KONYA HABER
Konya
Parçalı bulutlu
21°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
41,3005 %0,25
48,5818 %0,45
4.886,39 % 0,84
Ara

O Fotoğrafın Hikayesi

YAYINLAMA:

Çoğumuzun bildiği bir fotoğraf vardır. TBMM’nin 1.binasının önündeki Atatürk ve kurmayların 29 Ekim 1929 tarihinde çekilen fotoğrafı. Şimdi o tarihi fotoğrafın hikayesini aktaracağım.

Atatürk, Fevzi Çakmak’ın kızının düğününde tüm davetliler arasında fotoğraf çekmeye çalışan bir genci fark etti. Yanına gidip gülümseyerek bu çelimsiz gence “Adın ne senin çocuk?” diye sordu.

Genç şaşırdı bir anda, neticede Kemal Paşa yanına kadar gelip adını sormuştu, kekeleyerek “Efendim benim adım Ali Rıza” dedi. Atatürk yine hoşnutça gülümseyerek “Bilir misin, benim babamın adı da Ali Rıza, nerelisin peki?” “Üsküplüyüm paşam.” Kemal Paşa belki de babasıyla adaş olduğundan bir anda kanı kaynamıştı bu genç adama. Akabinde “Peki madem, sana bundan böyle ‘Sarı’ diyeceğim.

Artık hususi fotoğrafçılarımdan olacaksın, anlaştık mı?” Gözleri parlayarak “Emredersiniz paşam!” dedi genç adam.

Gencecik Ali Rıza belki de hayatının en ilginç ve en güzel gününü yaşıyordu. Vatanı kurtardığı için sonsuz hayranlık beslediği Kemal Paşa’nın yakınında olacak ve fotoğraflarını çekecekti. Ne büyük bir gurur!

29 Ekim 1929…

Cumhuriyet Bayramı coşkusu büyük bir şevkle kutlanmaktadır. Kemal Paşa ve beraberindekiler Meclis’ten çıktıklarında gazeteciler fotoğraf çekmek için adeta birbirlerini ezmektedir. O an Ali Rıza itiş kakış içinde bir omuz darbesiyle yere yuvarlanır. Ayağa kalkıp, kadrajı ayarlayıp fotoğrafı çekene kadar Atatürk ve beraberindekiler çoktan Meclisin önünden ayrılmış ve Ankara Palas’ın önüne kadar ilerlemiştir.

Ali Rıza bu tarihi anı çekemediği için üzüntüyle taşın üzerine oturup hüngür hüngür ağlamaya başlar.

Çok geçmeden uzaktan Kemal Paşa’nın sesini işitir. Kendine has o güzelim Rumeli şivesiyle “Hey Sarı! Söyle bakalım neden ağlıyorsun?” Birden irkilip ayağa kalkar Ali Rıza.

Gözyaşlarını silip “Paşam” der ve yanına gider, fotoğrafı çekemediğini anlatır. Kemal Paşa gülümseyerek, ‘Canını sıktığın şeye bak bre çocuk!

Atatürk büyük bir olgunlukla tüm devlet erkanına seslenerek “Arkadaşlar tekrar içeri girip yeniden çıkacağız. Sarı bizim fotoğrafımızı çekecek!” Devlet erkanı bu durumu garipser.

Bir fotoğrafçı, fotoğraf çekemedi diye koskoca bakanlar, mebuslar tekrar Meclisin önüne gidip aynı pozu mu verecek? Verecek evet! Çünkü Atatürk’tü bunu isteyen. Ali Rıza’nın gözyaşlarına kıyamayan o yüce Atatürk… Ve Atatürk ile Devlet erkanı 29 Ekim 1929’da yeniden içeri girer ve bu sefer Ali Rıza için Meclisin tam önünde işte bu meşhur pozu verir.

Evet, bugün hepimizin aşina olduğu bu fotoğrafın ardında ağlayan bir genci mutlu etmeye çalışan o yufka yürekli Mustafa Kemal ve deklanşöre basan genç Ali Rıza Tuncay yatar.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *