Güzel İnsanlar
Bizim kültürümüzde yardımlaşma ve dayanışma her zaman olmuştur. Komşumuza, köylümüze, hemşerimize bazen hiç tanımadığımız hiç görmediğimiz insanlara elimizden geldiğince yardım etmeye çalışırız. Gücümüz varsa biz başkalarına yardım ederiz, yardıma muhtaç isek başkaları bize yardım eder. Özellikle afetlerde, felaketlerde birlik olup ne gerekirse yapmaya çalışırız.
Şu günlerde de yardımlaşma ve dayanışmanın önemini daha çok anlıyoruz. Felaket bölgelerindeki insanlarımızın yarasını, diğer insanlarımız sarmaya çalışıyor. Kimsenin başına ne zaman ne geleceği belli olmuyor. Bugün biz başkalarına yarın başkaları bize yardım edebilir. Bununla ilgili güzel bir hikaye anlatacağım…
Bu evin akşam yemekleri görülmeye değer güzellikte olurdu. Doyumsuz bir muhabbet, neşe yayılırdı sofradan etrafa. Yüzlerden gülücük eksik olmazdı. Oysa bugün yolunda gitmeyen bir şeyler vardı.
Aslı, babasını ilk defa bu kadar üzgün görüyordu. Sofraya oturduğundan beri ağzını bıçak açmamıştı. Annesi de hiç farklı değildi. Babaannesine baktı endişeyle ama o da gözlerini kaçırdı. Ablası da yoktu bugün evde. Teyzesinde kalacaktı bir hafta. Derin bir boşluğa düşmüş gibi hissetti kendini.
Titrek bir sesle:
– Anne kötü bir şey mi oldu, diye sordu.
– Yok bir şey kızım, haydi sen karnını doyur.
Bu cevap tatmin etmemişti onu ama üsteleyemedi. Çaresiz ablasının gelmesini bekleyecekti. Ama nasıl?
Yedinci günün akşamını zor etmişti. Nihayet ablası geliyordu. Günlerdir evlerine çöken sis bulutunun sebebini öğrenebilecekti. Hiç alışkın değildi konuşulmayan sofralara, asık suratlara. Ama o da ne?
Babasının sesini duydu, üstelik oldukça neşeliydi, sonra ablasının sesini…
Bir ok gibi fırladı yerinden. Kapıda ayakkabısını çıkaran ablasına sarıldı gözyaşlarıyla.
– Biliyor musun ablacığım, sen yoksun diye hepsi yas tuttu.
– Canım kardeşim benim. Ben yokum diye değil, ciddi bir sorunumuz vardı o yüzden üzgündüler.
– Herkesin neşesi yerine geldiğine göre sorun çözülmüş olmalı. Babasının yanında tanımadığı bir adam fark etti.
– Çok şükür kızım çözüldü. İş dolayısıyla yüksek miktarda borçlanmıştık.
Son aylarda pek satış yapamadığımızdan borcu ödeyemiyorduk. Bu yüzden çok zor durumda kalmıştık.
– Peki nasıl çözüldü baba, bu amca kim?
– Bu amca benim çocukluk arkadaşım Mesut. Nasıl çözdüğümüzü sofrada anlatacağım. İşte yine neşeli, muhabbetli bir akşam yemeğindeydiler.
Babası anlatıyordu:
– Biz Mesut’la aynı köydeniz. İlkokulu köyde bitirip şehirde ortaokula başlayacaktık.
Mesut’un babası oğlunu şehre okumaya göndermek istemiyordu, çünkü çok yoksullardı. Rahmetli babam, arkadaşımın bütün masraflarını karşılayacağını söyleyerek babasını ikna etti. Mesut çok zeki, çalışkan bir çocuktu. Okudu doktor oldu. Şimdi mesleğinin en iyilerinden. Benim zor durumda olduğumu duyunca, babama duyduğu minnetle bana yardım etmek istemiş. Bütün borcumu ödedi sağ olsun. Ben de ona azar azar ödeyeceğim inşallah. Sofradaki herkes çok duygulanmıştı.
Aslı dayanamadı:
– Dedem yaşasaydı “Sağ olasın güzel insan!” derdi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.