Dürüstçe Bir Empati Yapalım
Girdiğimiz sohbet ortamlarında yaşam içindeki güncel olayları, kişileri, öncesinde anlamak, yorumlamak ve kendimizce bilgimiz birikimimiz ölçüsünde bir karara bağlıyoruz. Genelde bizi yönetenlerin aldığı kararlar, yaşam şekilleri sıkça sohbet konumuz olup, çoğu kez siyasi bakış açımızla değer yargılarımızla harmanlayıp fikirlerimizi oluşturuyoruz.
Bunu yaparken ben olsam şöyle davranırdım, doğrusu bu olmalı.... gibi eleştirilerle verdiğimiz kararı pekiştiririz.
Ancak empati...
Ne kadar dürüstçe empati yapıyoruz, en azından kendi iç dünyamızda hiç düşündünüz mü?
Yargıladığımız yorumlandığımız insanların elindeki bu imkanlar ya da şans size sunulmuş olsa ne yapardınız? Farklı olur muydunuz?
Siyasileri, bürokratları ve devlet imkanları emrine sunulmuş yetki sahiplerini özellikle bakan ve milletvekillerine sunulan bu imkanları fütursuzca kullanmakla...
İşveren, çalışanı az emek sarf etmekle...
Çalışan, işvereni hakkını vermemekle...
Zengin fakiri, yan gelip yatmakla...
Fakir zengini, lüks yaşamını israf boyunda yaşamını...
Esnaf vatandaşı, vatandaş esnafı...
Sürücü yayayı, yaya sürücüyü...
Kadın kocasını, koca karısını...
Bu örneklemeleri uzatmak mümkün.
Soru şu: O koltuk sizde nasıl dururdu?
Bir milletvekilisiniz, bu devlet imkanları size sunuldu, nefis mücadelenizde, adalet, hak liyakat yolunda ne kadar başarılı olurdunuz? Yine der miydiniz her kuruşta tüyü bitmemiş yetimin hakkı var?
Zenginsiniz, mevcut zenginlerden farklı ne yapardınız?
Elime şu kadar para geçse, şu kadarını hayır işlerinde kullanırdım diyenlerin ne kadarlık bir oranı o imkanı yakaladığında bu eylemi yapıyor?
Velhasıl vicdani bir hesaplaşmayla, kendimize dürüst olarak bir empati yapalım. Yeri gelmişken, çokça kullandığım bir deyim var "Mekke'de Müslüman olmak kolay, marifet Paris'te Müslüman olabilmekte" galiba en net tanımlamada bu olsa gerek.
Efsane Wimbledon'un ilk zenci şampiyonu Arthur Ashe kan naklinden kaptığı AIDS'den ölüm döşeğindeyken karşılaştığı "Tanrı böylesine kötü bir hastalık için neden seni seçti?" sorusuna, "Tanrı bana bu yaşamı sunarken, kupaları kaldırırken sormadım neden ben diye, şimdi neden sorayım" diye cevap verir.
Dünyaya şekil veren yöneticilerin ve hayatımıza aldığımız tüm kişilerin dürüst empati kurabilen kişilerden oluşması tek arzumuz.
Şunu da unutmamak gerekir ki, ahiret hesabına geçildiğinde, herkes verilen kadarın hesabını verecek, soğan ekmek yiyen onun faturasını, bal baklava yiyen onun hesabını verecek. Hesap, size verilen menü kadar çıkacak yani.
Hem adalet, hem hayat şartlarına motivasyon olarak teselli burada yatıyor olsa gerek.
Bu vesileyle tüm okuyucu dostlarımın Regaip Kandilini kutluyorum.
Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.