Oğuzhan Akyener

Oğuzhan Akyener

İran’da kanat çırpan kelebek ve Mısır’a uzanan rüzgâr

İran’da kanat çırpan kelebek ve Mısır’a uzanan rüzgâr

Türkiye ile birçok hususta ciddi anlamda gerginlik yaşayan Mısır’da son dönemde, enerji odaklı başlayan ve bölgesel politikaları da etkileyen bazı gelişmeler yaşanıyor.

Şöyle ki, Mısır bir taraftan Doğu Akdeniz Gaz Forumunu Kahire merkezli bölgesel resmi bir örgüte dönüştürürken, diğer taraftan gaz ticareti konusunda İsrail ile anlaştığını ilan ediyor. Bununla da kalmıyor, “Gazze Deniz” Sahasını geliştirerek üretime almak için Filistin ile de anlaşma imzaladığını açıklıyor. Tam da bu esnada, kara ve deniz alanlarından oluşan 24 adet hidrokarbon arama ruhsatını uluslararası yatırımcıların dikkatine arz ediyor.

Buraya kadar her şey kısmen ilginç gibi görülse de, makul ve normal. Fakat bu son hamlesini yaparken, Mısır deniz alanlarında yatırımcılara arz ettiği ruhsat alanlarını öyle bir şekilde sınırlandırıyor ki, ilgili bloklarda Yunanistan ile imzaladığı (sözde) MEB anlaşmasını dikkate almak yerine, Türkiye’nin Mavi Vatan doktrini dâhilinde ortaya koyduğu alanları ihlal etmeyecek bir politika izlemeyi tercih ediyor.

Bu politika da, Yunan basını tarafından, Türkiye’ye göz kırpma ve Yunanistan ile yapılan (sözde) MEB anlaşmasının dikkate alınmaması olarak yorumlanıyor.

Şimdi gelelim Mısır’ın bu politikalarının arka planını okumaya:

Öncelikle Mısır’ın bölge dinamiklerini doğru okuyan, gereksiz ve sonuç alamayacağı gerilimlere girmeden, ülkesine daha kolay yatırımcı çekebileceği bir modeli hayata geçirmeye çalışıyor.

Doğu Akdeniz Gaz Forumu hamlesi ile sürecin teknik olarak dışında olmasına rağmen, süreci kontrolü altına alıyor. Bunu yaparken de, Yunan ve Rum lobisini (bütün dünyanın yaptığı gibi) pışpışlamayı ihmal etmiyor.

İsrail ile anlaşarak, bölgede olası güvenlik risklerini azaltmaya ve imkânları dâhilinde ticaretini güçlendirmeye çalışıyor. Tabii bunun neticesinde Yunan ve Rum merkezli tutarsız emellerin hayalden öte geçemeyeceğini gayri resmi bir şekilde vurgulamış oluyor.

İsrail ile anlaştığı için oluşabilecek iç ve dış baskılara karşı da, Filistin’i de denkleme dâhil edecek bir hamle yapıyor. Ki, bu sayede hem bölgesel etkinliğini arttırıyor, hem de Filistin’in enerji probleminin çözümü için önemli bir adıma soyunuyor.

Böylesi ılımlı bir ortamda yeni arama ruhsatı ihalesini açıyor, bunu yaparken de, gerilime sebep olacak ve yatırımcıların uzak durmasına meal verecek gereksiz ve hukuksuz hamleler ile uğraşmıyor.

Netice almaya bakıyor…

*

Bu adım adım Mısır nezdinde işin görülen tarafı. Bir de hissedilen tarafa gelelim…

Biden’ın yeni Ortadoğu politikası henüz ABD’deki kafa karışıklığı sebebiyle şekillenemedi.

Fakat hissedilen o ki, bu ilişki sürecinde: Suudi Arabistan “out”, İran “in” olacak gibi…

Bu ne demek?

İran’ı tehdit olarak gören BAE, İsrail ve Mısır yönetimlerinin, hatta Bahreyn, Yemen, Lübnan, Ürdün gibi ülkelerdeki bazı grupların dahi bu sürece karşı aralarındaki ihtilafları bırakarak, yakınlaşması ve kısmi olarak kendi aralarında daha barışçıl bir politika izleyebilmesi demek…

Tabii, tam olarak yakınlaşma diyemesek de, ılımlaşma olarak tanımlayabileceğimiz bu sürece kısmen Türkiye’nin de dâhil olabilme ihtimali demek…

Bölgedeki en etkin yerel güç olan Türkiye bu bağlamda nasıl bir politika izleyecek?

Muhtemelen; haklarından taviz vermeden, karşısında oluşmuş ittifakın nefret düzeyini yumuşatan, gerilimi azaltan bir politika izleyecek…

Biden iç karışıklıklar ve Çin tehdidi ile uğraşırken, Ortadoğu ve D. Akdeniz’e o denli odaklanabilir mi belli değil. Lakin belli olan bir şey var ki, İran’a bakış açısı değişmeye başlayınca, bölgedeki dinamikler yeniden şekillenmeye başlıyor.

Bu süreç önemli riskler ile birlikte fırsatlar da ihtiva ediyor.

Fırsat noktasına bir de şu açıdan bakalım; İran tehdidine karşı Suudi Arabistan da, İsrail de, Mısır da Türkiye’yi yanında istiyor. Rum ve Ermeni lobileri ve onlarla birlikte hareket eden Fransa gibi ülkeler bir an önce Biden’ın Türkiye’ye (dik duruşu sebebiyle) bedel ödetmesini beklerken, Biden yönetimi bile en büyük tehdit olarak tanımladıkları Çin’e karşı yine Türkiye’ye ihtiyaç duyuyor. Tabii bu ihtiyacın yanı sıra, bölgede Türkiye’yi (ipten alınan) İran yönetimine kısmen yol vererek, dizginlemek istiyor.

Tabii bu süreç, Türkiye’yi olduğu gibi Rusya’yı da rahatsız ediyor.

Bu rahatsızlık Suriye’den Irak’a kadar birçok alanda dengeleri etkiliyor.

Dolayısıyla bir İran nükleer müzakereleri deyip geçmeyin, orada kelebeğin kanat çırpması Mısır’dan ABD’ye, Çin’den Rusya’ya, D. Akdeniz’den Irak’a kadar her yerde etkisini hissettiriyor.  

Belki de Mısır bu tabloyu okuyarak, Libya’da bilfiil savaştığı ve mağlup olduğu Türkiye ile daha fazla gerilime girmekten imtina ediyor ve yeni ruhsat ihalesini ona göre şekillendiriyor…

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oğuzhan Akyener Arşivi