Oğuzhan Akyener

Oğuzhan Akyener

Yeni keşfi yorumlamak

Yeni keşfi yorumlamak

Saçma eleştiriler ve komplo teorilerini niçin bu kadar kale alıyoruz?

Türkiye’de petrol” denildiğinde, çok klasik 3 söylem vardır:

-“Türkiye’de petrol var ama yabancılar çıkartmaya izin vermiyor! Biz Lozan’da bunu kabul etmişiz ve 2023’te bunun süresi doluyormuş!”

-“Suriye ve Irak’ta bu denli petrol ve gaz varken, bizde nasıl olmazmış?”

-“Yabancı şirketler gelip bizde petrolü ve/veya gazı bulmuşlar ama biz bunu fark etmeyelim diye üzerine cıva ve/veya beton dökerek kapatıp gitmişler”

Bu söylemler o kadar yaygınlaşmıştır ki, sokakta gezerken herhangi bir yerde “petrol mühendisi” olduğunuzu söylerseniz, hemen bu sorularla karşılaşırsınız.

Bu sorulara da, şayet vaktiniz varsa kısaca:

-“Hiç Lozan’ı okudunuz mu? Biz zaten petrol ve gaz üretiyoruz, nasıl bir engelleme var? 2023’te Lozan’ın değişikliğe uğrayacak veya tedavülden kalkacak bir maddesi de yok!”

-“Kerkük sahasının, saha alanının bittiği noktadan 50 metre gidin, sahanın devam etmediğini görürsünüz. Orda var, burada da devam edecek diye bir işleyiş yoktur. Basen analizine girmeyelim ama yer altı koşulları değişkendir. Ayrıca öte taraftan Suriye ile Irak arasında da koşullar düşündüğünüz gibi değildir.”

-“Hiç kimse gelip, sistem kurup, milyonlarca dolarlık yatırım yapıp, ekonomik olarak üretebileceğini gördüğü bir projenin üzerine beton döküp gitmez. Böyle bir şey, bu sektörde dünya üzerinde görülmemiştir ve mantıklı da değildir. Cıva dökme iyice saçmalık da, beton dökme genellikle operasyonları sonraya bırakılacak olan veya üzerine tesis kurmaya değmeyecek niteliklerde, ilgili günün koşullarında ekonomik görülmeyen kuyulara yönelik bir uygulamadır!” 

Özetle “Devletimizi aciz göstermeye çalışan bu saçmalıklara inanmayın!” deseniz de, yıllarca oturmuş saçma algıları kırmak hiç de öyle kolay olmaz…

Ne yazık ki günümüzde de buna benzer refleksler devam ediyor!

Keşif yapmışız ve rezerv tahminlerimizi 540 milyar m3 seviyelerine çıkarmışız ama yok efendim:

-“Ortada böyle bir kaynak yokmuş, bütün bu çalışmalar tamamen siyasi rant için kurgulanmış mega yalanlarmış!”

-“Kaynak varsa bile biz üretemezmişiz!”

-“Üretsek bile kullanmamıza izin vermezlermiş, çünkü CO2 salınımı varmış!”

-“2023’e ilk gaz yetişemezmiş!”

-“Yetişse ve üretilse bile, halkın cebine yansıyacak bir şey olmazmış!” gibi birçok yorum sosyal medyada dolaşmaya başlamış…

Ağzı olan konuşuyor!

Biri de çıkmış, ortalama 400 gramlık ağırlığa sahip olan tek bir deniz hıyarının günde ortalama 38 gram olan tespit edilen dışkı miktarını (yaklaşık 1 000 000 katlık kendince bir havadan artırımla!) 35 tona çıkarmış ve en son açılanan yeni doğalgaz keşfine sevinmeyi “hıyarlık” gibi yorumlamış!

Muhakkak tüm dünyada olduğu gibi, ülkemiz de birçok doğru gibi yanlışlar da yapılmaktadır. İlgili yanlışları da bilimsel bir tabanda analiz ederek (fitneye de meal vermeden ve bu ülkenin düşmanlarının ekmeğine yağ sürmeden) ifade etmek, çözüm önerilerini gerekli mercilerle paylaşmak hepimizin görevidir.

Öte taraftan son verilerle 540 milyar m3’e çıkan Karadeniz’deki doğalgaz keşfimize sevinmeme özgürlüğümüz de bulunmaktadır.

Fakat yapılan eleştiri ve yorumlarda “haddi bilmek ve işi uzmanına bırakmak”, “elde veri olmadan ahkâm kesmemek” ve “makul olmak” en azından kendini azıcık eğitimli/aydın/entelektüel olarak tasvir etmeye çalışan kişilerin niteliği olsa gerek!

Tabii bizde herkes tarihi tarihçiden, ekonomiyi ekonomistten, biyolojiyi biyologdan, mühendisliği ilgili mühendislik alanında eğitim almış insanlardan daha çok biliyorum edasına bürünebiliyor!

Özellikle siyasetçi ve/veya tanınmış köşe yazarı iseniz bu bağlamda sınırsız özgürlüğünüz olabiliyor!

*****

Neyse, yukarıda ifade edilen saçma yorumlara karşı değmez, ama yine de teknik biri olarak, müsaadenizle Karadeniz’deki gaz keşfimiz ile ilgili birkaç küçük kelam da biz edelim…

*****

Emin olun ki,

-Karadeniz keşfimiz ülkemizin bir asır boyunca hasret kaldığı bir müjdedir.

-Son veriler ile 540 milyar m3’e ulaşan rezervimiz; dünya üzerindeki birçok ülkenin sahip olduğu doğalgaz kaynağından daha büyüktür. Örnek vermek gerekirse, Azerbaycan’ı bir gaz ihracatçısı konumuna getiren mega yapı Şah Deniz Sahasının tahmini rezervi dahi 1 trilyon m3 civarındadır. Diğer taraftan Kıbrıs’ın güneyinde keşfi açıklanan ve uluslararası yaygaraya sebep olan bütün sahaların toplam rezervi 320 milyar m3 civarındadır.

-Yapılan bu keşif tamamıyla bakir bir alanda gerçekleştiği için, rezervin daha da büyüme ihtimali çok yüksektir.

-Bütün dünyanın gözü bu keşfin üzerinde iken, birçok insan bu proje üzerine yoğun bir çalışma yürütüyor iken, bu bağlamda birçok uluslararası şirketten de servis hizmeti alınıyorken, (kendi içinde herkesin birbirinin ne yaptığını iyi bildiği) petrol endüstrisinde böylesi büyük yalanlar ortaya koyabilmek teknik olarak mümkün değildir. Dolayısıyla bu keşif gerçektir ve bu bağlamda elinde tek veri olan ve bu sebeple gerçek anlamda konuşma hakkı olan tek merci Milli Petrol Şirketimiz/Bakanlığımızdır! Böylesi büyük bir projeyi “siyasi rant” olarak nitelendirmek ise işi bilmemektir.

-Öte yandan, ülkemizde geçtiğimiz dönemlerde sürekli küçük ölçekli sahaların keşfedildiğine, fakat bu bağlamda yapılan resmi açıklamaların ise yerine göre bazı basın organlarınca ilgili rakamlar ve birimlerin genellikle bilinçsizce kullanılarak servis edilebilmesi sebebiyle yanlış anlaşılmalar yaşandığında şahit olmuşuzdur. Daha sonra ilgili keşifler, çoğunlukla küçük de olsa üretime alınmış ve geliştirilmiş dahi olsa, unutulup gitmiştir. Tabii bilinçsizce oynanan rakamlar (ft3 biriminde olan gaz rezervini varil cinsinden vermek gibi) toplumsal bir güvensizlik algısının oluşmasına sebep olabilmiştir. Bu durumun kurumsal iletişim organlarının müdahalesi ve basın mensuplarına yönelik bazı eğitimler ile düzeltilmesi muhakkak önemlidir. Öte yandan, herhangi bir bilgiye haiz olmadan ve süreci anlamadan eleştiri yapmak yerine, suallerin medeni bir şekilde ilgili kurumlara iletilmesi de hiç şüphesiz en doğru yol olacaktır. Günümüzde ise, ilgili kurumların kurumsal iletişim birimlerinin daha aktif çalışması ve devlet idaresinin bu konuya çok ehemmiyet veriyor oluşu, geçmişteki yanlış söylemlere tekrar düşülmesinin önüne geçmektedir.

-“Bu kaynağı ekonomik ve teknik olarak üretemeyeceğimiz” söylemleri benzer sahalarda kullanılan teknolojiler, yatırım maliyetleri, ülkemizin bu bağlamda elde ettiği teknik altyapı, sektördeki servis firmalarının günümüzde ne denli aç oldukları gibi hususlardan bihaber olunduğunun göstergesidir. Dolayısıyla, başarı ile bugünlere getirilen proje, kendi imkânlarımız ve yönetim kabiliyetimiz ile nihayete erdirilebilecek ve inşallah ilk gaz 2023’te Filyos’a getirilecektir. 

-CO2 salınımı gibi sebeplerle petrol ve doğalgaz hakkında ifade edilen üst perdeden ifade edilen popülist söylemler ve projeksiyonlar inandırıcı/makul değildir. Öte yandan bu bağlamda bir yaptırım uygulanması da söz konusu değildir. Ayrıca doğalgaz; kömür ve petrole nazaran çok daha çevreci olduğu gibi, geleceğin de en önemli enerji kaynağı haline gelecektir!

-Halkın cebine yansıması hususuna gelince, bu durumu yorumlamak için öncelikle: bireysel alım gücü – birim doğalgaz fiyatları – enflasyon – TL paritesi gibi bazı değişkenlerin sabit olduğunun varsayıldığı bir örnek üzerinden yorum yapmak daha mantıklı olacaktır. Bu koşulların gerçekleştiği varsayımı ile bu keşif sayesinde üretim öncesinde dahi alt sektörlerdeki büyüyen iş hacmi ve yenilenecek gaz ithalat kontratlarında artan müzakere kabiliyetimiz sayesinde halkın cebine yönelik olumlu bir yansımadan bahsetmek mümkün olacaktır. Öte yandan üretim sonrasında zaten çok yönlü pozitif etkiler gözlemlenebilecektir.

Özetle, yapılan bu keşif ve sürdürülen yoğun gayretler çok büyük bir milli başarının kanıtıdır!

Bizlere düşen ise bu milletin heyecanını/sevincini paylaşmaya gönlümüz müsaade etmiyorsa dahi, en azından sürece birazcık bilimsel bakmak, haddimizi bilmek ve adil olmaya çalışmaktır!  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oğuzhan Akyener Arşivi