Cumhuriyet Anıtı
Geçtiğimiz günlerde 98.kez kutladığımız Cumhuriyet Bayramı sonrası Sunay Akın’dan çok güzel bir hikaye aktarmak istiyorum…
Ankara’dan İstanbul’a tren ile gelen Mustafa Kemal Haydar Paşa Garının merdivenlerinde boğaza demirleyen işgal güçlerinin savaş gemilerini görür. Avrupa yakasına gitmek için bindiği motor o gemilerin arasından geçerken şu tarihi sözünü söyler; “Geldikleri gibi giderler…” Kurtuluş savaşının kazanılmasının ardından işgal güçleri İstanbul’u terk edince, kente giren ordumuz Gülhane parkından yola çıkar ve dört zafer takının altından geçerek Taksim’e ulaşır. Burada bağımsızlık savaşına destek veren Anadolu’da ki tüm örgüt temsilcileri kurtuluş ordusunu karşılamak için beklemektedir. Bu nedenle Cumhuriyet İstanbul’una yeni bir meydan kazandırılmak istendiğinde Taksim denilen alanın Cumhuriyet Meydanı olarak tasarlanmasına karar verilir. Meydanda ki anıt Taksim yada Atatürk anıtı olarak bilinse de gerçek adı Cumhuriyet Anıtıdır.
Anıtı yapan sanatçı dönemin ünlü heykeltraşlarından Pietro Canonica’dır. Canonica’nın amacı anıtı yaparken Atatürk ile birlikte Kurtuluş Savaşı’na ve Cumhuriyetin kazanımlarına yer vermektir. Bu düşüncesini “Bendenize kalırsa İstanbul’a inşa edilecek bir abide yalnız Gazi Paşa’nın heykeliyle iktifa etmeyip millet arasında milli mücadele canlandırılmalıdır. Bu esaslar dahilinde heykeltraşlık ve mimarlığa büyük önem vermiş olunur. Böyle bir abide tarihi heybeti ve mimarisiyle Taksim Meydanı’nı süslemiş ve genişletmiş olacaktır.” sözleriyle ifade eder.
Heykel’in yapımına başlamadan önce Canonica anıtın kurulacağı yerin tarihini öğrenmek ister ve Taksim sözcüğünün anlamına sorar. İstanbul’un sularının bu bölgede toplanıp kente taksim edildiği, dağıtıldığı yanıtını alır. Canonica, yapacağı anıtın İstanbul’un su tarihine konulacağı yanıtını almıştır. Zaten dikkatli bakarsanız Cumhuriyet anıtının iki cephesinde su kurnaları ve yukarısında musluk delikleri görürsünüz. Canonica aslında Cumhuriyet Anıtını bir havuz içerisine yerleştirmiştir.
Cumhuriyet Anıtı’nda Kurtuluş Savaşını ve Cumhuriyet dönemini yansıtan heykeller bir kapının önünde yer alır. Bu iki cephe sırt sırtadır. İşte bu özelliğinden dolayı anıtta Kurtuluş savaşının zor günlerinden azim ve kararlılıkla geçmeyi başarmış bir milletin geleceği açtığı yeni bir kapı önünde ki cesur ve onurlu duruşunu görürüz.
8 Temmuz 1928 de başlayan anıtın yapımı sırasında Sanayi Nefise Mektebi’nde bir yarışma düzenlenir. Birinciliği kazanan öğrenci tüm masrafları devlet tarafından karşılanmak üzere Roma’ya gönderilecek ve Canonica’nın yanında Cumhuriyet Anıtı’nın yapımında çalışacaktır. Birinciliği Sabiha Ziya adında kız öğrenci kazanır ancak gönderilmez. Sabiha Ziya 21 yaşında genç ve bekar bir kızdır. Araya giren Maarif yani Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati “Bir dakika bir yarışma yaptınız kimin hakkıysa o gidecek. Ayrıca kazananın genç bir kız olması beni daha da bahtiyar etmiştir” diyerek Sabiha Ziya’nın Roma’ya gönderilmesini sağlar. Roma’ya gönderilen Sabiha Ziya Canonica’nın ekibine katılarak anıtın yapım çalışmalarında çalışmaya başlar.
Etrafından her gün binlerce insanın geçtiği Cumhuriyet Anıtı’nda eksik olan sadece su sesi değildir. Birde şu gerçek vardır anıtın bizlere söylediği; yapımımda aranızdan sadece bir kişi çalıştı. Aranızdan sadece bir kişinin eli değdi mermerlerime, oda bir kadın… Bir kadının yaptığı Cumhuriyet Anıtı durur İstanbul’un orta yerinde Cumhuriyet Anıtı’nın meydana bakan, zaferi simgeleyen bayrak açmış asker heykelinin üstünde bir mask görülür. O maskta gülen bir kadın vardır. O gülen kadın Cumhuriyetin yeniliklerinden birinin de kadın hakları olduğunu simgeler. Kadınlarımızın yaşamın her alanına katılımıyla daha da güçlenen Cumhuriyeti’mizin bu güzel günü 29 Ekim Cumhuriyet Bayram’ı Kutlu Olsun…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.