KONYA HABER
Konya
Açık
13°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
41,3093 %0,23
48,9226 %0,44
4.864,73 % -0,57
Ara

Yenilemezsek yenileceğiz

YAYINLAMA:

Toplum olarak en eğitimlimizden en cahilimize hepimizin ortak şikayetidir; eğitim sistemimiz. İlkokuldan başlayıp üniversiteye hatta sonrasına kadar sürekli eleştirir, televizyonlarda tartışma programları düzenler, psikologlar, sosyologlar pedagoglar, nice branşlardan prof. etiketli akademisyenler, siyasiler saatlerce tartışır yerden yere vurur eğitim sistemimizi.

Koltuğa oturan her milli eğitim bakanı öncelikle mevcut sisteme neşter vuracağını yeni ve çağdaş bir sistem getireceğini söyler. Ama gelin görün ki, geldiğimiz bu noktada pek de bir yol katettiğimiz söylenemez. Münferit, kendi çabasıyla bir şeyleri başarmış, ya doğuştan gelen yeteneğiyle ya da yurt dışında aldığı eğitimle başarılarından bahsettiğimiz gençleri duyduğumuzda, nasıl da göğsümüz kabarıyor nasıl da işte bizim evladımız diyip sahipleniyoruz. Oysa farkında mıyız ne acınası bir durum bu. Dinimizin ilk emri “oku” iken, Atatürk, Gençliğe Hitabesi'nde, gençliğe “mutlaka çalış” diye tembihlerken, biz birkaç gencin başarısını sevinç sahiplenme ve gurur duyma için yeterli görmüşüz kendimize. Prof.Dr. Necati Cemaloğlu, "Amerika’da Stanford Üniversitesi' nde sınavlarda gözetmen bulunmaz. Öğrencilerden birisi gelir, öğretim üyesinden kâğıtları ve soruları alır, arkadaşlarına dağıtır ve hep birlikte sınav olurlar. En son kalan öğrenci, arkadaşlarının kâğıtlarını toplar ve öğretim üyesinin odasına gidip kâğıtları ve diğer sınav dokümanlarını teslim eder" diyordu bir yazısında.

Bu öğrencilerin mezun olduktan sonra hiç iş bulma kaygısı yaşamaksızın saygın şirketlerde görev aldıklarını, sınavlarda kopya çekmeye teşebbüs edenlerin, bizzat sınıf arkadaşları tarafından ihbar edilerek istisnasız okuldan atıldıklarını anlatıyordu. Bizdeki durum ise; 60 öğrenciyi bir amfide sınava alır, başında 2 gözetmen diker, çoğu zaman dersin hocası da kürsüden ortamı gözlemler. Gözetmenler kopya çektirmemeye özen gösterirler. Bazen öğrencilerin bu şartlar altında topluca kopya çektiklerine bile rastlanır. Ve bu gençler finalde artık öğretmen, mühendis, doktor, mimar hakim olurlar.

Sonrası mı?

Kopya çekerek öğretmen olana kendi çocuğumuzu verip, onu eğitmesini, kopya çekerek mühendis olanın yaptığı binanın depremde yıkılmamasını, kopya çekerek hakim olanın adalet dağılmasını, kopya ile doktor olana, canlarımızı emanet eder, şifa bekleriz.

Bu nesli, bu eğitim metotlarıyla bizler yetiştirdik, hiç olmazsa onların aynı eğitim sistemiyle bir sonraki nesli yetiştirmelerine engel olalım.

Yenilemezsek çok kötü yenileceğiz.

Kalın sağlıcakla.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *