Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı
TBMM’de Paris İklim Antlaşmasının onaylanması sonrasında Türkiye’nin “2053 vizyonu” çerçevesinde iklim değişikliğiyle mücadele konusunda atılan adımlardan biri de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın adının 29 Ekim 2021 tarih ve 31643 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 85 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle “Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı” olarak değiştirilmesidir.
Anılan kararname ile; Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü, ve Meteoroloji Genel Müdürlüğü bu bakanlığa bağlanmış, ayrıca bakanlığa bağlı İklim Değişikliği Başkanlığı oluşturulmuştur. Hayırlı olsun. Allah yar ve yardımcıları olsun, inşallah.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı; yerleşmeye, çevreye ve yapılaşmaya dair mevzuatı hazırlamak, kentsel dönüşüm çalışmalarını yürütmek, uygulamaları denetlemek, mesleki hizmetlerin gelişmesini sağlamak, çevre kirliliğini önlemek ve çevremizin ve doğanın korunmasını sağlamak ve iklim değişikliği etkileriyle mücadele etmek üzere yeniden yapılandırılmıştır.
Hepimizin ortak geleceği olan çevre konusu son elli yıldır dünya gündeminde öncelik kazandı; çevre sorunları arttıkça bu konuda alınacak önlemlerin, uluslararası iş birliklerinin ve yasal düzenlemelerin yapılması zorunlu hale geldi. Son yirmi yıldır da iklim değişikliği konusu çevre sorunları arasında ilk sıralara yerleşti. Birleşmiş Milletler nezdinde oluşturulan Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) bu konuda uluslararası iş birliği çağrısını her fırsatta yinelemeye başladı ki 2015 de imzaya açılan Paris İklim Antlaşması ve Kasım ayı başında gerçekleştirilen Glasgow iklim değişikliği taraflar konferansı (COP-26) zirvesi en son örnekleridir.
Ülkemizde çevre konusundaki idari düzenlemeler 1978 yılında Çevreden Sorumlu Devlet Bakanlığı’na bağlı “Çevre Müsteşarlığı” ile başladı, 1991 yılında müstakil bir Çevre Bakanlığı kurulmasıyla devam etti. Çevre Bakanlığı tarafından çevre alanında hem mevzuat düzenleme hem de farkındalık sağlama alanında 12 yıl süreyle çok önemli işler başarıldı. 2001 yılına gelindiğinde tüm il valiliklerimiz bünyesinde Çevre İl Müdürlüklerinin kurulumu tamamlandı. Vali Başkanlığındaki Mahalli Çevre Kurulları her ilde etkili ve yetkili olarak çalıştılar.
AK Parti Hükümetleriyle birlikte 2003’te 4856 sayılı yasa ile Çevre ve Orman Bakanlığı birleştirilerek Çevre ve Orman Bakanlığı kuruldu. Çevre ile orman birimleri her ikisi de korumacı yapıya sahip olduğundan birbirini tamamladı, çok göze batmadı, uyum içinde çalıştılar. Ancak, Çevre ve Orman Bakanlığı ömrü sadece sekiz yıl sürdü. Bakanlık 2011’de kapatıldı, mülga oldu. 644 ve 645 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle Bayındırlık Bakanlığı ile Çevre birimleri birleştirildi, orman tekrar ayrıldı ve su birimleriyle birleştirildi. Bu suretle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Orman ve Su İşleri Bakanlığı adı altında iki ayrı bakanlık oluşturuldu.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle Birlikte 2018’de Orman ve Su İşleri Bakanlığı kapatıldı. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı adı değişti, Tarım ve Orman Bakanlığı oldu. Önceden Çevre ve Orman Bakanlığına bağlı birimlerden sadece Çevre Yönetimi ve ÇED İzin ve Denetim Genel Müdürlükleri Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bağlandı diğer tüm birimler Tarım ve Orman Bakanlığı uhdesine verildi.
2011 yılında yeni oluşturulan Çevre ve Şehircilik Bakanlığında Bayındırlık Bakanlığı kesimi sayıca fazla yani baskın olduğundan çevre birimleri şehircilik yanında biraz garip kaldılar. Bayındırlık yatırımcı bir kuruluş, Çevre korumacı bir kuruluş olduğu için pek uyumlu oldu söylenemez; çünkü yatırım, çoğu zaman korumanın önüne geçebilmektedir. Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Murat KURUM’un ve çalışma arkadaşlarının çoğunun İnşaat Yüksek Mühendisi olduğu ve kendisinin bakanlık öncesinde TOKİ ve kentsel dönüşüm uzmanı olduğu ve Bakan olmadan önce Emlak Konut GYO A.Ş Genel Müdürlüğü görevinde bulunduğu dikkate alındığında önceliğinin ne olacağı anlaşılır. Yine de sayın Bakan son üç yılda çevre alanında önemli işlere imza attı, çevre konusunu sahiplendi. Allah razı olsun.
“Çevre ve İklim Değişikliği” konusu gerçekten çok önemli ve öncelik gerektiren bir konu. İklim değişikliği ve iklim değişikliğine uyum çalışmaları konusu da önemli bir çevre sorunu. Nitekim Dünya Bankası, Avrupa Birliği, Ulusal Ajans gibi fon kaynakları bu konuda yapılan projeleri -çevre projeleri içinde- değerlendirmekte ve desteklemeye devam etmektedir.
Nitekim Sayın Bakan Murat KURUM’un açıklamalarına göre: “Paris Anlaşması kapsamında Türkiye'ye sağlanan 3 milyar 157 milyon dolarlık kaynak 3 sene içinde "Sürdürülebilir bir ekonomi için, yeşil kalkınma için yeşil üretim” projelerine harcanacak. İnşallah yerini bulur.
Yeni düzenlemeyle oluşturulan Çevre, Şehircilik ve İklim değişikliği Bakanlığı mevcut yapısına yeni eklenen birimlerle birlikte -daha da yoğunlaşan teşkilat yapısıyla- bu amaca yönelik nasıl bir çalışma yapacak doğrusu merak konusu. Önce Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının mevcut yapısına bir bakalım: https://www.csb.gov.tr/teskilat-semasi
Burada görüleceği üzere Sayın Bakan ve 4 Bakan Yardımcısı ve bunlara bağlı birimleri arasında Çevre’den TOKİ’ye, Kentsel Dönüşümden Tabiat Varlıklarına, Mekansal Planlamadan Tapuya, Milli Emlaktan Yapı İşlerine kadar 10 doğrudan Bakana bağlı, 21’de Bakan Yardımcılarının takip ettiği merkez birimi olmak üzere 31 kurum bağlı ve ilgili; Bunlardan sadece:
- Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü
- Çevresel Etki Değerlendirmesi İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü
- Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü
- Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü
- Meteoroloji Genel Müdürlüğü
- Türkiye Çevre Ajansı Başkanlığı
- İklim Değişikliği Başkanlığı
Çevre ile ilgili birim olarak görülmekte; ancak Türkiye Çevre Ajansının ve İklim Değişikliği Başkanlığının henüz aktif olmadığı, Tabiat Varlıklarının sadece tabiat parkları, doğal sit alanları ve özel çevre koruma bölgeleriyle ilgili olduğu; Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğünün sadece merkez teşkilatının bulunduğu; Meteoroloji Genel Müdürlüğünün ise iklim değişikliği senaryoları üzerinde çalıştığını dikkate alırsak aktif olarak çevre ile ilgili mevzuatları takip eden sadece iki Genel Müdürlük kalıyor. Bakanlığın taşra teşkilatı olan İl Müdürlüklerinde bu iki genel müdürlüğünün işleri büyükşehirler dışında çoğunlukla tek bir şube müdürlüğü tarafından yürütülüyor. Bu kadar yoğun yapılaşma içinde iklim değişikliğine ne kadar mesai ayrılır, bekleyip göreceğiz.
Paris İklim Antlaşmasının onaylanmasıyla birlikte Türkiye, “Paris İklim Anlaşması’nı gelişmekte olan bir ülke olarak ve ulusal katkı beyanları çerçevesinde, anlaşmanın mekanizmalarının ekonomik ve sosyal kalkınma hakkına halel getirmemesi kaydıyla uygulayacağı” beyanını teyit etti. Ülkemizde artık sadece enerji sektöründe değil, ekolojik, ekonomik ve sosyal politikalarda büyük değişimler gerektiren yeni bir dönem başlayacağı görülüyor.
Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın önderliğinde başlatılan yeşil kalkınma hamlesinde milat olacak ve iklim değişikliği ile uyum çalışmalarına büyük güç katacak olan yeniden yapılanma çalışmaları ülkemiz için büyük önem arz etmektedir. Uzun vadede Glasgow 26. Taraflar konferansında da taahhüt ettiğimiz “2053 net sıfır emisyon” hedefinin temelini oluşturacak bu adımın başarılı olması bize göre ancak müstakil bir ÇEVRE BAKANLIĞI ile mümkündür. Mevcut bakanlıktaki çevre ve iklim değişikliği dışındaki birimler ayrılarak “Alt Yapı ve Yerel Yönetimler Bakanlığı” adı altında toplanabilir.
Tüm dünyanın kabul ettiği gerçek şudur: Hiçbir ülkenin geleceği dünyanın çevresel geleceğinden ayrı düşünülemez. Geleceğin anahtarı iklim değişimine uyumda saklıdır. Sayın Bakanın ifadesiyle “İklim değişikliği sadece bir çevre meselesi değil, pek çok sektörü derinden etkileyen bir kalkınma ve bir milli güvenlik meselesidir." O halde bu meseleyi kalabalık ve yoğun işlevi olan bir bakanlığın görevleri arasında değil sadece bu amaca yönelik çalışmalar yapacak müstakil bir bakanlığın -Çevre Bakanlığının- çatısı altında yürütülmesi en makul ve uygulanabilir olanıdır. Aklı selim ve çevreye duyarlı kişiler olarak gerekli düzenlemeleri dört gözle bekliyoruz.
Unutmayalım artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. İklim değişikliğine uyum konusu madem milli güvenlik meselesidir, o halde hem bireyler hem de kurumlar seferberlik içinde olmalı koordinasyonu yeni bakanlık sağlamalıdır. Bu haliyle Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına çok iş düşüyor. İnşallah başarılı olur. Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.