İÇİMİZ ACIYOR, YÜREĞİMİZ SIZLIYOR
Ülkemiz semalarına orman alanlarından yükselen siyah dumanlar ve kara bulutla yeşil örtünün içindeki ağaçların, hayvanların ve yörede yaşayan vatandaşların zarar görmesine gözyaşı dökmesine sebep oluyor. Onlarla birlikte bizim de yüreğimiz sızlıyor, içimiz acıyor ve gözlerimiz yaşarıyor.
Havaların ısınmasıyla birlikte yurdun dört bir yanından özellikle sahil kentlerinde, yerleşim bölgelerine yakın alanlardan orman yangınları haberleri peş peşe gelmeye başladı. Geçen hafta ülke olarak kırmızı kâbusu yaşadık. Yetişmesi onlarca yıl alan ağaçların, ekolojik dengenin güvencesi hayvanların ve tabii ki evlerin, işyerlerinin cayır cayır yandığını, vatandaşların yerinden yurdundan olduğunu görüp de gözü yaşarmayan, içi acımayan, yüreği yanmayan, gözyaşı dökmeyen herkesin kendi insanlığını sorgulaması gerekir.
Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Türkiye’de de ormanlar yanıyor, insanlar ölüyor, ormanı yuva edilen hayvanlar ölüyor, kaplumbağalar, tavşanlar, sincaplar ölüyor. Ahırdaki koyunlar, inekler ölüyor. Pek çok insanımızın evi, yuvası yanıyor, insanlar yerinden yurdundan oluyor. Ağaçlar ağlıyor, kaplumbağalar ağlıyor, inekler koyunlar ağlıyor. Evi iş yeri yanan vatandaşlar ağlıyor. Bizlerde bunları canlı canlı seyredip üzülüyor, yüreğimiz sızlıyor, içimiz acıyor.
Bu gibi afet durumlarında iktidarıyla muhalefetiyle, parti ayrımı gözetmeksizin birlik ve beraberlik içinde olunması gerekirken, yerel yöneticilerle Sayın Bakan ve Valilerimizi birlikte göremeyince üzülüyoruz. Aralarındaki iletişimsizliğin faturasının nelere sebep olduğunu düşündükçe içimiz acıyor.
Geleceğimizin sigortası ormanlarımıza ve yeşil vatanımıza sahip çıkmak bizlerin hem yasal hem de kulluk görevimizdir. Yangınla kaybettiğimiz yeşil dokunun bir de madencilik faaliyetleri, sanayileşme ve imara açma nedenleriyle bir gece de kamulaştırılıp vasıf değiştirdiğini elden çıkarıldığını okudukça ayrıca üzülüyor ve kahroluyoruz. Önemli olan elimizdeki nimetlerin değerini bilmek onları korumak ve yaşatmaktır. Oksijen fabrikalarımız olan orman alanlarının ve verimli tarım topraklarının kaybedilmesine içimiz acıyor, yüreğimiz sızlıyor.
Bütün hayvanların eşit doğduğu ve yaşama hakkına sahip olduğu 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu'nun temel ilkelerindendir. Buna rağmen sokak hayvanlarının nüfus artışını engellemek ve sokaklardaki sahipsiz başıboş köpeklerin sayısını azaltmak amacıyla yapılan yeni düzenlemenin arkasına sığınıp fırsattan istifade eden belediyelerin sokaklardaki sağlıklı köpekleri toplayıp diri diri çukurlara gömülmesi haberlerini izledikçe yüreğim sızlıyor içimiz acıyor.
Yüce Allah (c.c) yarattığı bütün canlıları bir sebep üzere yaratmış ve insanoğluna emanet etmiştir. Can dostlarımız olan sokaklardaki kedi ve köpeklerde insanlara emanettir. Yirmi yıl önce çıkarılan 5199 sayılı yasadaki getirilen önlemler zamanında alınsaydı bugün bunlar konuşulmayacaktı. Şimdi sokaklarda görülen bazı menfur hadiseler bahane edilerek böyle bir düzenlemeye gidilmesi manidardır. Öldürmek, ötenazi yapmak işin en kolay yanıdır. Aslında sokaklardaki kadın cinayetlerini, çocuk tacizlerini, uyuşturucu kurbanlarını, maganda kurşunlarından hayatını kaybedenleri hatta trafik canavarlarını izlemek bizlerin içimizi daha fazla acıtıyor, yüreğimizi sızlatıyor.
Yaşamak için yaşatmak zorundayız. Yaşamamızın en temel ihtiyaçlarından biride sağlıklı gıdadır. Gıdanın kaynağı olan tarım ve hayvancılığın yerlerde süründüğünü, çiftçilerin ürettiği ürünlerinin gerçek değerini bulmaması ve zarar etmeleri nedeniyle sokaklara döktüğünü, traktörlerle yol kestiği ve üretenlerin yardım çığlıkları yükselttikleri görüntülerini izledikçe geleceğimiz için kaygılanıyor, içimiz acıyor, yüreğimiz sızlıyor.
Bütün bunların yanı sıra bir emekli olarak hayatta kalma mücadelesi veren vatandaşlarımızla birlikte ben de bir taraftan sağlık sorunlarımızla mücadele ederken, bir taraftan da hangi markette hangi mal daha ucuzlamış diye geçim telaşına düşmenin verdiği ekonomik sıkıntıları yaşadıkça içim acıyor, yüreğim yanıyor.
Bu haftalık da bu kadar yeter daha fazla içinizi karatmayayım. Ben de istiyorum güzel haberler vermeyi, umut vermeyi, yüreğinizin acısını dindirmeyi. Ama aradan geçen 23 yıllık bir sürede bugün yine iktidar partisinin kendisini umudun, icraatın ve geleceğin adı olarak gördüğü bir ortamda “Geçim yoksa Seçim olur” ifadesinden öteye çözüm üretemeyen muhalefetin halini düşündükçe içim acıyor, yüreğim yanıyor. İnşallah her şey daha güzel olur. Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.