KONYA HABER
Konya
Açık
20°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
41,3504 %0,36
49,0209 %0,56
4.885,97 % -0,14
Ara

Başkalarının hayatlarını kolaylaştırmak için kendi hayatımızı kaybettiğimizin farkında mıyız?

YAYINLAMA:

Biz ne için yaşıyoruz?

Kim için yaşıyoruz?

Bu soruyu hiç kendimize sorduğumuz oluyor mu?

Kendimiz için ne yapıyoruz? İnsanın kendine önem vermesi bencillik olur değil mi?

O yüzden birçoğumuz kendimiz için yaşamıyoruz. Kimimiz ana babamız için, kimimiz çocuklarımız için, kimimiz de eşimiz için yaşıyoruz.

Bebeklikten yıkanıyor beynimiz.

Nasıl mı? İstediğin bir şeyi elde edemeyip ağladığın zaman “Ağlama bak sana kötü çocuk derler”, sokakta oyun oynarken kıyafetin batıp toz, çamur olduğunda “bu üstünün başının hali ne? Sana pasaklı derler.” Misafirliğe gidince beğenmediğin her şeyi yemek zorundasın. Çünkü fikrini söyleyip beğenmedim dediğin zaman ev sahibine ayıp olur. Annen baban mahcup olur.

Her şeye evet diyen uslu bir çocuk olmalısın. Asla fikrini beyan etmemelisin. Büyüklerin varken sakın konuşma, küçüklere laf düşmez. Anne babanın istediği eğitimi alıp, onları mutlu etmek için sevmediğin bir mesleği tercih etmelisin. Aman konu komşu, hısım akraba, eş dost şu kişinin oğlu-kızı ne başarılı, terbiyeli desin, meslek sahibi desinler diye.

Gitti mi ömrün üçte biri. Şimdiye kadar herkes mutlu oldu ya sen?

Duuur! Daha sana sıra gelmedi.

Mesleğini de eline aldığına göre şimdi ailenin onay vereceği bir kişi ile evlenmeye geldi sıra.

Bundan sonra da eşine hizmet edeceksin. Onu, ailesini, akrabalarını, arkadaş çevresini hoş tutacaksın.

Laf söz etmeyip, hoşuna gitmeyen bir durum olsa bile surat asmayacaksın. İş yerinde problem yaşamış olabilirsin, başka başka sebeplerden canın sıkkın olabilir, bedensel bir rahatsızlık da yaşayabilirsin ama yüzünde güler yüz ve tebessüm asla eksik olmayacak. Her şeye peki diyeceksin ki evin tadı kaçmasın.

Bekle bekle daha sıra gelmedi sana.

Bundan sonra da çoluk çocuk geliyor. Onların hayatını kolaylaştırıp, yaşam standartlarını artırmalıyız ki kaliteli bir yaşam tarzları olsun. Aman ben yaşayamadım çocuğum yaşasın. Ben yemedim çocuğum yesin. Ben yapamadım çoğum yapsın…

Çocuklarımız doğar doğmaz kundaktan başlayıp, biz öldükten sonra da hayatını idame ettirebileceği kadar da yatırım yaptıktan sonra huzur içinde ebedi aleme göç edebiliriz.

Şimdi biz yaşadık mı?

Öldük mü?

Ya da biz ne yaşadık?

Bu dünyada kurup da yaşamadığımız, ertelediğimiz hayallerimizi öbür tarafta yaşar mıyız bilmem.

Şöyle bir geriye dönüp baktığımızda hep başkaları, en sevdiklerimiz için fedakarlık yapıp, onlar için yaşamışız. Halbuki küçük yaşta “hayır” demeyi öğrenseydik “hayır” diyerek kendimizi korumaya alıp bir sınır çizebilirdik.

Kişiliğimizi oluşturup, başkalarından alacağımız olan onay için dilenmek zorunda kalmadan kendimiz için yaşayabilirdik.

Artık çok geç.

Ömür, ezanla namaz arası kadardır.

Kıymeti bilinmeyen aziz bir misafirdir.

Buyur ettik, ağırladık. Gün gelecek uğurlayacağız, bitecek ve biz de gideceğiz.

Kalan yok. Er ya da geç yolculuk vakti gelecek.

O yüzden bu günün kıymetini bilmeli, yaşarken hayata tutunmalı, kendimize de bu dünyadan bir pay çıkarmalıyız.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *