Orta Avrupa’nın Merkezi: Viyana
Türkler için Viyana farklı bir anlam taşımaktadır. Geçmişe baktığımızda Osmanlı tarihi için Viyana seferleri büyük bir dönüm noktası oluşturur. Viyana’ya yapılan iki sefer de başarısız olmuş ve Osmanlı’nın çöküş dönemi başlamıştı. Evet kısa bir tarihe giriş yaptıktan sonra Viyana’yı tanıma sırası gelmiştir.
Gezdiğim ülkeler içinde Viyana kozmopolit bir yapıya sahipti. Şehrin sokaklarında ve caddelerinde gezerken bunu net bir şekilde hissedebiliyorsunuz. Çoğu Avrupa ülkesinde olduğu gibi burada şehir yapılanması bazilika, katedral ve meydanla bütünleşiyordu. Viyana’yı farklı kılan şehrin biraz daha büyük olması ve önemli yapıların farklı lokasyonlara yayılmasıydı. Şehrin meydanında gezerken taş bina yapılarından gözlerimizi alamıyoruz. Kendimizi bir Orta çağ Avrupası’nda hissederken modernizminde birlikte harmanlandığını görebiliriz. Bunu aynı şekilde İstanbul’da Taksim’de İstiklal ve Beyoğlu bölgesinde de görmek mümkündür. Batı şehirlerinde ilk gördüğüm şey şehrin çok iyi korunması ve geçmişle beraber günümüzün harman edilmiş olmasıdır. Viyana şehir ulaşım ağının hem metro ile hem tramvay ile harika olduğunu söylemek isterim. Önemli lokasyonlara metro ile rahat ulaşabilirsiniz. Kentin önemli yapılarından birisi de Habsburg Hanedanlığının yazlık sarayı olarak kullanılan Schönbrunn sarayı görülmesi gereken yerlerdendir. Rathaus (Almancada belediye binası demek) Viyana’nın sembol yerlerinden birisidir. 1883 yılında yapımı bittiğinden beri önemli yerlerden olmuştur.
Şehirde oldukça fazla katedral olmasına rağmen en ikonik olanı ise St.Stephen’s Katedralidir. Gotik- roma mimarisinde yapılan yapı 1147 yılından beri hizmet vermektedir. Katedralin teknik bilgisinden bahsedersek 4 kulesi mevcuttur. Güney kulesi 343 basamak ve Viyana’yı panoramik olarak görebileceğiniz bir yerdir. Viyana tarihe farklı alanlarda isimlerini duyurmuş kişilere de ev sahipliği yapmaktadır. Bunlardan ilki Mozart. Klasik müziğin bestekarı burada doğmuş ve yaşamıştır. Mozart’ın yaşadığı evi görmek müzik tutkunları için farklı bir deneyim katacaktır. Bir diğer kişi ise Psikoloji alanında tanınan Sigmund Freud. Avusturyalı nörolog ve psikanaliz kuramını bulan kişidir. 1891 yılında Freud’un yaşadığı bina şimdi müze olarak kullanılmaktadır.
Viyana denilince akla gelen şeylerden birisi de müzeleri, sanat galerileri ve operalarıdır. Şehirde o kadar çok müze var ki sadece 1 gün ayırmak gerekir. Meşhur State Opera House mutlaka görülmesi gereken yerlerdendir. Şaşalı ve gösterişli yapısı ile çok sayıda opera, bale ve çeşitli etkinliklere ev sahipliği yapmaktadır. Yazlık saraylardan biri olan Belvedere Sarayı’da şehrin güzel ve etkileyici yapılarındandır. Belvedere kelime anlamı olarak ‘güzel manzara’ demektir.
Sarayı ilginç kılan ise 1668-1745 yılları arasında yapımının sürmüş olmasıdır. Barok tarzda inşa edilen yapının uzunca geniş yeşil bir bahçesi vardır. İki kısımdan oluşan sarayı önemli olan özelliklerden birisi de 1781 yılında “İmparatorluk Koleksiyonu” açılmış ve sarayın Yukarı Belvedere kısmı dünyanın ilk halka açık müzelerinden olmuştur.
Viyana’nın meşhur yemeklerinden şinitzel yemeden dönmek olmaz. Bunu ise oranın meşhur yerlerinden Figlmueller’de yemek gerekir. Tabi bu alanda çok iyi restoranlarda mevcuttur. Ve son olarak Elma turtasını önermek gerekir. Basit bir tatlı gibi gelebilir ama sade ve şık sunumu ile Elma turtası farklı bir lezzet vermektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.