Namık CEYHAN

Namık CEYHAN

Normal olan hangisi?

Normal olan hangisi?

Yeni yılın başından itibaren dünyaya musallat olan korona virüsüyle yatıyor, virüsle kalkıyoruz. Ve tüm ülkelerde sorulan soru aynı: Normale ne zaman döneceğiz? Peki hangisi normal?

Hatta dünya takvimine yeni bir terim yerleşti Coronadan Önce (CÖ), Coronadan Sonra (CS). CÖ döneminde yaşadığımız her şey normaldi de şimdi CS döneminde hangi normali yaşamak istiyoruz? Ülkeler arasında gelir dağılımındaki adaletsizlik, yaşam standartlarında açılan uçurum, küresel terör ve göç ve göçmenler gibi yeni yüzyıla damgasını vuran hadiseler mi normal? Yoksa her devletin insanını yaşatmak için barış içinde ortaya koydukları evrensel çabalar mı?

Ben burada normalleşme konusunun evrensel boyutuna değil bireysel çabalarına bakacağım. Bu konuda da uzağa gitmeyip kendi ülkemde kendi insanımıza, hatta kendime soruyorum:

Her gün yoğun bir koşuşturma içinde aile bireylerimizi ihmal etmek mi normal? Ailemizle daha fazla zaman geçirmeye zaman ayırmak mı?

Reklamların büyüsüne kapılıp daha fazla tüketmek, daha fazla alışveriş yapmak, daha fazla AVM’lerde vakit geçirmek mi? Elimizdeki ile yetinip doğaya yeşilliklere çıkmak, yürüyüş yapmak, tabiatla baş başa kalmak mı?

Nüfus yoğunluğunun fazla olduğu şehirlerdeki sanayileşme ve plansız kentleşmenin beraberinde getirdiği kirli havayı daha fazla solumaya devam etmek mi? Yoksa küçük bir köyde tarımla uğraşıp, toprakla haşır neşir olup mis gibi hava solumak, ter temiz suları içmek mi?

Hayatımıza yön veren siyasilerin birbirini suçlayan söylemleri dinlemek mi normal? Yoksa bilim adamlarının yol gösterici önerilerini dinleyip ona göre hareket etmek mi?

Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Korona virüsle birlikte dünyaya örnek olacak çalışmalara imza atan Sağlık Bakanlığımız daha ilk başta açıkladığı tedbirlerden 14 kuralı artık sular seller gibi ezberledik. Aslında burada yazılanlar mı normal? Yoksa buradakilerin tam tersini yapmak mı? Cevap belli tabii ki burada yazan kurallar. Her insanın her zaman yapması gereken normal şeyler ama maalesef o kadar bunlardan uzak yaşamışız ki Bakanlık tekrar hatırlatmak gereğini duydu.

Öyleyse ellerimizi suyla sabunla yıkamak, temizliğimize dikkat etmek, hastanelere çok gerekmedikçe gitmemek, öksürürken hapşırırken damlaların etrafa yayılmasını önlemek için kağıt mendil kullanmak ya da dirseklerimizi siper etmek, her önümüze gelenle el sıkışıp şapur şupur öpüşmemek, kucaklaşmamak, sosyal mesafeyi korumak…. Bunların hepsi zaten hayatın her alanında olması gereken normal davranışlar değil mi? Biz şimdi normale dönelim derken bunlardan mı vaz geçeceğiz?

Bizim insanımız başına bir felaket gelmeden pek tedbir almayı düşünmez. Tıpkı deprem afetinde olduğu gibi. Deprem olur, her gün o konuşulur, tedbirleri sıralarız. Hoş deprem her on yılda bir kendini gösterir ama o sene konuşulur sonra Allah korusun!.. Bu virüs felaketi de afettir, inşallah ders alır kendimize çeki düzen veririz.

Aslında ülkemizde insan sağlığını koruyan yasalarımız mevcut, hem de Avrupa Standartlarında. Merak eden bakabilir, 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu, 2872 sayılı Çevre Kanunu, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve bu yasaların uygulamalarına yönelik yönetmelikler ve diğerleri. Ancak önemli olan bunları gerçekten anlamak ve uygulamak. Vatandaşın bu yasalara uygun hareket etmesi, yetkililerinde uygulamada daha hassas davranmaları. Bu yasalar CÖ de de vardı CS’de de var olacaktır. Ama ne kadar önemli olduklarını bir kez daha gördük umarım.

Konunun uzmanları gibi bizlerde yıllardır alarm verircesine her fırsat ve her ortamda söylüyoruz “Geleceğin Anahtarı İklim Değişikliğine Uyumda Saklı” ve “Hiçbir Ülkenin Geleceği Dünyanın Geleceğinden Ayrı Düşünülemez” nokta. Bu her devletin hatta her insanın manifestosu olmalı.

O halde normale dönme tabii ki ibadetlerin cemaatle yapılması, iş yerlerinin açılması, kamu ve özel sektörde kısıtlı çalışmanın kaldırılması, insanımızın özgürce sokağa çıkabilmesi, saçını tıraş ettirecek berber bulabilmesi, karnını doyuracak lokantaya gidebilmesi, maç seyredebilmesi, istediği şehre seyahat edebilmesi, tatil yapması gibi temel etkinlikler kastediliyorsa tamam. Bu adımlara Sağlık Bakanlığımız ve Bilim Kurulu üyelerimizin önerileri doğrultusunda alacağımız tedbirlerle aşama aşama geçeceğiz inşallah. Ama tedbirlere daima riayet ederek ve sosyal mesameyi koruyarak.

Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN’ın da dediği gibi Korona sonrasında hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Bence olmasında zaten.

Dünyanın tek sahibi kendisiymiş gibi hareket eden insanoğlu diğer canlılarında bu yaşamasına izin vermeli. Bu dünya sadece biz insanlar için yaratılmamıştır. (Tabiattaki canlılar son dört aydır ne kadar mutlular görüyoruz). İnsan bu büyük düzenin sadece bir parçasıdır. Yüce Allah’ın (c.c) sadece biz insanlara verdiği zekamızı bencilliğimize kurban etmeyelim, tüketerek ve kirleterek değil, bölüşerek ve koruyarak mutlu olmayı öğrenmeliyiz.

Aslında bizim tarihi geçmişimiz, din kültürümüz, yasalarımız, gelenek ve göreneklerimiz, büyüklerimizden aldığımız terbiye ve tecrübeler bize yeter. Artık zaman sanal alemden gerçek aleme geçme ve gerçeklere kulak verme zamanıdır. Zaman kendimize dönme, bizi biz yapan değerlere sahip çıkma, kısacası özümüze dönme zamanıdır.

Sorumlu bir birey olarak hangisi normal diye sorarken, düşünelim ve seçimimizi en doğru olan yolda atalım lütfen. EVDE KALIN SAĞLIKLA KALIN.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Namık CEYHAN Arşivi