KONYA HABER
Konya
Parçalı bulutlu
21°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
41,3144 %0,23
48,6560 %0,44
4.833,95 % -0,47
Ara

Hayatın perdesi kapanmadan

YAYINLAMA:

Geçtiğimiz 27 Mart Cumartesi akşamı Berat Kandili’ni idrak ettik. Aynı gün ne tesadüftür ki sessiz sedasız geçen 27 Mart “Dünya Tiyatro Günü” idi. Her kandil gecesinde olduğu gibi o gece de geçmişin ve hayatımızın muhasebesini yapmamıza vesile oldu.

Allah (c.c) kullarını affetmek için türlü bahaneler ve fırsatlar veriyor, tabii değerlendirebilene. İşte Berat gecesi de bu fırsatlardan biriydi.  Müslümanlar (tabii iman edenler) o gece ellerimi semaya kaldırıp “Allah’ım sen affedicisin, affetmeyi seversin, cümle Muhammed ümmetiyle birlikte beni de affet” diye dua ederken aşağıdaki ayet aklıma geldi:

Ankebut Suresi, 64. ayet: Bu dünya hayatı, yalnızca bir oyun ve (eğlence türünden) tutkulu bir oyalanmadır'. Gerçekten ahiret yurdu ise, asıl hayat odur. Bir bilselerdi.

Evet aslında yaşadığımızı sandığımız bu dünya hayatı oyalanma yeridir, bir tiyatro oyunudur. Sanatçılar tarafından sahneye konan her tiyatro ise hayatın yansıması bir aynasıdır. Hepimiz orada oyalanırken kendimizden bir şeyler buluruz. Tıpkı evde, işte, dışarıda olduğu gibi bazen güler bazen ağlarız. Bazen korkar, bazen heyecanlanırız. Bazen sevinir, bazen üzülürüz.

Öyle ya, dünya hayatında doğumdan ölüme Levh-i Mahfûz’da bize biçilen rolümüzü oynuyoruz. Ve vakti saati dolduğunda, kadın ve erkek, tıpkı tiyatro sahnesinde olduğu gibi “Ve Perde” denecek, sahne kapanacak. Asıl hayata ahirete göçeceğiz hayırlısıyla, inşallah.

Kim olursan ol, hangi makamda bulunursan bulun ölüm gerçeğinden kurtuluş yok. Başkanda olsan, Bakan da. Genel müdürde olsan çalışanda. Patronda olsan işçide. Amirde olsan memurda. Generalde olsan eratta. Musalla taşında ya “er kişisin” ya da “hatun kişi” fark etmez. “Ruhuna El Fatiha” deyiverirler.

O halde kandil gecelerinde olduğu gibi hayatımızın muhasebesini her akşam yapalım. Şimdi o an olabilir. Ve o an gelmeden yapmanız gerekeni yapın. Hayatı ertelemeyin. Ya da ertelediklerinizi gözden geçirin. Keşke dememek için -iyi ki yapmışım- dediklerinizin sayısını çoğaltın.

Hani deniyor ya: Yalan dünya her şey boşmuş. Dünya handır, bizler yolcu. Her gün birileri geliyor, birileri gidiyor. Bu bir imtihan sahnesi ve bu imtihanın neticesini gittiğimizde öğreneceğiz. Ama şunu çok iyi biliyoruz Allah (c.c) ihsanı büyük, inananları affedecek inşallah. Bir şey hariç -kul hakkı- olanların helalleşmesi gerekir.

Özellikle siyasiler, parti başkanları, milletvekilleri, kamunun en üst makamlarında görev yapanlar, yerel yöneticiler, başkanlar, müdürler, patronlar, amirler başta olmak üzere hemen herkes kul hakkı konusunda kendi muhasebesini yapmışlardır o gece, her halde.

Bunun yanı sıra merak ediyorum yasakları ihlal etmeyi, salgın hastalıktan korunmak için alınan tedbirlere uymamayı marifet sayanlar, söz konusu kuralları koyup kendisi kuralara aykırı davrananlar, sıkıntıda olanların dertleriyle dertlenmeyenler, çalıştırdığı elemanını zor zamanda sokak ortasına koyanlar, komşusu açken tok yatanlar, gözümüzün içine baka baka yalan söyleyenler, şöyle bir düşünüp kul hakkı muhasebesini yaptılar mı acaba?

O günün (27 Mart 2021) diyanet takviminde yer alan bir ayet köşesinde “İnanıp da imanlarına herhangi bir haksızlık bulaştırmayanlar var ya, işte güven onlarındır ve onlar doğru yolu bulanlardır” (En’am 6/82).  Ayetiyle cevabını aldım.

 

KORONA SENDROMU

Yaşadığımız salgın hastalık döneminde hayatta en önemli zenginliğin sağlık olduğunu çok iyi öğrendik. Ama maalesef korona virüs, hayatımızda öyle bir etki yaptı ki pek çoğumuz virüse yakalanmasak da korona sendromuna yakalandık. Başı ağrıyan da burnu akanda, hafif kırgınlığı olup boğazı kaşınan da endişe içinde, acaba korona mı oldum? Diye.

Korona ortaya çıkmadan önce de biz soğuk algınlığı yaşıyor, halsizlik hissediyor, nezle, grip ve öksürük oluyorduk. Sağlık Bakanlığı ve bilim adamlarımızdan beklentimiz bu konudaki ayrımı açıkça ortaya koymaları ve korona virüs sendromundan toplumu kurtarmaları, konuyla ilgili olarak vatandaşlara psikolojik destek vermeleri. Ne diyelim bugünlerde geçecek inşallah.

Allah yar ve yardımız olsun. Üstat Necip Fazıl’ın dediği gibi “Dün geçti, Yarın var mı? Gençliğine Güvenme! Ölenler hep ihtiyar mı?”  Bunu hiç unutmayalım. Hayat “Ve perde” demeden -ölmeden ölmeyi- düşünelim ve adımlarımızı ona göre atalım.

Son sözü yine yüce kitabımızdan bir ayet mealiyle bitirelim. “Artık her kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, sâlih amel işlesin ve Rabbine ibadette(kullukta) hiçbir şeyi ortak koşmasın.” (el-Kehf, 110). Kalın sağlıcakla.

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *