Necmettin Şimşek

Necmettin Şimşek

Yapmadıkların, Yapmayacaklarının Teminatıdır

Yapmadıkların, Yapmayacaklarının Teminatıdır

*Bazen bakış açından dolayı her işin ters olabilir, yaptıkların hep zarara gidiyor gibi gözükür. Oturan aslandan gezen tilki evladır. Çok güçlü olup da çalışmayan, soylu olup da bir şeyler üretmeyen, tembel tembel oturup onun bunun sırtından geçinen kimselerden; güçsüz olup da çalışan, boş oturmayan ve geçimini sağlamak için uğraşan kimseler daha iyidir. Siyasilerin, önceki dönemin devamını getirmek için vaat vermek yerine yaptıklarımız, yapacaklarımızın güvencesidir bana güvenin demesinin akılda kalıcı halidir bu slogan. Nasıl güzel slogan hazırlanır ise işlerinde bir o kadar güzel anlatılacağı zannediliyor.

* İş yapanların ruh hali çok değişken olur. Özgüvenli olmaları yaptıklarından gelir. Gurur duyulan işler yapmak sürekli gelişmelerden kaynaklanır. Kibir ise limit üstüdür. Birbirine çok benzese de bu davranış çıktıları radikal farklar içeren karakter hâlleridir. Söz gelimi özgüvenli insanlar hatayı deneyim ve öğrenme vesilesi olarak kabul ederken; kibir sınırından iltica etmiş insanların hatayı kendinde aramama ve suçlayıcı üsluba geçme eğilimi vardır. Diğer bir deyişle; hata aynı hatadır ama hatayı algılama şekli tümüyle farklıdır bu karakter hâllerinde. Yaptıklarım yapacaklarımın teminatıdır felsefesini ilaç gibi düşünebiliriz. İhtiyaç duyduğumuz anda yokluğu problem, aşırı dozda kullanımı tehlikelidir. Asıl tehlike ise dengeli dozun, kişinin farkındalık rayından kolaylıkla çıkabilme ihtimalidir. Bu açıdan; Özgüven, gurur, kibir üçlüsü kararlılık, inat, saplantı üçlüsüyle büyük benzerlikler taşır örneğin. Sırf bu sebeple; karşımızdaki kişiye veya kendimize altı boş, gaz verme odaklı Yaptın; yine yaparsın sana bir şey olmaz hadi aslanım tadındaki motivasyon söylemlerini ihtiyatlı kullanmak gerekir. Bir çuval inciri berbat etmek de var ihtimaller arasında zira. Ve maalesef; o bir çuval incir, çok da zorlanmadan telafi edebileceğin karton bardak kuleleri olmuyor çoğu zaman. Hele hele söz konusu haksız yere kırdığın bir kalp; anlamsız yere üzdüğün bir insansa mesela.

* Üretiyorsan, ülken için çalışıyorsan yapılanları ve yapılmayanları eleştirme hakkın olacak. Öneri sunmadan eleştiri yapmak boş iştir. Yersiz eleştiri de aslında yapılmayanı gizlemektir. Yapılmayanı eleştiri düşük eleştiridir. Yapılması gereken fakat yapılmayanı eleştiri gereklidir. Bir insanı, konuyu, yapıtı; iyi veya kötü, doğru veya yanlış, güzel ya da çirkin yönlerini bulup göstermek amacıyla inceleme işi… Eleştiri; doğru zaman, doğru zemin, doğru zat bileşkesinde yapılınca makbuldür. Bu işi kendine görev edinmişe eleştirmene münekkit denir. Tenkit eden pek sevimli biri değildir. Kendisinden talep edilse de değildir. Kelimenin etimolojik kökeni neredeyse her dilde ifade ettiği eylemin ağırlığıyla olumsuzlaşır. Kısaca, eleştiri pek sevilmez hatta bizde saldırıyla eş tutulabilir. Aynadaki kusurla yüzleşmek. Çoğu kez kritik sözcüğüyle duygusal tahrip gücü azaltılmaya çalışılır. Ama ağırdır; çünkü eleştiridir. Aynadaki kusurla yüzleşme duygusunun sevimsizliğidir. Bir edebiyat veya sanat eserini her yönüyle ele alıp açıklamak, anlaşılmasını sağlamak, fazlasını, değerini ortaya çıkarmak. 360 derece görmek. Bunu yaparken o sanata kabiliyetsizliğinin acısını sanatçıdan çıkarmaya kalkarsan, bu bir eleştiri değil, sinsi saldırı olur. Gereksiz eleştirilerin özünde yatan temel duygu; aslında gizli hayranlıktır. Tilki, uzanamadığı üzüme koruk dermiş. Yapamadığında; yapanı eleştirirsen aslında sen gizli hayransın. Eleştiri gelişim ilhamı mıdır? Hayır, yoktur. Her şey, her fikir, her iş eleştirilebilmeli. Hatta altın bile. Altını mihenk taşına vururlar. Onun tartışılmaz değeri dahi eleştiriye açıktır. Altın bile ayar yer kral suyundan… Eleştiri, yetkin elde mihenk taşı olurken hoyrat dilde yıkım güllesine dönüşür. Eleştirinin dozajı ne olmalı? Eleştiri, zehirdir demiştik. Tıpkı ilâç gibi… Her ilaç zaten düşük yoğunluklu zehir değil midir? İnsanın var ettiğine, ürettiğine saldırıdır. Eleştiren; öneri ile bunu yapmalı. Değilse, panzehirsiz zehir olur. Sürekli eleştirenlerin, genelde hiçbir şey üretmediklerini fark et.

* Sonuç olarak, eleştirilmek istemiyorsan, hiçbir şey üretme, hiçbir şey yapma ve hiçbir şey söyleme. Eğer eleştirilmiyorsan büyük ihtimalle değer üretmiyorsundur. Gönül çalamazsan aşkın sazını, Ne perdeye dokun ne teli incit… Meyvesiz ağacı sallama boşa, ne yaprağını dök, ne dalı incit. Meyve vermişse ağaç, taşlanması gerçektir. Taşlamayı abartanları ciddiye de alma. Neticede hiçbir eleştirmenin heykeli dikilmemiş. Peki, ölçü ne olmalıdır? Ben eleştiriye bayılırım. Methiye yerine eleştiri, insana asıl değer katandır. Fakat eleştiri ile tahkiri de ayırt ederim. Bu ayırtın ölçüsü; öneri getirmektir. Eleştirini, önerinle ambalajlarsan, hem işe yarar hem de eleştirdiğini incitmez. Siyasetçiyi eleştirebilirsin, ebeveynini, yöneticini, liderini, arkadaşını, komşunu. Herkesi eleştirebilirsin. Eleştiri önerili olsun ve senden talep edilmiş olsun. Gerisi lafı güzaf…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Necmettin Şimşek Arşivi