KONYA HABER
Konya
Açık
17°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
41,3403 %0,23
48,9263 %0,43
4.857,52 % 0,01
Ara

SÖZÜN CANI VAR!

YAYINLAMA:

"Sözün canı var"... Nasıl yani?

Sözün nasıl bir canı olabilir ki. Söz; elle tutulur, gözle görülür somut bir şey midir ki canı olsun?

Ya duyduklarımız; insanı en çok mutlu eden, duygulandıran, sevindiren, acıtan, yaralayan, üzen, ağızdan çıkan sözler değil midir?

Düşersin deme, “dikkat et de düşmeyesin” de. Söz çağırır. Sözün canı vardır. Kim söyletiyor o sözü sana? Güzeli söyle, güzeli çağır. Buna istinaden, çok yakın tanıdığım bir aile diye anlatmaya başlayayım. Bir anne düşünün, belki de kendi içinde problemleri olan bir anne; bugünün şartlarına göre çok da yaramazlık yapmayan, aslında bir çocuğun çocukluk yaptığı bir durumda anneye hoş gelmeyen ufak tefek şeyler. Anne, çocuğunun davranışına ya da ağzından çıkan bir cümleye sinirlenince, “bıktım senden, sen beni öldüreceksin, ölünü göreyim, geber...” gibi hiç hoş olmayan sözlerle kızmasına ben de şahitlik ederdim çocukluğumda. İçten içe de kafa yorardım “Acaba çocuğu ölse sevinir mi ki ya da hiç mi üzülmeyecek mi de bu cümleleri sarf ediyor” diye…

Çok da üzerinden geçmeden sadece bir kaç yıl sonra bir trafik kazasında evladı o annenin kucağında can verdi ve o anne dünyada yaşayan bir beden haline geldi. Yani yaşarken öldü.

Çok acı bir gerçek maalesef…

Her anne, baba evladına kızar “Allah belanı versin!” dediğinde acaba ağzından çıkanı kulakları işitiyor mu ki? “Allah iyiliğini versin!” diyerek duada bulunmak çok mu zor?

Dokuz düşün bir konuş demiş atalarımız. Konuşmak için konuşmayalım. Gürültü kirliliği ve lafın nereye gittiği belli değil. İnanın o ağzınızdan çıkardığınız ok dönüp tekrar sizi vurduğunda iş işten çoktan geçmiş olacak ve en derin acıyı yine siz yaşayacaksınız.

Hayat bir bumerang gibidir. Tıpkı kötü sözün sahibine ait olduğu gibi. Yaptığınız söylediğiniz her şey dönüp dolaşıp yine size gelir. Bazen hemen, bazen de yıllar sonra…

O yüzden şu anda söylediğiniz ve yaptığınız şeylere dikkat edin. Çünkü onlar size dönmek üzere yola çıktılar bile…

Canınızı yakan birine beddua etmeden önce tekrar tekrar düşünün. Allah’a havale etmek en güzeli. Kimsenin ahı kimsede kalmaz tabii ki. Biz insanoğlu sabırsızız. Hemen her şey olup bitsin isteriz. Sabretmeli insan. Taş atana gül atacaksın ki Allah katında mükâfatın artsın.

Bir yerde okumuştum, “insanın kalbi bir tencereye benzer” diye... O tencerenin kapağı oynadığında dışarı çıkan buharla içerde ne piştiğini hepimiz kokusundan anlıyoruz. İşte bizim dudaklarımız da bir tencere kapağına benziyor. Kalbimizde pişirdiklerimizi dışarıya aktarıyor.

“Konuştuklarına dikkat et! İnsanı hoş gösteren de boş gösteren de dilidir”… demiş Hz. Ali (R.A.)

Bu yüzden kelimeleri özenle seçmek lazım. Ağzımızdan çıkacak olan kötü sözleri beynimizde idrak ettiğimiz anda eğer sözlerimiz başkasının canını yakacaksa hemen ağzımıza mührü vurmalıyız.

Yazıyı da Yunus Emre’nin şu güzel mısraları ile bitirmek isterim. Kalın sağlıcakla…

Söz ola kese savaşı

Söz ola kestire başı

Söz ola ağulu aşı

Bal ile yağ ede bir söz.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *