Anıt Mezar Anıtkabir
Atatürk'ün vefatından sonra Cumhuriyet Halk partisi tarafından yaptırılan Anıtkabir, her ne kadar Hitit, Roma imparatorluğu ve Bizans yapılarındaki yapılarından esinlenerek yapılmış olsa da, Türkiye'de ihtişamlı bir simge haline gelmiştir,
Anıtkabir'de anıta çıkan merdivenlerin sağında ve solundaki duvar kabartmaları Hitit dönemini sanatını andırır.
Anıtkabir'i bizzat gezerek, eski tarihi yapılar ve motifleri ve Anıtkabir ile benzerlikleri, yapım kalitesini ve Ankara kalesine direk görme bakış açısını bizzat incelemek istedim. Böylece bilmediğimiz bazı detayları öğrenme şansım oldu.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatının ardından onun Türk devletine bıraktığı mirasa yaraşır bir anıt mezar yapılması konusu gündeme geldi. Söz konusu mezarın aynı zamanda şanlı Türk tarihinin de portresini çizmesi gereken bir mekan olarak tasarlanması gerekiyordu. Bunun nasıl bir yer olması gerektiği düşüncesi, Anıtkabir’in inşası için düzenlenen bir mimari yarışmayı da beraberinde getirdi.
Önceden Atatürk tarafından bir anıt yeri olarak belirlenen Rasattepe’ye yapılması konusunda hemfikir olunduktan sonra 1941 yılında açılan bir yarışma ile Atatürk’e yaraşır bir yapının arayışına girildi. Sadece mimari özelliklerin değil, ulu önderin görüşlerinin de ön plana çıkacağı bir tasarım amaçlanıyordu. Türkiye, Almanya, İtalya, Avusturya, İsviçre, Fransa ve Çekoslovakya’dan toplam 49 projenin katıldığı yarışmanın kazananı ise Prof. Emin Onat ile Doç. Orhan Arda'nın “25” numaralı projesi oldu. 9 Ekim 1944 tarihinde görkemli bir temel atma töreni ile başlayan inşaat süreci dokuz yılda tamamlandı. Bu esnada Etnografya Müzesi’nde tutulan Atatürk’ün naaşı, 1953 yılının 10 Kasım tarihinde, yani Atatürk’ün ölümünün 15’inci yıl dönünümünde Anıtkabir’e taşındı.
Mimari açıdan değerlendirildiğinde Anıtkabir’in anıtsal yönünün ağır bastığı, simetrinin önemli olduğu, kesme taş malzemenin ağırlıklı olarak kullanıldığı söylenebilir. Diğer yandan Selçuklu taş işçiliği motiflerinin az ve Osmanlı dönemine ait ögelerin az göze çarptığı yapı, 750 bin metrekarelik bir alanı kaplıyor.
Barış Parkı ve Anıt Bloku olarak iki kısma yayılan Anıtkabir’in içinde ayrıca geniş bir kaynak birikimine sahip Atatürk ve Türk Devrimi Kütüphanesi; Atatürk, Milli Mücadele ve Anıtkabir konulu belgesel filmlerin de gösterildiği Sanat Galerisi; İsmet İnönü Lahti gibi yapılar da bulunuyor.
Anıtkabir’in en ilgi çekici bölümlerinin başında ise şüphesiz Aslanlı Yol geliyor. Atatürk’ün huzuruna çıkmadan evvel tasarlanan 262 metre uzunluğundaki yolun iki yanında, oturmuş pozisyonda 24 aslan heykeli bulunuyor. Ulu önderin Türk ve Anadolu tarihine verdiği önem sebebiyle, Anadolu’da uygarlık kuran en eski ve kadim milletlerden Hititlerin sanat üslubu ile yapılan bu aslan heykelleri kuvvet ve sükuneti temsil ediyor ve ülkenin en kıymetli heykeltıraşlarından biri olan Hüseyin Anka Özkan’ın imzasını taşıyor. Yol boyunca 24 aslan heykelinin olması da 24 Oğuz boyunu temsil ediyor. Traverten taşları ile döşeli yolun sonunda Türk bayrağı ve Çankaya görünüyor.
Anıtkabir Müzesi de yine yapı içinde dikkat çeken bölümlerden. Burada Atatürk’ün kullandığı eşyalar ve kendisine hediye edilen armağanlar ve giysileri sergileniyor. Müzede ayrıca Atatürk’ün madalya ve nişanları ile manevi evlatlarından A. Afet İnan, Rukiye Erkin, Sabiha Gökçen tarafından müzeye armağan edilen Atatürk’e ait hususi eşyalar da yer alıyor.
Toplamda 150 bin ton ağırlığında olan Anıtkabir heykellerinden süslemelerine, kulelerinden kabartmalarına pek çok ilginç özelliğe sahip olan Anıtkabir’e ilk olarak 26 basamaklı görkemli bir merdivenden çıkılıyor. Bu 26 basamak, Kurtuluş Savaşı’nda Atatürk’ün ordularının Dumlupınar ve Kocatepe’deki uzun muharebelerin ardından artık ülkenin büyük kısmını kontrol altına aldıkları, yani üstünlüğün işgal kuvvetlerinden Türklere geçtiği bir dönüm noktası olan 26 Ağustos 1922 tarihini temsil ediyor. Merdivenlerin tepesinde her iki yanda bulunan heykel gruplarında solda erkek, sağda kadın heykeller bulunuyor. Bir asker, bir köylü ve bir öğrenciden oluşan erkek grubu savunma, üretim ve eğitimi simgelerken iki kadın Türkiye’nin bereketli topraklarını simgeleyen bir başak çelengini tutuyor. Soldaki kadın sağ elindeki kabı göğe doğru tutarak Atatürk için Tanrı’dan rahmet dilerken ortada duran üçüncü kadın ise eliyle yüzünü kapatmış ve sessizce ağlıyor. Bu ise ulusun Atatürk’ün ölümünden duyduğu acıyı ifade ediyor.
İçerideki holün en uzak ucunda Atatürk’ün büyük mermer lahdi, kocaman bir pencere ile çerçevelenmiş olarak duruyor. Lahit Adana yakınlarındaki Osmaniye’den getirilmiş 40 ton ağırlığında yekpare bir kırmızı mermer bloktan oluşuyor ve Atatürk’ün naaşı aslında lahdin hemen altında yer alan kümbet benzeri sekizgen mezar odada bulunuyor. Bu mermer kütle ise Atatürk’ün bedeninin bir simgesi aslında. Zeminin altındaki asıl mezarda Atatürk’ün naaşının üstünü örten mütevazı bir mermer levha ve levhanın etrafında 81’i Türkiye’nin vilayetlerinden, ikisi de Türkiye dışından gelen toprakla dolu olan toplam 83 pirinç vazo bulunuyor. Böylece Atatürk vatan toprağıyla sarmalanıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.