihi senin adını altın harflerle yazdı. Sevgi ve saygı gibi ciddi değerler varken bu hayatta; seni seviyorum diyebilmenin huzurunu hala içimde yaşıyorum. Kalbin bizimle olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.