Namık CEYHAN

Namık CEYHAN

ALLAH RIZASI İÇİN

ALLAH RIZASI İÇİN

İçinde bulunduğumuz mübarek Ramazan ayının rahmeti ve bereketi hayırlara vesile olsun diye hemen her gün dua ediyoruz. Dua dinin direğidir. Tüm müminler için umut ve huzur kapısıdır. Dua edelim ama Rabbimize karşıda dua edecek yüzümüz olmalı.

Gösterişten, riyakarlıktan, yalan söylemekten, kul hakkı yemekten, körü körüne birine bağlanmaktan, her söylenene inanmaktan kaçınmalı, bir haksızlık karşısında (elinle, dilinle ya da gönlünle) karşı çıkmalıyız. Bizler, Allah’ın rızasına uygun hareketlerde bulunduğumuz sürece dua etmeye yüzümüz olabilir.

Bu ayı fırsat bilmeli, kendi muhasebemizi, toplumun muhasebesini yapmalı, bunun için önce düşünüp, akıl etmeliyiz ve inancımızın gereğini yerine getirmeliyiz.

Yüce Allah (c.c), gerek Kur’an-ı Kerim’inde gerekse Hz. Peygamber (s.a.v) vasıtasıyla defalarca inananlara ayetler ve hadislerde düşünmeyi ve akıl etmeyi emrediyor, ama biz çoğu konuda düşünmeden, sorgulamadan, araştırmadan kabulleniyoruz. Açıkçası biat kültürü aldı başını gidiyor. Allah sonumuzu hayır etsin inşallah.

Tasavvufa göre biat, Kur'ân ve sünnet kaynaklı bir terim olup kısaca, “itaat etmek üzere sözleşme yapmak” anlamındadır. Bu sözleşme, aslı itibariyle Allah ile kul arasında yapılır fakat onu Allah adına peygamberi veya peygamberin halifesi gerçekleştirir. Yoksa hiçbir dünyalı faniyle bu sözleşmenin yapılması emredilmiyor.

Türk Dil Kurumunun ifadesiyle: Biat, bey at etmek olan Arapçadan dilimize geçmiştir. Dilimizde biat etmek olarak kullanılır. Biat etmek demek bir kişinin egemenliğini, yönetimini tanıma ve kabul etme anlamına gelir. Tarihte ise Osmanlı Devleti döneminde bu terime rastlanır. Osmanlı Devleti'nde padişah öldüğünde tahta geçecek oğlunun devlet yönetimindeki etkili gruplarca kabul edilip onaylanması buna örnektir.

Yönetim erginin her söylediğini her yaptığını biat kültürüyle tasdik etmek, hak vermek ya da desteklemek yerine doğruya doğru, yanlışa da yanlış deme cesaretini göstermeliyiz. Bana ne? Bir şey olmaz. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” gibi vurdumduymazlık inanan insanlara (Müslümanlara) yakışan bir tavır değildir.

Akıl, insana bahşedilmiş bir nimettir. Bu nimetin değerini bilmek güzel ve doğru kullanmak insanlığın gereğidir. Çünkü insan, aklıyla insan olur. Öyle ki aklı olmayan kimse, diğer varlıklar gibi hiçbir şekilde mükellef değildir. Öyle ise insan düşünecek, kendisini, yaratanı ve yaratılan her şeyin nedenini ve yaratılış gayesini düşünecek ve ona göre hareket edecek demektir.

Şüphesiz ki göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ve gündüzün peşi sıra yer değiştirmesinde, insanlara fayda sağlayarak denizde yüzen gemilerde, Allah’ın gökyüzünden indirdiği ve ölümünden sonra yeryüzünü kendisiyle canlandırdığı suda, orada yaydığı farklı türdeki her bir canlıda, rüzgârların çevrilip yönlendirilmesinde, gök ve yer arasında emre amade kılınmış olan bulutlarda akıl edenler için (üzerinde düşünülüp, bunları yapanın tek ilah olduğu ve kulluğun yalnızca O’na yapılması gerektiğine dair) deliller vardır. (Bakara 164).

Size verilen şeyler, dünya hayatının geçim vasıtası ve süsüdür. Allah katında olanlar ise, daha iyi ve devamlıdır. Akıl etmez misiniz?) (Kasas 60)
 

Dünya hayatındaki şeyler ne kadar kıymetli olursa olsun, hepsi bir gün yok olacak, ama ahirette verilecek olanlar ise devamlıdır. Bunu düşünemiyor musunuz deniyor. Bu ne hırs? Bu ne ihtiras?

Bakıyoruz bazı insanlar bulunduğu mal, mülk, mevki ve makamın gücünü kullanarak hayır yapma yarışına girişiyorlar. Allah kabul etsin. Ancak bunu gösteriş için milletin gözüne soka soka yapılmaması gerektiğini, sağ elin verdiğini sol elin görmemesi gerektiğini bilmiyorlar mı?

Bakınız Diyanet takvimi 06 Nisan 2022 Bir hadis köşesinde ne yazıyor: “Kim işlediği hayrı şöhret kazanmak için halka duyurursa, Allah da onun gizli işlerini duyurur. Kim de işlediği hayrı, halkın takdirini kazanmak için başkalarına gösterirse, Allah da onun riyakarlığını açığa vurur. (Buhari, Rikak,36)

Yardımlaşmanın, fakir ve fukaranın hakkını gözetmenin yoğun olduğu bugünlerde bir tarafta israf kültürü bir tarafta da açlık ve yoksulluk. Zekât ve infak işte tam bu günlerde devreye girmeli ve hakkıyla yerine getirilmelidir. Tabii ki riyakarlık yapmadan, Allah rızası için.

Allah rızası için; bu ayın hatırına:

Hizmette yarışanların önü kesilmesin, bırakın herkes istediği yardımı gerçek ihtiyaç sahibi kişilere yapsın,

Siyasi parti mensupları biri birleriyle atışmaktan, laf yetiştirmekten kaçınsınlar,

Televizyonlarda tartışma programlarına ya ara verilsin ya da konuklar birbirine saygılı olsunlar,

Magazin programları ve dizilerde toplumun örf ve adetlerine uygun olmayan yayınlara ara verilsin,

Dar gelirlinin, işçinin, memurun, emeklinin sesine kulak verilsin,

Yüksek girdi maliyetleri nedeniyle topraklarını ve tarımla uğraşmayı bırakan çiftçilerin gönlü alınsın,

Elektrik, su, doğalgaz faturalarına gelen zamlarla ezilen bıktırılan küçük esnafın haline çare üretilsin,

Çarşıda pazarda, markette gıda maddelerindeki fiyat artışları artık durdurulsun,

Döviz kurları ve buna bağlı söylemler her gün gözümüzün içine sokulmasın,

Enflasyon inişe geçti, işsizlik azaldı, her şey güzel olacak, gibi bugünlerde gerçekleşmesi imkânsız cümleler kurulmasın, umudumuzla oynanmasın, lütfen.

Allah rızası için.

Bizler bu ayın manevi iklimiyle baş başa, huzur ve huşu içinde, Ramazan’ın rahmeti, mağfireti ve bereketiyle meşgul olup günaha girmek istemiyoruz, vesselam. Kalın sağlıcakla.

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Namık CEYHAN Arşivi