Hümeyra KARADAĞ

Hümeyra KARADAĞ

Rumi ve Şeb-i Arus

Rumi ve Şeb-i Arus

Vefatının 749. yıl dönümünde hoşgörüsüyle hangi dinden, mezhepten ve ırktan gelirlerse gelsin insanları kucaklayarak tüm dünyaya sevgi yolunu gösteren Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, “Şeb-i Arus” törenleriyle anıldı. Dünyada 13. yüzyılda yaşamış Muhammed Celâleddîn-i Rûmî, dünyanın en büyük Sufi filozoflarından biri olarak kabul edilir ve bütün insanlığı kucaklayan şiirleri ve dini yazıları ile tüm dinler tarafından sevilir ve saygı görür. Rûmî’nin Müslüman bir şair, hukukçu, İslâm âlimi, ilahiyatçı, tasavvufçu gibi birçok sıfatı vardı ama o aslında bunlardan çok daha fazlası idi.

Her yıl dünyanın dört bir yanından Rûmî’nin felsefesine inanan ziyaretçiler, bu sevgi dolu görüşü tüm insanlığa yayan Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’yi hatırlamak ve anmak için Konya’da düzenlenen törenlere katılırlar. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, 1937 yılından bu yana Konya’da her yıl Şeb-i Arus’ta (Vuslat Gecesi) ölüm yıldönümünde anma törenleri ile anılmaktadır.

Şeb-i Arus ne anlama geliyor?

Şeb-i Arus, Türkiye’de ‘düğün gecesi’ anlamına gelir. Düğün gecesi Mevlevi tarikatında Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin vefat ettiği gece olarak bilinir. Mevlana, ölümü kaynağının ilahi bir cevher olması nedeniyle kişinin kökenine dönüş, yani “Allah’a dönüş” olarak yorumlar; ona göre ölüm, bedenin kaybolması değil, Allah’a yolculuktur. Halk arasında “Şeb-i Arus” olarak da anılan ve Vuslat Yıldönümü Uluslararası Anma Törenleri olarak da adlandırılan anma törenleri, Mevlana’nın ölüm yıldönümü olan 17 Aralık haftasında düzenleniyor. 2007 yılında UNESCO, Mevlana’nın 800. doğum günü olan 2007 yılını “Uluslararası Mevlana Yılı” ilan etmişti.

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin Hayatı

Rumi hayatını basit bir cümleyle anlatıyor: “Hamdım, piştim, yandım.” Asıl adı Muhammed Celâleddin’dir. Daha sonra kendisine Rûmî- alim- ve Rumi isimleri verildi. 30 Eylül 1207’de bugünkü Afganistan’ın Belh şehrinde doğdu. Ailesi 1212’de Belh’i terk ederek Hac için Bağdat, Nişabur ve Kufe’den geçerek Mekke’ye gitti. Daha sonra Şam ve Halep üzerinden geçen aile, 1222’de Karaman’a (Larende) yerleşti. Rumi’nin babası önemli bir ilahiyatçı, hukukçu ve mistikti. 1228 yılında Anadolu Selçuklu Devleti hükümdarı Alaaddin Keykubad’ın daveti ile medresenin başına geçti ve ailesi Karaman’dan Selçuklu Devleti’nin başkenti Konya’ya taşındı. Babasının ölümünden sonra Rumi, babasının İslami öğretmen rolünü üstlendi ve uzun yıllar dersler ve vaazlar verdi. Zaman zaman farklı dinlerin mensupları da onun derslerine ve sohbetlerine katıldı. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, 17 Aralık 1273’te 66 yaşında Konya’da vefat etti. Rumi’nin naaşı babasının yanına gömüldüğünde, gömüldüğü yerin üzerine görkemli bir türbe olan Yeşil Türbe (Kubbe-i Hadra) dikildi. Türbeye bağlı olan eski derviş okulu, şimdi Mevlana’nın eserlerinin el yazması ve tarikatın tasavvuf ile ilgili çeşitli eserlerinin bulunduğu bir müze olarak hizmet veriyor. Vefatı üzerine müritleri, Sema merasimi olarak bilinen Tasavvuf raksı ile meşhur Semazen Tarikatı olarak da bilinen Mevlevi Tarikatı’nı kurdular. Rumi’nin yazıları dini, kültürel ve etnik sınırları aşan mistik sanatın zirvesi olarak kabul edilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hümeyra KARADAĞ Arşivi