Affet bizi çocuk
Dünyada çocuklara bayram hediye eden tek bir ulus olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak kendilerine doya doya bir 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı yaşatamadığımız için geleceğimizin güvencesi çocuklarımıza bir özür borcumuz var.
Aslında tüm dünyada yaşanan olumsuz hadiselerin ortasında kalan, güç savaşlarıyla oradan oraya savrulan, salgın hastalık nedeniyle doya doya çocukluklarını yaşayamayan dünya çocuklarından bütün ülkelerin yetişkin bireylerinin bir özür borcu var.
Çocuklar dünyanın en güzel, en özel varlıklarıdır. En saf, en temiz insanlarıdır. Onlar yalan söylemezler, çıkar nedir bilmezler, zengin fakir, siyah beyaz ayırt etmezler. Birbirleriyle çok kolay anlaşır ve sevgi üzerine bir dünya kurarlar. En önemlisi kötülük bilmezler, kötü olamazlar. Kısacası çocuklar naziktir, çiçek gibidirler. Onların hayatını karartan maalesef biz büyükleriz ve son yıllarda yaşattıklarımız için kendilerinden af dilemeliyiz.
Çocukların tam sokakta oyun oynayacağı, arkadaşlarıyla top koşturacakları zamanda korona virüsle mücadele adı altında evlere mahkûm ettiğimiz için,
İlan edilen tedbirlere en başta biz büyükler uymamız gerekirken umursamaz tavırlarla salgının yayılmasına sebep olduğumuz için,
Okulda öğretmenleriyle, sınıf arkadaşlarıyla yüz yüze eğitim görmeleri gerekirken uzaktan ve sanal eğitim verip okumaktan soğuttuğumuz için,
Geleneksel oyunlarımızı unutturup, her türlü eğlenceyi, arkadaşlık, dostluk ve sevgi gibi duyguları sanal ortamda tanıştırıp, hayatta yalnızlaştırdığımız için,
Özellikle Ortadoğu ülkelerinde yaşanan savaş ve terör belası nedeniyle silahlarla, bombalarla hatta ölümlerle çok küçük yaşlarda tanıştırdığımız için,
Ülkesinden kaçan ana ve babasının peşine takılan ve göçmen adıyla hep itilen ve ötekileştirilen bir dünyada yaşattıklarımız için, hatta çoğu zaman denizin ortasında batan bir lastik bottan geriye kalan sahile vuran bir bebek olarak medya malzemesi yaptırdığımız için,
Çağdaşlık, modernlik ve özgürlük diyerek her gün televizyonlarda kimin eli kimin cebinde olduğu belli olamayan dizilerle ve programlarla kafasını karıştırdığımız, hayatın gerçeklerini anlatamadığımız için,
Her fırsatta sağlıklı ve temiz bir çevre için nutuklar atıp, onların da yaşama hakkı olan havayı suyu ve tüm doğal kaynaklarımızı hızla tükettiğimiz ve çevre kirliliğine neden olduğumuz için;
Daha fazla para daha fazla kar ve daha lüks bir yaşam uğruna plansız kentleşme, sanayileşme ve verimli tarım topraklarının imara açılması ile yeşil alanlarını yok edip, yaşam alanlarını tükettiğimiz için,
Kendilerine öğretilen dört mevsim ve iklim tanımlarını değiştirip, Küresel iklim değişikliğine neden olan sera gazlarının atmosferde çoğalması için elimizden geleni yapıp geleceklerini ısıttığımız için;
Su hayattır, susuz yaşam olmaz ama tasarruflu kullananım diye öğütler verip, mevcut sulak alanlarımızı kuruttuğumuz gibi, yaşamın her alanında suları boşa harcadığımız için,
Çöplerin yeri çöp kutusu olduğunu öğretip, çöplerimizi sokaklara rastgele fırlattığımız, Pikniklere götürüp, piknik sonrası etrafı toplamadan terk edip, çöp yığınları ile tanıştırdığımız için;
Kâğıt, cam, metal, plastik, kumaş atıkları çöp değildir, geri kazanılabilen ham madde olduğunu öğretip, onları bu atıkların ayrı toplanması için yarışmalar düzenleyip ardından, bizler geri kazanılması mümkün olan her türlü atığı ayrı toplama alışkanlığını edinemediğimiz için,
Sigara içmenin alkol kullanmanın, kumarın zararlı bir alışkanlık olduğunu her fırsatta dile getirip büyükler olarak sigara içmeye, alkol kullanmaya devam ederek çocuklara kötü örnek olduğumuz için,
“Tohumlar Fidana, Fidanlar Ağaca, Ağaçlar Ormana, Dönmeli Yudumda” diye şarkılar ezberletip, yol, konut, fabrika, taş ocağı, santral vb. inşaatlar nedeniyle, güzelim orman alanlarını yok ettiğimiz için,
İnancımıza göre hem İsrafın haram ve günah olduğunu söyleyip, hem de tüketim alışkanlıklarımızı israf çılgınlığına çevirdiğimiz için;
Yaratılan her canlının yaşama hakkı olduğunu, yaratılanı sevmenin ve korumanın kulluk görevimiz olduğunu bile bile can dostlarımız hayvanlara merhamet etmeyip eziyet etiğimiz hatta öldürdüğümüz için;
Dünya evrensel çocuk hakları bildirgesini imzalayıp, çocukların aile içi şiddete ve sokaklarda çeşitli baskılara maruz kalarak hem kendilerinin hem de annelerinin hayatlarını koruyamadığımız için;
Velhasıl büyükler olarak kötü örnek olduğumuz için, ben kendi adıma özür diliyorum. Affet bizi çocuk.
Sevgili çocuklar, ne mutlu ki size dünyada çocuk bayramı olan bir milletin evlatlarısınız, gelecekte sizin olan doğal kaynaklarınıza, toprağınıza yeşil yaprağınıza ve ay yıldızlı bayrağınıza sahip çıkın, bunun için BÜYÜKLERİNİZİ UYARIN;
Sevgili büyükler; unutmayalım ki bu dünya nimetleri bize dedelerimizin birer mirası olarak değil torunlarımızın bir emaneti olarak bırakılmıştır. Emaneti gerçek sahiplerine kirletilmeden yok etmeden teslim etmeliyiz. Bunun için lütfen ÇOCUKLARINIZI ÖRNEK ALIN. Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.