Muhammet Yasin Akdeniz

Muhammet Yasin Akdeniz

Samimi miyiz yoksa tacir mi?

Samimi miyiz yoksa tacir mi?

Cihangir Turşucusu Kazım ve Eşi Saadet Dönmez


İstanbul’a hiç gitmemiş olsanız bile Cihangir neresi hiç bilmeseniz bile bu turşucuyu kesinlikle gördünüz. Ne kadar meşhur olduğunu da eminim biliyorsunuz. Evet, biraz hatırlatma gerekebilir. Eğer dükkanın isminden anlamadıysanız dükkan sahipleri Kazım Bey ve Saadet Hanım’ı Cihangir’de olmasa da çok defalar gördünüz. 
Fabrika İşçisi Yaşar Usta ve Melek Hanım
Tanımadığınızı zannediyor olabilirsiniz ama hayatınızda farklı farklı isimlerle hem Melek Hanım’ı hem de Yaşar Usta’yı elbette tanıyorsunuz. Fabrikada, yağlı işçi önlüğü ile de görmüş olabilirsiniz Yaşar Usta’yı ya da başka bir isimle, gözlüğünü takmış, merdivenlerde takım elbiseler içinde öğrencilerini beklerken de... Melek Hanım’ı da Hafize Ana olarak bilirsiniz belki.
Bahsi geçen isimleri hemen bilenler olacağı gibi, yahu ne diyor bu adam diyenleriniz de olmuştur. Melih Kibar’ın aynı film müzikleri ile taçlandırdığı “Bizim Aile” ve “Neşeli Günler” filmlerindeki isimlerden bahsediyorum. Bir eğitim yazısında bu filmlerle başlamamın nedeni filmlerdeki samimiyet duygusunun izleyicileri nasıl sarıp sarmaladığıdır. Aşağı yukarı bir buçuk saatlik filmde, onlarla aynı duygularla duygulanır, sevindiğinde sevinir, üzüldüğünde üzülürsünüz. Çocukları kendi çocuklarınız gibi bulur, hatta palavracı amcanızın bile palavralarını dinlemek istersiniz gülerek. 
Hayat, tüm işlerinizde samimiyetinizi ölçer. Samimi kişi, herhangi bir işe başladığında yola asla “samimi olmalıyım” diye çıkmaz. Samimi olmalıyım diye samimi olunmaz. Samimi olmak, dilinize farkında olmadan akşama kadar ağzınızda dolanan şarkı gibidir. Samimi olmak herhangi bir zorunluluk olmaksızın ansızın kendinizi görevlerin ortasında bulmaktır. Hesaplanmaz, planlanmaz, olduğu gibidir. 
Öğretmenlik mesleği de öğretmenin öğretme hedeflerini farkında olmaksızın birçok yerde kendi kendine aniden diline dolanması, derdi olan öğrencisinin karşısında, nasıl olduğunu anlamadan, derdi ile dertlenmesi, iş diye düşünmeden kendini olayların içinde buluvermesidir. Öğrencisinin “benim öğretmenim” diyerek benimseyebildiği kişidir öğretmen. Öğretmenin içinde samimiyet yoksa, bilgi tacirinden başkası değildir.
Bir ülkenin kazanması gereken en büyük potansiyeli, “geleceğini oluşturacak insaları” olduğuna göre onları işleyecek olan öğretmenlerin de samimi mühendisler olabilmesi gerekir. 
Sabah olunca kendimizi bir anda okulda mu buluyoruz yoksa bilgileri dosyamıza koyup sınıfın içine girerek yeni gün nasıl bitecek sorusunu mu soruyoruz. Onlarla birlikteyken kendimizi gülüp eğlenirken mi buluyoruz yoksa bir gözümüzle hep saati mi arıyoruz. Ayakta onlarla kendimizi zıplarken mi buluyoruz, yoksa oturduğumuz yerden ders mi anlatıyoruz. Peki samimi miyiz, yoksa tacir mi?
Bir söz: 
Prof. Dr. Salahattin TURAN: “Öğrencinin kalbine ne koyduğumuz akademik başarıdan daha önemlidir.” 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Muhammet Yasin Akdeniz Arşivi