Oğuzhan Akyener

Oğuzhan Akyener

Yeni oyun: CO2 salınım hedefleri!

Yeni oyun: CO2 salınım hedefleri!

Hepimiz az ya da çok iklim değişikliğinin etkilerini hissedebiliyoruz.

Belki de bazen, hava şartlarındaki her anormalliği iklim değişikliğine yoruyor, dünyanın akıbeti ile ilgili endişeye kapılıyoruz.

Muhakkak karbondioksit salınımı sebebiyle yaşanan küresel ısınma (ve buna da bağlı olarak iklim değişikliği) hepimizin üzerine düşünmesi ve önlem alması gereken bir konu…

Fakat ne pahasına?

Belki bu minvalde politikalar üretirken odaklanmamız gereken en önemli konu da bu!

*

Pandemi ile küresel dengelerde önemli kırılmalar yaşandı. Birçok ekonomi derin bir darboğaza girerken, gelişmiş devletler piyasaya para sürebildi. Fakat diğer taraftan gelişmekte olan ve az gelişmiş olarak tabir edilen birçok devlet de kendisini büyük bir borçlanarak hayatta kalma mücadelesinin tam ortasında buldu.

Piyasaya para sürebilen devletler ekonomilerinde şişen likidite balonunun havasını alma maksatlı makul yatırım alanlarının peşine düşerken, diğerleri de ülkelerine yatırım çekebilmek için derin uğraşıların içine girdi.

Öte taraftan düşen talep ve yetersiz boş stok kapasiteleri sebebiyle pandemiye hazırlıksız yakalanan petrol endüstrisi, çakılan fiyatlarla birlikte derin bir yara aldı.

Tabii petrol üreticisi bütün ülkeler ile birlikte dev petrol kartellerinin küresel etkinliği azalırken, bilişim, teknoloji, elektrikli araç, lojistik, e-ticaret gibi sektörler de bu sürecin getirdiği fırsatlarla büyüme ivmelerini arttırdı.

Tam da böyle bir ortamda, ABD’de (iklim değişikliği ile mücadele süreçlerini pek de gerçekçi bulmayan başkan) Trump’ın yerine Biden’ın gelmesi ile birlikte küresel ölçekte dillendirilen “enerji dönüşümü” sloganları daha fazla duyulmaya başlandı.

Enerji açlığı olmayan, nüfusları azalma trendine giren, cebinde parası, elinde teknolojisi bulunan (hidrokarbon) enerji ithalatçısı konumundaki birçok devletin ve TESLA gibi firmaların da desteği ile şimdi de (net) CO2 salınımını sıfırlamaya dair bir furya uluslararası kamuoyunu meşgul etmeye başladı!

Bu furya dâhilinde, kendince “sıfır (net) CO2 salınımı” hedefini 2100’lerden 2050’lere çeken Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) da bu bağlamda yeni bir rapor yayınladı.

Raporunda da, bütün devletlerin uyması gereğinin ifade edildiği birçok madde sıraladı. Bu maddelerin başında da, 2021 yılı hedefleri dâhiline; keşfedilmiş fakat henüz geliştirilerek üretime alınmamış hiçbir petrol, gaz ve kömür sahasının üretilmemesi gereğini vurguladı!

Mantıksız, teknik – ticari – ekonomik – siyasi – hukuki olarak mümkün ve uygulanabilir olmayan, bencil, dünyanın gerçeklerinden bihaber oluş hissi doğuran, adaletsiz ve kabul edilemez bir öneri uluslararası bir kurum tarafından insanlığın idrakine arz edildi!

Bu kadar mantıksız, uygulanamaz ve tutarsız bir önerinin merkeze konulduğu bir model nasıl olur da ballandıra ballandıra lanse edilebilirdi?

Hangi petrol üreticisi devlet bu öneriyi kabul edebilirdi?

Burada hedef neydi?

Şimdi şu pencereden bakalım:

Dünya petrol üretiminin (aynı zamanda gaz üretiminin) neredeyse %65’i:

-bizim medeniyet coğrafyamız olarak da tarif ettiğimiz;

-(Batı tarafından) gelişmemiş olarak nitelendirilen,

-büyük atılımlar yapabilmek için çırpınıp duran, fakir fakat genç ve artan bir nüfusa sahip olan,

-bu sayede etkinliği her geçen gün daha da belirginleşen,

-ayrıca toplumlarının büyük bir bölümü Müslüman olan devletler tarafından yapılmaktadır.

Dünya kanıtlanmış petrol, gaz ve uranyum rezervlerinin yarıdan fazlası bu coğrafyada yer almaktadır.

Bu rezervlerin birçoğu henüz özellikle finansal nedenler yüzünden üretime alınamamıştır.

Bunların da ötesinde bu coğrafya çok daha büyük rezerv potansiyellerine gebe konumda olan bakir bölgeler ihtiva etmektedir. 

Dolayısıyla Müslüman toplumların devletleri bir gelişme ve atılım sürecindedir.

Bu devletlerin, Batı dünyası gibi ellerinde gelişmiş teknoloji, oturmuş sistemler, finansal güç vb. imkânlar yoktur.

Bu süreçte sahip oldukları yegâne iki kaynak: büyüyen genç nüfusları ve yer altı kaynaklarıdır.

Yer altı kaynaklarını kullanabilmek için ise ilgili teknolojiler, finans ve insan kaynakları anlamında önemli ölçüde gelişme sağlamışlardır.

Şimdi haksız bir şekilde öne çekilmeye çalışılan bu tutarsız CO2 hedefleri ilgili fakir toplumlarının huzuru, büyümesi, güçlenmesi ve refah elde etmesi için büyük bir engeldir!

Uygulanamayacağı aşikârdır ama bu durum biline biline böyle bir raporun yayınlanması ya gaflet göstergesi ya da küresel ölçekli büyük bir adil olmayan baskı sürecinin habercisidir!   

Tabii bu sefer IEA gibi kurumların arkasında olan yapıların da karşısında “OPEC+” şekline bürünen yeni ittifak çok daha etkin, güçlü ve iradeli duracak gibi görülmektedir.

*

Küresel siyasi iklim bu denli çalkantılar yaşıyorken, ülkemiz ve müttefiklerimiz olarak karşımıza çıkan tehditleri iyi görmeli, her fırsatı da hızlı bir şekilde değerlendirerek, lehimize kullanmamız gereklidir!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oğuzhan Akyener Arşivi