Muhammed Latif Pekkafalı

Muhammed Latif Pekkafalı

TEMBELLİĞİN FAİZLİ TEŞVİKİ YATIRIM DEĞİL YATIŞ EKONOMİSİ

TEMBELLİĞİN FAİZLİ TEŞVİKİ YATIRIM DEĞİL YATIŞ EKONOMİSİ

Bu devrin en büyük yalanı şudur: “Para çalışır, insan dinlenir.” Bankaya yatırılan 1 milyon Türk Lirası, her ay 35-38 bin TL faiz getirirken; o paranın sahibi ne tohum eker, ne fabrika açar, ne işçi çalıştırır, ne de elini taşın altına koyar. Sistem der ki: “Yorma kendini… Paranı getir, sana da bayram ettirelim!” E o halde soralım: Yatmak varken kim üretsin?

Küçük dağları inşa etmeyen ama cebinde büyük meblağlar taşıyan adam, artık bu ülkenin efendisidir. O, tarlaya gitmez; ama çiftçiden kazanır. İş kurmaz; ama girişimciden kazanır. İşçi çalıştırmaz; ama onların alın terinden kar eder. Sadece parasını bankaya koyar ve sistem onu ödüllendirir. İşte bu, modern çağın faize dayalı ekonomik düzenidir. Ve bu düzen, sadece adaleti değil; ahlakı da, umudu da, gençliği de kemiren bir tümördür.

Bir ülkede en risksiz kazanç, “faiz” ise; En zor iş, “üretim” ise; Gençler neden mücadele etsin? Bir fabrika kurmak yerine, birikimini faize yatıran “akıllı” olarak sunuluyorsa, Alın teriyle geçinen bir işçi neden sabah 6’da kalksın?

Bugün üniversite mezunu bir genç, iş kurmayı değil; “faize yatırımla nasıl geçinirim?” hesabını yapıyorsa, Sadece ekonomik kriz yoktur: Toplumsal akıl krizi vardır. Vicdan bunalımı vardır. Ahlak çöküntüsü vardır.

Ve bu sistem öyle sinsidir ki, kazananı bile kaybettirir. Çünkü o kazanç, gayretin değil; tembelliğin mükafatıdır. Faize dayalı bu düzen, toplumda iki sınıf oluşturur: Biri sırtında yük taşıyanlar; diğeri balkonundan bakanlar… Biri gecesini gündüzüne katıp üretmeye çalışanlar; Diğeri, faiziyle geçinip “ülkenin gidişatını” tartışanlar…

Mevduat faizi yüksekse, üretim düşer. Faiz arttıkça, çarklar durur. İnsanlar riskten kaçar, sistem spekülatörlere kucak açar. Ve sonunda, tüm sermaye bankalara tutsak olur. Piyasa kurur, nakit darlığı yaşanır, girişim zayıflar, gençler evde oturur.

Bu sadece Türkiye’nin meselesi değildir. Bu, Afrika’dan Latin Amerika’ya kadar uzanan faizle kurulmuş modern kölelik sistemidir. Birleşmiş Milletler kürsüsünden kalkınma konuşanlar, aynı zamanda merkez bankalarında faizle insanları uyutanlardır. Bu sistem, çalışma barışını bozar. Gelir adaletini çürütür. Toplumsal huzuru dinamitleyen sinsi bir virüstür.

Oysa gerçek kalkınma; bankada bekleyen parada değil, Topraktaki tohumda, tezgahtaki üründe, atölyedeki ustadadır.

Biz diyoruz ki: Bu ülkenin kurtuluşu, faizle yaşamakta değil; üretimle dirilmektedir! Bu milletin gençliği, bankacılıkla değil; girişimle büyümelidir! Bu toprağın insanı, kısa yoldan zenginliği değil; uzun yoldan alın teriyle kazanmayı yüce bilmelidir!

Faiz, bugünü rahat ettirir; ama yarını felç eder. Faiz, bankayı büyütür; ama ülkeyi küçültür. Faiz, parayı şişirir; ama ahlakı boğar. Faiz, bir toplumu tembelleştirir, bölüştürür, ötekileştirir.

Bu nedenle; Bugün 1 milyonla bankaya gidenin kazandığı sistem, Yarın 83 milyonun geleceğini kaybettiği sistemdir. Bu sistemde zengin daha zengin, fakir daha fakir olur. Çünkü alın teriyle değil, nakit gücüyle kazanç dağıtılır.

Son söz

Bir milletin refahı, faiz oranıyla ölçülmez. Bir milletin refahı;

Kaç genç fabrika kurdu?

Kaç köylü toprağını ekti?

Kaç anne, evladına “helal kazancın haysiyetini” anlattı?

İşte bunlarla ölçülür!

Ve artık vakit;

Paraya değil, hakikate yatırım yapma vaktidir! Üretime, girişime, ahlaka, vicdana yatırım yapma vaktidir!

Faizle şişen balonları değil, alın teriyle yükselen emek medeniyetini inşa etme vaktidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Muhammed Latif Pekkafalı Arşivi