Prof.Dr. Kamil GÜNGÖR

Prof.Dr. Kamil GÜNGÖR

Savunma Sınırdan Başlamaz-3

Savunma Sınırdan Başlamaz-3

Günümüz savaşlarının en etkili silahlarından birisi de balistik füzelerdir. Uzun menzilli ve yüksek tahrip gücüne sahip bu füzelerin çok ciddi caydırıcı etkisi vardır. Türkiye’de bu konuda son yıllarda kayda değer gelişmeler yaşanmıştır. Şimdilik bin km’ler civarında olduğu açıklansa da üçbin km menzile ulaşıldığı uzmanlarca dillendirilmektedir. Ancak henüz resmi olarak açıklanmış değildir. 2023 yılı içerisinde açıklanması kuvvetle muhtemeldir. Komşu ülkeler bakımından açıklanan kısmı itibariyle geride olduğumuz da bir başka gerçektir. Bu konuda İran bizden daha ileride gözükmektedir. İsrail bir başka muamma ve tehdittir.

Türkiye gemi savar füzeleri (Atmaca) alanında da dünyayı yakalamış gözükmektedir. Aynı başarı hava füzeleri (Gökdoğan, Bozdoğan) bakımından da geçerlidir. SİHA’lar bakımından dünyanın önündedir zaten… Son dönemlerde eksik olan hava savunma sistemleri (HSS) bakımından da ilerlemeler kaydedilmiş olup, Siper HSS ile 100+ yakalanmıştır. Yerli ve milli olarak üretilen Hisar A+ ve Hisar O+ envantere girmiş bulunmaktadır. Geçmiş yıllarda edinilen S-400 ile katmanlı hava savunma sistemi oluşturulmuş bu şekilde ‘çatısı açık’ olan ülkemizi bu hayati sorunu bütün düşman ülkelere karşı kapatılmıştır. Zira yerli-milli üretim olması bir yana S-400’lerle ABD ve diğer Batı ülkelerinden gelecek tehditlerin de önü alınmıştır. Amerika’nın büyük rahatsızlığının sebebi de bu işte…

2000’li yıllar Savunma Sanayii bakımından take off (sıçrama-şahlanma) olarak isimlendirilen şaha kalkma dönemi olmuştur. 2022 sürprizlerle dolu idi. Türkiye’nin bölgesel güç olmasının ötesine geçtiği ise 2023’teki müjdelerle somutlaşacaktır. Söz gelimi Anadolu (yarı) uçak gemisinin hizmete girecek olması, Milli Muharip Uçağın (MMU) hangardan çıkacak ve ilk uçuşunu yapacak olması, Altay tankında seri üretimin başlayacak olması bunlardan bazılarıdır. Hepsinden önemlisi bütün bunların tamamının sadece donanımları ve mühimmatları değil, yazılımlarının da bize ait olmasıdır. Cumhurbaşkanının beyanı ile yerlilik oranı % 80’leri yakalamıştır. Motor konusundaki sıkıntılar da önemli ölçüde aşılmış olup, TEI’nin ürettiği motorlar pek yakın zamanda MMU’nun da içerisinde yer aldığı hava muharebe araçlarında kullanılacaktır; pek yakında… (Bir kısmı da kullanılıyor bu arada).

Bu dönemde savunma sanayiine verilen özel önem içeride terörü bitirirken; sınır ötesinde etkili sonuç veren hamlelerin yapılmasına da izin vermiştir. Irak ve Suriye coğrafyasındaki tehdit kontrol altına alınmış, her iki ülkede de süreklilik arz edecek şekilde oluşturulan askeri birliklerle Türkiye’ye dönük tehdit en azından kısa vadeli olarak ortadan kaldırılmıştır. Suriye’nin İdlib’teki saldırısına kararlılıkla karşılık verilmiş, Suriye birlikleri ve milis güçler sınır ötesine bile geçmeden hava gücü ile ve uzaktan etkisizleştirilmiştir. Nitekim durumun vahametini gören Rusya; Suriye adına araya girmiş ve ateşkes ilan edilmiştir. Bu konudaki zirve İkinci Karabağ savaşına ait olup, 30 yıllık yığınak 44 günde berhava olmuştur.

Tabii bu savaş bakımından önem arz eden husus Rus sistemlerinin, hatta Rusya’nın acizliğidir. Zira savaş eski Sovyet toprakları olan Rusya’nın arka bahçesinde yaşanmıştır. Üstelik Rusya ile Ermenistan arasında savunma anlaşması gereği Ermenistan’da Rus üssü ve askeri görev yapmaktadır. Geçmişte (1976) sınır ihlali yaptı diye uçağımızı derhal düşüren Rusya Türkiye’nin Azerbaycan’ın arkasındaki güçlü duruşu karşısında barışa Suriye’de olduğu gibi gene aracılık yapmış, Türkiye’nin üçüncü bir ülkenin müdahalesine karşı Azerbaycan’da tuttuğu hava filosuna sesini çıkaramamıştır. Libya’da olduğu gibi aciz kalan Rus hava savunma sistemleri ise Rusya’ya büyük prestij kaybı yaşatmışken, yerli yapım insansız hava araçlarının başarısı dünyada pek çok ülkenin ilgisini çekmiş, çok sayıda ülke ile ihracat bağlantısı kurulmuştur. Bu yeni savaş konsepti Türkiye’de askerlik alanında da yeni düzenlemeler yapılmasına neden olmuş olup, profesyonel askerliğin ağırlığı artması nedeniyle askerlik süresi de kısaltılmış, asker sayısı ve askeri kayıplar azaltılmıştır.

Savunma sanayii doğal olarak gizlilik içerisinde yürütülmektedir. Kimi bölgesel çatışma alanları bu gizliliği kısmen ortadan kaldırmıştır. Gerçek bir çatışma ortamında test edilen yerli sistemler kısmen deşifre olsa da geliştirme sürecinin devam etmesi ve alınan başarılı sonuçlarla oluşturulan caydırıcılık daha önemlidir. Şimdiye kadar girilen çatışmaların hiç birisi kaybedilmemiştir. Bu çatışmaların çok büyük boyutlu olmaması, savaşan tarafların vekalet savaşı yürütmesi, Suriye’nin zaten bitik, Ermenistan’ın da çok güçlü olmaması bu başarının mutlak bir noktada olmasını engellese de büyük bir çatışmada henüz hangi silah ve sistemlere sahip olduğumuz da bilinmemektedir. Çünkü yüzlerce proje aynı anda yürütülmektedir.

Nitekim Akdeniz’e açılan Fransız uçak gemisi geri dönmek zorunda kalmıştır. Rusların ateşlediği kimi füzeler Hazar’da denize düşmüştür. Fransız donanması ve Rus sistemleri kör edilmiştir. Bütün bunlar kimi ip uçlarından başka bir şey değildir. Savaş elbette arzulanmaz ama, geçmişten günümüze bir gerçek olarak da önümüzde durmaktadır. Bu yüzden savunma sistemleri bir yandan caydırıcı iken, bir yandan da dost ve müttefik ülkelere güç ve özgürlük vermektedir. Hali hazırda %80’lerdeki yerlilik ve millilik oranları çok değil çeyrek yüzyıl önce %20’lerin altında idi. Ve o çeyrek yüzyıl öncenin yaşandığı 1990’larda Türkiye’de terör zirve yapmış, kırsal güvenli olmaktan çıkmış, şehirler fiilen olmasa da sosyal olarak kaybedilme noktasına yaklaşmıştı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof.Dr. Kamil GÜNGÖR Arşivi