Namık CEYHAN

Namık CEYHAN

TOZ BULUTLARININ ARKASINDAKİ GERÇEK

TOZ BULUTLARININ ARKASINDAKİ GERÇEK

Son yıllarda ve özellikle yaz aylarında yaşanan ve halen devam eden hava koşulları aklımıza hemen şu soruyu getiriyor: Bildiğimiz havaların sonu mu geldi? Bütün bunlar neyin alameti? Nereye doğru gidiyoruz?
Öyle ya ülkenin büyük bir bölümünde uzun süredir yağmur yağmıyor, hava sıcaklıkları mevsim normallerinin üzerinde seyrediyor. Yağmur alan yerlerde yağışın şiddeti sele dönüşüyor, bir bakıyoruz hiç görmediğimiz hortumlar, fırtınalar, toz bulutları vb. hadiseler ve beraberinde yaşanan can ve mal kayıpları.
Öte yandan sağlıkla ilgili kaygılarımız, salgın hastalık, korona ve kış aylarıyla birlikte grip salgını beklentisi. Bu salgın ne zaman ve nasıl bitecek? Bilememenin kaygısı.
Görülen o ki artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Tıpkı Covid-19’un hayatımıza girmesiyle başlayan sosyal mesafeli, maskeli yeni normallerimiz gibi artık yeni hava koşullarına da alışsak ve hazırlıklı olsak iyi olur.  Çünkü bu gibi meteorolojik hadiseleri daha sık ve daha etkili yaşayacağız.
Aslında neye üzülüyorum biliyor musunuz? Yıllardır en az yirmi beş yılı (ayni çeyrek asır) geçen bir süredir, dünyadaki uzmanlar, ülkemizdeki bilim insanları ve benim gibi çevre gönüllüleri alarm verircesine bunların olabileceğini ve hazırlıklı olmamızı, gelecek planlarımızı buna göre yapmamız gerektiğin söyledik, söylemeye de devam edeceğiz. Ama insanoğlu bu sorunları yaşamadan, başına gelmeden anlamıyor ya da anlamak istemiyor.
Tabii işin kolayı var: Küresel Isınma var, küresel iklim değişikliği sonucu tüm bunlar yaşanıyor. Günah keçisi olarak seçilen iklim değişikliği bu hadiseleri tetikliyor, şiddetini, periyodunu artırıyor, o kadar. Halbuki herkesin bildiği gibi esas sorun insan ve insanın rahat ve lüks yaşamı uğruna daha fazla para kazanma hırsı yüzünden, doğaya ve doğal miraslarımıza, tarım alanlarına, yeşil dokuya, sulak alanlara verdiği zarar, tahribat.
Bakınız yıllardır konunun uzmanları ve bilim adamları gibi bizler de (şahsen ben yaklaşık yirmi beş yıldır), pek çok konferansta, sohbette, köşe yazılarımızda bunları anlattık. Genel çevre sorunları, çevre kirliği, doğayı koruma, çölleşme ve erozyonla mücadele konulu anlatımlarımda gelecekte bu yanlışlara devam edersek, küresel ısınma ve iklim değişikliğiyle birlikte aşağıdaki sorunlar daha da artacaktır. Dedik. Peki nedir bunlar?
Çölleşme –Erozyon-Kuraklık
Kutuplardaki Buzulların Erimesi-Denizlerin Yükselmesi-Sel-Fırtınalar
Sağlık Problemleri-Bulaşıcı Hastalıklar-Kıtlık-Ruhi Depresyonlar-Kısırlık
Bizim gibi insanlar bunları söyledikleri zaman maalesef özellikle bazı yerel yöneticiler ve siyasiler tarafından “felaket tellallığı yapmakla” suçlanıyorduk. Keşke haklı çıkmasaydık.
Geçtiğimiz Eylül ayı başlarında Ankara’da, son haftası Konya Ereğli’de yaşanan toz bulutları ve kum fırtınası sonrasında İstanbul Teknik Üniversitesi Meteoroloji Mühendisliği öğretim üyesi, Atmosfer Bilimi ve Afet Yönetimi uzmanı Prof. Dr. Mikdat KADIOĞLU’nun yaygın medyada yer alan demecinde “Fırtınalar gelirken önlerinde yere doğru inen rüzgârın kaldırdığı bir şey var. Önüne gelen ne varsa bitki örtüsüne bağlı olarak onu kaldırarak gidiyor. Kum varsa kumu, toz varsa tozu kaldırıyor. Burada sorulması gereken şey, tozun bu kadar görünür olması, toprağın çıplak ve erozyon olduğunu göstermesi. Sorun açık Çölleşme ve Erozyon. Yeşil alanın azalması, toz miktarının artmasına neden oluyor. Şehirler çok tozlu. Türkiye’deki şehirlerde partikül madde oranı çok yüksek. Hava kirliliği kalitesi bakımından Avrupa’da en tozlu olan şehirler bizde. Bitki örtüsünün zayıf veya hiç olmaması bu tür hadiselere adeta davetiye çıkarıyor.” İfadelerini okumuşsunuzdur. Sayın Kadıoğlu örnek olarak da Karapınar’ı veriyor. Bir kez daha bilinenin ilanını yapsa da sorumlu bir bilim adamı olarak uyarıyor. “Sorun ÇÖLLEŞME VE EROZYON”.
Ne garip bir ara sevinmiştik. Her şerde bir hayır vardır. Covid-19 nedeniyle alınan tedbirlerle insan hareketliliği azalınca, beraberinde hava kirliliği azaldı, toprak canlanıyor, doğamız nefes alıyor. İklim değişikliği hız kesiyor diye. Ama maalesef sevincimiz uzun sürmedi. 
Birleşmiş Bilim Raporu 2020 (United in Science), Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri António Guterres ile Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) Genel Sekreteri Petteri Taalas’ın 09 Eylül 2020 tarihinde birlikte düzenlediği bir basın toplantısı ile dünya kamuoyuna “İklim Değişikliği COVID-19 Nedeniyle Duraklamadı” başlığıyla verildi. Birleşmiş Bilim Raporu 2020’ye göre; “iklim değişikliği COVID-19 nedeniyle duraklamadı. Atmosferdeki sera gazı konsantrasyonları rekor seviyelerde ve artmaya devam etmektedir. Emisyonlar, karantina ve ekonomik yavaşlamanın neden olduğu geçici düşüşün ardından pandemi öncesi seviyelere doğru ilerliyor. Dünya, devam etmesi muhtemel bir trendle, rekor seviyedeki en sıcak beş yıllık dönemi görmek üzere ve küresel sıcaklık artışının 2 °C'nin altında veya sanayi öncesi değerin 1,5 °C üzerinde tutmak üzere anlaşmaya varılan hedeflere ulaşacak gibi görünmüyor.”
Sonuç olarak, dünya üzerinde sık yaşanan ancak bölgemiz ve ülkemizde görülen ve yadırgadığımız hava koşullarına alışmalı ve hazırlıklı olmalıyız. Bu hadiseleri artık daha sık ve daha etkili olarak yaşayacağız. Buna hazırlıklı olmak başta ülke yöneticilerinin görevi tamam. Ancak bizlerde sorumlu bireyler olarak davranışlarımıza ve alışkanlıklarımıza çeki düzen vererek bir şeyler yapmalıyız. Uzman görüşlerine ve bilim insanlarına kulak vermeliyiz. Uyarıları ciddiye almalıyız. Unutmamalıyız ki hepimiz aynı gemideyiz ve maalesef gemi su almaya başladı.  Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Namık CEYHAN Arşivi