Namık CEYHAN

Namık CEYHAN

İklim Şurasının ardından

İklim Şurasının ardından

İklim değişikliğinin etkileri ve uyum süreçlerinin her alanda ele alındığı ve küresel boyutlarıyla birlikte mevcut durum tespitlerinin yapıldığı ve geleceğin yol haritasının belirlendiği “İKLİM ŞURASI” geçen hafta sona erdi. Ülkemize, milletimize ve dünyamıza hayırlara vesile olsun inşallah.

Geçen haftaki köşe yazımda Şura’ya davet edilmediğim ve katılamadığım için sitemimi iletmiş ve Şura sonuçlarını yorumlayıp sizlere kendi görüşümü ileteceğimi söylemiştim. Ama sonuç bildirgesinin ayrıntılarını bilemediğim için ayrıntılara girmeden yine de bazı hususları sizlerle paylaşmak isterim.

Hoş bir büyüğümün bu durum karşısında “Horoz Ölür Gözü Çöplükte Kalırmış” sözlerini benim emekli olduktan sonra kendimi üzmemem için söylediğini düşünsem de acaba bu tür işlere kafa yormayıp, belki de “bir dönüm bostan yan gel yat Osman” deyip elimi eteğimi çekmeli miyim? Diye düşünmedim değil. Sonra hayır, benim bu ülkeye vatandaşlık borcum var. “Olanın olmayana, bilenin bilmeyene borcu vardır” diyen merhum Hayrettin KARACA büyüğümün bize vasiyetini yerine getiriyorum ve ömrüm oldukça bildiğim konularda ülkeme faydalı olmaya devam edeceğim. İnşallah.

Sonuç bildirgesinin henüz açıklanmadığı (Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından açıklanacağı söylendi). Şurada 76’sı öncelikli olmak üzere 217 kararın alındığını kapanış konuşmasında ilan eden Sayın Bakan Murat KURUM’un açıklamalarına bakılırsa Şura başarıyla tamamlanmış. Amaca ulaşıldığına göre bize de tebrik etmek düşer. Emeği geçen herkese bizde şükranlarımızı sunuyoruz.

Sayın Bakan, son gün yaptığı konuşmada iklim değişikliğiyle hem mücadele edilmesi hem de buna uyum sağlanması gerektiğine dikkat çekerek, bu uyumun günübirlik bir aksiyon olarak görülmemesi, baştan başa bir yaşam kültürü, bir davranış biçimine dönüştürmesi gerektiğini; sadece her şey yolunda giderken değil, kötü gittiğinde de hayat tarzının sürdürülebilir kılınması gerektiğini belirterek sözlerini şöyle sürdürmüş:

"İnsanlığı daha adil bir dünyaya, iklim değişikliği seferberliğine çağırıyoruz. Bu çağrımızı, en ücradaki insanımız duyana kadar asla gündemden düşürmemeliyiz. Şu cennet vatanın havasını, suyunu, toprağını tertemiz yapana kadar, dur durak bilmeden canla başla çalışmalıyız. Tüm dünyada, her yüz gıdadan 33'ü çöpe gitmektedir. Halbuki, bugün dünyada her 9 kişiden biri, açlıkla mücadele etmektedir. Bu da 821 milyon insanın her gece yatağına aç girmesi demektir. Halbuki israf edilen gıdanın 3’te 1’i, dünyadaki tüm aç insanları doyurmaya yetmektedir. Bu felaketi durdurmak için tasarrufu ilke edinen, israftan kaçınan işlerden yana tavır koyacağız. İnsanlık olarak son dönemeçteyiz. Gidişatı değiştirebileceğimiz son 10 yılımız var ve bu fırsatı değerlendirebilecek son nesil de biziz."

Bu sözlere ve açıklamaya aynen katılıyor ve şapka çıkarıyorum. Allah razı olsun. Hep böyle düşünün, hep böyle kalın sayın Bakanım. Yüreğinde vatan sevgisi, çevre sevgisi, en önemlisi insan sevgisi olan her insan bu yolda sizin destekçisinizdir. Allah yar ve yardımcınız olsun.

Paris İklim Anlaşmasının kabul edilmesi sonrasında, ülkemizde iklim değişimi ile ilgili olarak idari yapılanmada değişiklikler yapılarak politikalar belirlenmeye çalışılmaktadır. Ülkemizde oluşturulan yeni kurum ve kuruluşların yapacağı görevlerin geçmişten beri hangi kurum ya da kuruluş tarafından nasıl ve hangi ölçülerde yapıldığına ilişkin tespitler yapılarak bilgi ve tecrübe birikimleri yok sayılmamalı ve bunlardan faydalanmalıdır.

Şuraya katılım sağlayan kişilerin mesleki yapısına baktığımızda da görüldü ki iklim değişimi konusu bir meslek tekelinde yürütülecek konu değildir. Kurum ve kuruluşlar ile her meslekten insanlarının, geçmiş bilgi ve tecrübelerinin bu alanlarda değerlendirilmesi gerekir.

Geçen haftaki yazımda da ifade ettiğim gibi iklim göre İklim; uzun yıllar boyunca gözlenen meteorolojik parametrelerin bir ortalamasıdır. Değişimi izlemek için öncelikle oluşum bilinmelidir. Bu nedenle meteoroloji bilimi olmadan yapılan iklim çalışmaları sütsüz peynir, arısız bal gibidir. Meteoroloji bilimi ve uzmanları olmadan iklim konuşulması eksik kalır. Çevre uzmanları olmadan iklim değişikliğine uyum diye yürünmeye çalışılması da sorunların tespitinde ve uygulanmasında eksik kalır.

Bu nedenle iklime ve iklim değişimine uyum çalışmalarının lokomotifi Meteoroloji mühendisleri ve Çevre Mühendisleri olmalıdır. Bu iki meslek mensubunun koordinasyonunda tüm meslek guruplarının katılımı ve iş birliği ile çalışmalar başarıya ulaşabilir. İklimin etkileri ve iklime olan etkiler konusundaki çalışmalar, tek bir meslek, tek bir kurum ve kuruluşun sorumluğunda olmayıp çoklu disiplinli çalışmayı ve halkın doğrudan katılımını gerektirir.

İlçe belediyeleri bile iklim değişimi ile ilgili raporlar hazırlatma yarışmalarına girdiği, pek çok projenin havada uçuştuğu bugünlerde herkes dikkatli olmalı bu fırsatı başka amaçlara feda etmemelidir. İklim değişiminin diğer tüm sektörler ile doğrudan ilişkili olduğu, kamu yararı açısından gerekenlerin yapılmasının uygulama ile sağlayabileceği ortada iken kurumlarda sadece birim kurmak ve rapor hazırlatmak ile sorunların çözülebileceği algısı egemen olmamalıdır.

Yeşil kalkınma hedefleri doğrultusunda gerçekleştirilen İklim Şurasından çıkan yol haritası hazırlanırken senden benden kavgasını bırakıp, bu konuda herkesi kucaklayan ve fikri olan herkese kapısını açan eylemler planlanmış olması en büyük dileğimizdir.

Öte yandan bugüne kadar olduğu gibi Dünya Bankası, Avrupa Birliği, Ulusal Ajans ve Kalkınma Ajansları fonlarından en fazla pay alan sektör çevre koruma ve iklim değişikliğine uyum projeleri olduğu gerçeğinden hareketle yeni yol haritası yeni projelere kapı aralarken adına uzman denen kişiler için yeni para kaynağı oluşturmasına vesile olmaması; bu kapsamda lüks otellerde toplantı ayağıyla israf çılgınlığına neden olmaması, en büyük dileğimdir.

İklim değişikliği konusu hem mücadele edilmesi hem de buna her alanda uyum sağlanması gereken bir konu olduğuna göre bu uyumun günübirlik tedbirlerle ve gösteriş yaparak değil, baştan başa bir yaşam kültürü, bir davranış biçimine dönüştürmesi gerekmektedir. Bunun için bize tasarruf kültürünün  hakim olduğu, sürdürülebilir yaşam için sürdürülebilir çevre ekseninde YENİ BİR ÇEVRE AHLAKINA İHTİYACIMIZ VARDIR. İnşallah İklim Şurası ve ardından yapılacak çalışmalar bunlara vesile olur. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Namık CEYHAN Arşivi