Hümeyra KARADAĞ

Hümeyra KARADAĞ

Fatih Sultan Mehmet’in Kabri…

Fatih Sultan Mehmet’in Kabri…

Fatih Cami hem tarihi olarak hem manevi olarak birçok açıdan değerlidir. Tarihimizin en önemli hükümdarlarından olan Fatih Sultan Mehmet’in kabrinin külliye içerisinde, caminin hemen yanında bulunması ise diğer tüm hususlardan önemlidir. Fatih Cami'nin yapımından 300 yıl sonra deprem sonucu yıkılıp, yeniden tamamen farklı planda yapılması gibi olaylar vardır. Bir de Fatih Sultan Mehmet'in türbesi ve kabri ile ilgili söylentiler ve hikayeler anlatılır. Peki nedir bunlar ?

1766 senesindeki depremde civarındaki yapılarla birlikte harab olan türbe kısa zamanda onarılmış. Bu büyük onarım sırasında türbenin ilk yerine göre daha ileriye alındığı hususunda iddialar var. Buna göre Fatih Sultan Mehmed Han Türbesi daha ileri bir noktaya yeni baştan inşa edildiğinden Fatih Sultan Mehmed’in kabri de şimdiki câminin mihrâbı altında kalmıştır. Halbuki bazı yeni araştırmalara dayanan bir iddiaya göre Fatih Câmii’nin kıble duvarı ileri alınmamış, türbe de eski yerinde ve ilk binanın temelleri üzerine kurulmuştur. Yaygın bir söylentiye göre Sultan Fatih’in naaşı, türbeden câminin mihrâbı altına kadar uzanan bir dehlizin sonundaki bir mezar odasında bulunmaktadır. Bir rivâyete göre Sultan II. Abdülhamid Han zamanında padişahın emri ile bir ekip mezara girerek cesedin altındaki tabutluk tabanını değiştirmiştir.

Boğuluyorum... Beni kurtarın!

Reşad Ekrem Koçu “Osmanlı Padişahları” adlı kitabında bu konu hakkında şu bilgileri aktarmaktadır; “İkinci Abdülhamid devrinde, bir yıl, Fatih semtinden geçen ana su yolları patlamış geniş bir sahada evlerin bodrumlarını su basmış, semt halkından birkaç kişi de rüyalarında Fatih Sultan Mehmed’i görmüşler, “Boğuluyorum... Beni kurtarın..” demiş. Rüyalar kahvehâne sohbetlerine düşmüş, hafiyeler de saraya jurnal vermişler. Bu gibi şeyler üzerinde çok hassas olan Abdülhamid büyük ceddinin kabrini gizlice açtırmağa karar vermiş, bu işi de gayet gizli yapılması şartı ile Fatih İtfaiye Kumandanı Mehmed Paşayı memur etmiş. O da, gördüklerini hiçbir yerde söylemeyeceklerine güvendiği kimselerle işe başlamış. Türbede sanduka kaldırılmış, kabir açılmış, fakat üç metreden fazla derinliğe inildiği halde Fatih Sultan Mehmed’e ait hiçbir iz bulunamamış. Nihayet karşılarına bir demir kapak çıkmış, kapağı kaldırınca bir taş merdiven görmüşler. Merdiven gayet büyük bir mahzene iniyormuş, mahzenin ortasında büyük bir mermer yahut profir masa, onun üstünde aynı taştan bir lâhit, lâhidin kapağını açmışlar, içinde Fatih’in mumyasını bulmuşlar.. Yüz, ölümünden birkaç yıl evvel Gentile Bellini tarafından yapılmış portresindeki simayı tamamen andırıyormuş.. Keyfiyet Abdülhamid’e arz edilmiş, o da, her ne sebepten ise, mahzen yolunun bir daha girilemeyecek şekilde kapatılmasını emretmiş. Fakat Mehmed Paşa bu tarihi sırrı muhafaza edememiş, Damat Şerif Paşaya nakletmiş, Şerif Paşa da Yahya Kemal’e söylemiş. Bu nâçiz muharrir, Yahya Kemal’den dinlemiştim. Meseleyi semtin eskilerinden tahkik edeyim dedim, bu sefer de şöyle bir rivayet ile karşılaştım: Fatih Sultan Mehmed türbesindeki sandukanın altında değil, camiin mihrabı altında yatarmış.. İmamlar okudukları Kur’anda kaza eseri yanılırlarsa, derinden bir ses gelir, hatayı düzeltir imiş. Hoş, güzel bir halk inanışıdır.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hümeyra KARADAĞ Arşivi