Akşehir Taş Eserler Müzesi ve Ülkemizde Sanal Müzecilik
Akşehir Taş Eserler Müzesi;
Geçtiğimiz günlerde Sayın Cumhurbaşkanı tarafından video konferans ile açılışı gerçekleşen Akşehir Taş Eserler Müzesi olarak kullanılan medrese binasının tarihsel gelişim süreci hakkında kısaca değinelim.
Tarihi medresenin taç kapısı üzerindeki kitabeye göre, 648 Hicri, 1250 yılında Selçuklu baş veziri Sahip Ata Hüseyin oğlu Fahrettin Ali tarafından külliye olarak yaptırılan yapı bir kompleks şeklinde olup bünyesinde medrese, mescid, türbe, imaret ve çeşmeden oluşan büyük bir külliye şeklinde inşa edilmesine rağmen günümüze sadece medrese, mescid ve türbe kısmen sağlam olarak gelebilmiştir. Ayrıca bu tarihi yapının sağlık amaçlı darüşşifa olarak kullanıldığı bilinmektedir. Medrese açık avlulu, eyvanlı bir plan şemasına sahiptir. Güneybatıdan anıtsal bir taç kapıyla girilen dikdörtgen avlu revaklarla çevrilmiş, medrese teşkilatı bu revakların arkasında sıralanmıştır. Yapıda çok fazla sayıda devşirme malzeme, tuğla ve moloz taş kullanılmıştır.
Akşehir’deki ilk müze binası olarak kullanılan Taş Medrese, 1960-1965 yılları arasında ve 1971 yıllarında kapsamlı restorasyon çalışmalarına tabi tutulmuş fakat yapılması gereken restorasyonun, ancak yarısı tamamlanabilmiştir. 16.07.1986 tarihine kadar Arkeoloji Müzesi olarak kullanılan ve onarım nedeni ile ziyarete kapatılan müzede, Neolitik dönemden itibaren kesintisiz bir kronoloji ile Osmanlı dönemi sonuna kadar gelen eserler koruma altında tutulmaktaydı. Hacim ve boyut bakımından büyük taş eserler burada korunmaya devam edilirken, Arkeolojik ve etnografik eser depolarındaki eserler, restorasyonu tamamlanan ve 2007 yılında açılan Nasreddin Hoca Arkeoloji ve Etnografya Müzesi’ne taşınmıştır. Hazırlanan proje doğrultusunda restorasyon ve teşhir tanzim çalışmaları tamamlanan müzede, tarihsel bütünlük oluşturması açısından Akşehir ve çevresinden toplanan Türk-İslami dönem mezar taşları, sandukalar, kitabeler ve taş eserler sergilenmektedir. Müzede ayrıca medrese yaşamı, eğitimi ve taş işçiliği canlandırmalarının gösterildiği teşhir odaları bulunmaktadır.
2013 yılında hazırlanan proje doğrultusunda restorasyon çalışmalarına başlanan ve 2020 yılında restorasyon-teşhir-tanzim çalışmaları tamamlanan müzenin proje maliyeti 5 milyondur. Tarihsel bir bütünlük oluşturması açısından Akşehir ve çevresinde bulunan Türk-İslam dönemi mezar taşları, sandukalar, kitabeler ve taş eserler sergileniyor. Ayrıca müzede medrese yaşamı, eğitimi ve taş işçiliğinin maketler ile canlandırılması da tarihi yapıya ayrı bir canlılık katmıştır. Geçtiğimiz günlerde Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da video konferans ile katılımıyla açılışı gerçekleşmiştir.
Akşehir; Nasreddin Hoca Arkeoloji ve Etnografya Müzesi, Batı Cephesi Karargahı Müzesi, Taş Eserler Müzesi, Nasreddin Hoca Evi, Rüştü Bey Konağı, Tarihi Arasta Çarşısı, Akşehir Evleri, Ermeni Kilisesi, Yukarı Hamam, Seyyid Mahmud Hayrani Türbesi gibi tarihi geçmişi ve ziyaretçilerin gezilecek yerleri bakımından adeta görülmesi gerekli bir açık hava kültür hazinesidir.
Akşehir Taş Eserler Müzesi ile birlikte Bursa Türk İslam Eserleri Müzesi ve Tunceli Müzesi’nin de açılışları gerçekleşmiştir. Ayrıca bu açılışlardan birkaç gün önce de Tarsus Müzesi’nin açılışı Kültür ve Turizm Bakanı tarafından gerçekleşmişti. Yine restorasyon çalışmaları tamamlanan Ankara Resim ve Heykel Müzesi’nin de açılışı yapıldı. Özellikle içerisine bulunduğumuz pandemi sürecinde ülkemizde kültürel değerlerimize katkıda bulunan şehir kimliğini yaşatan ve kültürel mirasımızı gelecek kuşaklara aktaracak olan bu kültürel donatıların açılışlarını gerçekleştirmek son derece önem arz etmektedir.
Açılışı gerçekleşen bu müzeler ile birlikte ülkemizde müze sayısı artmakla birlikte tabi ki aynı ölçüde müzelere giden ziyaretçi sayılarının da artması gerekmektedir.
Sanal Müzecilik;
Avrupa’da sanal müze uygulamaları yıllar öncesinden kullanılmaya başlanılmış olup, ülkemizde bu uygulama covid-19 pandemi sürecinin de etkisiyle 2020 yılında daha yaygın kullanım görmeye ve ilgi çekmeye başlamıştır. Sanal müze uygulaması; "Türkiye'nin kültürel hazinelerini, müzeleri, ören yerlerini (antik kentleri), kültürel mirasımızı daha iyi, hızlı ve güzel bir şekilde, teknolojik haliyle üç boyutlu olarak sanal ortamda sunan bir uygulamadır. Bu uygulama altyapısını tamamlayıp hızlı bir şekilde hayatımıza entegre olmuştur. Üç boyutlu olarak ziyaretçilere kapılarını açan müzelerde, cam vitrinli teşhir salonlarının içerisinde sergilenen eserler detaylı bir şekilde üç boyutlu olarak incelenebilmektedir.
Kültür ve Turizm Bakanlığı covid-19 döneminde nisan ayından itibaren sanal müze uygulamasını başlatmış olup, ilk etapta Türkiye'de 17 müzede sanal gezi yapılabilecek altyapı varken şu anda bu sayı 33 müzeye ulaşmıştır. 2020 yılında bugüne kadar 11.4 milyon kişide pandemi sürecinde bulunduğu yerden sanal müze uygulamasını ziyaret etmiştir. Ülkemizde kültür ve sanata duyarlı ziyaretçilerimiz "https://sanalmuze.gov.tr" adresinden sanal ortamda müze ve ören yerlerini ziyaret edebilirler. Ayrıca küçük yaşta çocuklarımıza da müzecilik eğitimi verilerek çevresinde ve yaşadıkları şehirlerdeki tarihi yerleşim yerlerine, geçmişine ve kültürel mirasın korunması noktasında duyarlı bir nesil yetişmesi adına bu bilinç şimdiden aşılanmalıdır. Şüphesiz ağaç yaş iken eğilir atasözümüz de olduğu gibi duyarlı ve geçmiş kültürlerine sahip çıkan ve farklı medeniyetler içerisinde sentez olan ülkemizde bu duyarlılık ve hassasiyet küçük yaşta öğretilmelidir. İçerisinde bulunduğumuz teknoloji çağında evlerinde internet üzerinden online uzaktan eğitim alan çocuklarımıza sonrasında sanal bir kültür gezisi yaptırmaya ne dersiniz…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.