Hasan DURUCAN

Hasan DURUCAN

Zabaha kadar oynasak, yine yenerdik

Zabaha kadar oynasak, yine yenerdik

Bir gün padişahın huzuruna bir adam getirmişler. Adamın bir hüneri varmış. 100 adım öteden fırlattığı ipliği, 100 adım ötedeki iğnenin deliğine geçiriyormuş. Bunu başarmak tam 40 yılını almış. Padişah "Göster bakalım hünerini" demiş. Adam iğneyi bir sehpaya saplamış, sonra 100 adım geri gitmiş ve ipliği fırlatmış. İplik iğnenin deliğinden geçmiş. Padişah "Tekrarla, tesadüf olmasın yoksa" demiş. Adam tekrarlamış, gene isabet. Padişah tam 10 kere tekrarlatmış, 10'unda da iplik hedefi bulmuş. Bunun üzerine padişah veziri çağırmış, "Şu adamı ödüllendirin. 100 altın verin, 100 de sopa vurun." Adam "Aman padişahım bu nasıl ödül" demiş. Padişah da "100 altın hünerin için, 100 sopa da böyle lüzumsuz bir işe yıllarını harcadığın için" diye ibretlik bir cevap vermiş.

***

Başakşehir karşısında aldığımız tarihi galibiyeti görünce aklıma direk bu hikaye geldi. Şimdi sormazlar mı adama madem böyle oynama kabiliyetiniz vardı da şimdiye kadar neredeydiniz? İlla sizi destekleyen koca şehrin önce kanser mi olması gerekiyordu? Padişahın yaptığı gibi şampiyonluğa yürüyen takımı dize getirdikleri için bilmem kaç bin lira galibiyet primi vereceksin bu oyunu şimdiye kadar oynamadıkları için de primin iki kat fazlasını ceza olarak keseceksin. Bu inişli çıkışlı grafiğin ardından hep birlikte öyle bir hal içerisine girdik ki ne günümüz günümüzü tutuyor ne de saatimiz saatimizi. Dün yüksek sesle homurdanırken bugün sevinç patlaması yaşıyoruz. Geçen kızdığımızı şimdi bağrımıza basıyoruz. Bizimle aynı saatte başlayan başka bir maçın skoruna bile hem üzülüyor hem de seviniyoruz. Yenen de bizim kaderimizi etkiliyor yenilen de! Çünkü şu koca lig boyunca sadece iki galibiyet fazla alamadık. Hal böyleyken, kendi ipimizi kendimiz kesemezken her maçın sonucundan da medet ummaya başladık maalesef. Buna da şükür. Eldekine şükretmeyen onu da bulamaz der büyüklerimiz. Hazır şu buhranı üzerimizden atmışken suyu bulandırmanın pek de bir anlamı yok. Lakin şu bir gerçek ki daha ne şampiyon olan belli nede düşen belli. Yani durum ciddiyetini hala koruyor. Ufacık bir hata, hafif bir düşüncesizlik, küçük bir yanlış her şeyi mahvedebilir bizim açımızdan. Eskişehir'de, kupa finalinde Başakşehir karşısına çıkarken bu kadar heyecanlanmamıştım. Ve şimdi en az bu maç kadar sonucu değerli iki müsabaka daha bizleri bekliyor. Gole nasıl sevinilir onu bile unutmuşken bu stresle başa çıkmamız gerekiyor. Saha içerisinde yakalayacağımız o ritmi rölantide tutmak kadar yedek kulübesinde de bu ritmi yakalamak lazım. Göreceğimiz bir sarı kart Alanya maçında bizi tıpkı şimdi Trabzon karşısında Miya'sız kaldığımız gibi öksüz, yetim bırakabilir. Evet, kimi varlığıyla üzer kimi yokluğuyla ama Başakşehir karşısında ki bu Miya'yı tanıdıktan sonra maçın adamı olarak Bajic'i (!) ilan ettim. Yokluğuyla oturduğu yerden bize puan kazandırdığı gibi Miya'nın da belki de piyasa değerini iki milyon arttırdı. Gider ayak jestini yaptı, taçsız kral Bajic vesselam.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan DURUCAN Arşivi