Bilime değer veren Batı veya Bizans değil Osmanlı ve Türklerdir
Atalarımız ne güzel söylemiş: “Okumak cehaleti alır ama eşeklik baki kalır” diye. Tamam ağzı olan herkes konuşacak ona itirazımız yok ama bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlar yok mu işte onları görünce üzülüyorum. Sözüm ona bazı bilim adamı geçinen tipler Osmanlı'yı kötüleyerek Türk düşmanlığı yapmaktadır. Televizyonlara çıkıp Bizans veya batı yalamalığı yaparak kendi acziyetlerini gösteriyorlar. Türk İslam tarihindeki bilimsel gelişmeleri batının penceresinden yorumlayıp Osmanlı'yı bilime karşı gösterip Bizans'ı yüceltmek de nedir? Bizim bilmediğimiz başka Bizans var mı bilmiyorum ama batının uzantısı olan Bizans’ın bilime değer verdiği filan yoktu. Çünkü bilimin b’sini bile bilmiyorlardı. Onların bilimle tanışmaları Müslümanlar sayesinde oldu. Şöyle denilebilir. “Bizans toplumu doğudan yani Müslümanlardan bilimi araklayan akademisyenlere değer veriyordu.” Bak bunu anlarım. Çünkü o devirlerde doğudan el yazmalarını çalıp ülkesine götürenler mükafat olarak profesörlük gibi makamlara tayin edilirdi. Batı bilime değer veriyormuş ya niye o zaman Sokrates’i öldürüp Aristo’yu da ölüme mahkum etmişler? Bunlar bilim adamları değil miydi? Çok mu eskiye gittim? O zaman 16’ıncı yüzyıla yani Osmanlı zamanına gelelim. Hani Bizans’ın bilime değer verdiği yıllar! Hepinizin bildiği üzere gök bilimci bir Galileo varmış. Adam dünya yuvarlak ve dönüyor demiş, dediğine pişman edip zindanlarda çürütmüşler. Bizde Piri Reis’i kaptanı derya yapmışlar Bizans’ta zindanda çürütmüşler. Değer anlayışı Bizans’ta öyle olabilir saygı duyarız. Selçuklu ve devamı olarak Osmanlı Devleti’nde bilime değer verilmeseydi Birun-i, Harezm-i, İbn-i Sina, Uluğ Bey, Bursalı Kadızade Rumi, Takiyuddin, Piri Reis, Hüseyin Tevfik Paşa ve niceleri yetişip dünyaya yön verebilirler miydi? İspanya’da kurulan Endülüs Devleti olmasaydı batının bilim ve teknolojiden haberi mi vardı? Bakın İspanyol tarihçi Castro, Hıristiyan İspanya’nın, daima bir “teknoloji ithalatçısı” olduğunu söylemiş, “tarım, sulama sistemleri, hidrolik(su) mühendisliği ve imalat sanayinde kullanılan ‘Müslümanlara ait teknikler’, yarımadanın güney yarısında, artık günlük hayatın vazgeçilmez bir parçası olmuştu” demiştir. Bu ve diğer alanlardaki Müslümanlara ait pek çok teknolojik gelişme, Hıristiyan İspanya’dan, İtalya ve Kuzey Avrupa’ya geçmiştir. Bir de Bizans’ın Selçuklu ve Osmanlı’ya komşu olması var tabi. Mesela meşhur matematikçi diye bildiğimiz Kopernik’in çalışmalarında el Tusi’nin teoremlerini kopyalayıp çalarak yaptığı saygısızlığı iyi biliyoruz. Mesela Harezmi’nin önemli yapıtlarından biri olan “Zij-ül Harezmi”, ilk kez batılı Adelard tarafından Latinceye çevrilmiştir. Çeviri, Oxford Kütüphanesi’nde bulunmaktadır. Bu eser, astronomi gözlem çizelgelerini içerir. Uzun yıllar doğu ve batıda; astronomların ilk başvuru kitabı olarak kullanıldığı bilinmektedir. Rönesans Devri’nde yaşayan Guillaume Postel, İstanbul’dan çok sayıda el yazısı belge toplayıp Vatikan’a götürmüş karşılığında profesör olmuştur. Yine aynı devirden önemli bir akademisyen olan Jacop Golius Türkçe el yazması eserler toplayıp ülkesine götürmüştür. İnanamayacaksınız ama Bertrandon de la Brocquiere isminde bir gezgin Osmanlı topraklarını gezdiği sırada yerel halkın havai fişek kullandığını görüp, sırlarını ülkesine taşımıştır. Bunun gibi örnekler yazmakla bitmez. İşte batı ve uzantısı Bizans’ın içler acısı hali. Neredeyse bütün yaptıkları devşirme veya araklama. Şimdi kalkıp da Bizans toplumu bilime değer veriyordu dersen orada ağır ol derim. Çaldıkları veya arakladıkları bilime değer verdikleri kesin. Ama kalkıp da Müslümanları ve özellikle Osmanlı Devleti’ni bilim karşıtı göstermek büyük yanlıştır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.