Prof.Dr. Kamil GÜNGÖR

Prof.Dr. Kamil GÜNGÖR

Yahudiler-10 / Boykot

Yahudiler-10 / Boykot

Siyonizmin, insanımızın ruhuna nüfuz etmiş ama farkında bile olmadığı pek çok simgesi vardır. Onların içtiğini içmek (cola mesela), onların yediğinden ya da yediği gibi yemek (fast food ya da eve sürekli hazır yemek siparişi veya dışarıda yeme kültürü gibi... asıl olan yemeğin evde pişirilip aile ortamında hep birlikte yenmesidir çünkü), onlar gibi giyinmek (şalvarla işyerine gidebilir misiniz mesela), zevki onlarınki gibi olmak (moda gibi), onların bayramını kutlamak (noel-yılbaşı gibi), seyahati ibret-ibadet yerine bayramları bile turistikleştirmek, onların okulunda okumak (o yabancı okullar için verilen paraları veya girilen sıraları düşünün), onların dilini konuşmak (dinin dili ile ecnebinin dilinin nezdinizdeki itibarını düşünün), öncelikli olarak ruhu değil bedeni beslemek bunlardan bazıları... Sovyetler dağılırken kapitalizmin-Amerikan nüfuzunun-emperyalizminin sembolü cola ya da McDonalds’ın girdiği yer ‘fethedilmiş’ kabul edilirdi. Ruhun fethi elbette; işgal anlamında...

Allah Rasulü ‘üreten Allah’ın dostudur’ (El-kâsibu habîbullah) ya da ‘pazarımıza mal getiren Allah yolunda cihad etmiş bir mücahid gibidir’ hadisi şerifleriyle makbul insanı tamımlarken, kapitalizmin itibar ettiği insan modeli sürekli daha çok ‘tüketen’dir. Bu durumda ‘boykot’ bizim için ibadet düzeyinde ehemmiyet kazanmaktadır. Çünkü düşmanla mücadele-mücahede de bir tür ibadet, hatta nafile değil farz (farz-ı kifaye) ibadettir. İlla da üreten değil, tüketen tarafta iseniz... Ya da durum kritikleşmişse; Gazze de olduğu gibi...Nitekim hayatı şekillendiren ‘dünya’ ‘serbest piyasa’ adı altında toplumların iliğine kadar işlemiş durumdadır. Tüketimi hoyratlaştıran ‘rekabet’e ‘reklam’a, ‘moda’ya hiç girmeyelim.

En nihayetinde yara alan beden değil, ruhtur. Kılıç yarasını (fiziki olanı) iyileştirmek mümkün ve nisbeten kolayken, ruhsal olanı iyileştirmek bir o kadar güçtür. Bütünleşik-tümleşik-hemhâl-fenâfil olduğundan, birçoğu için hastalık bile değildir ruhta olan... Ruhun derinliklerine nüfuz ettiğinden de kalıcıdır. Öyle ya; çocuklarımızın her birinin elinde o ‘akıllı’ olan varken, gecenin ya da günün herhangi bir saatinde ve çocuğunuzla sürekli başbaşa iken çocuğunuz nasıl bütünleşik olmasın ki şer olanla...

Cola ya da McDonalds sembol sadece... En nihayetinde ‘hayatın rutini’ olduğunu düşündüğümüz onca şeyin kaynak kodları-şifreleri düşmanın-işbirlikçinin denetiminde... Hastalığın ruhun derinliklerine nüfuz etmiş olması, yani düşünce dünyasının kontrolü, durum tespiti yapmaya bile imkân vermiyor. Oysa bir gün ‘default’ olduğunu vehmettiklerinizi çekip aldığında elinizden; sudan çıkmış balığa dönecek ama fabrika ayarlarına dönemeyeceksiniz. İşte bu yüzden önemli üretmek, insanlara seçenek sunmak ve boykot kültürü ile yoğurulmuş olmak... Zira üretimi siz yaptığınızda kaynak kodları-şifreleri sizde olacağından, elinizden ‘çekip almak’ diye bir seçenek de kalmıyor düşmana-işbirlikçiye... Ne yaman çelişki değil mi; bedenini ve ruhunu ‘teslim etmiş olmak’ ama bunun farkında bile olamamak... Oysa ‘satın almayarak’ bile çökertebiliriz düşmanı-işbirlikçiyi...

Peki ruhunu ‘devretmiş’ yani ‘ikna edilmiş’ olanlarla nasıl çıkacaksınız yola... Asıl soru da asıl sorun da bu hakikatte... Yola ikna edilmişlerle değil, inanmışlarla çıkılır (İ. Özel) zira... Mevcut fotoğraf ikna edilmişliğin önemli ölçüde başarıldığını göstermektedir ‘meal-esef...’

Sembol olan cola ya da McDonalds bir Yahudi sermayesidir ve bugünkü Siyonist (ırkçı) İsrail’in en önemli finansörlerinden birisidir. İsrail’in misyonuna ve politikasına destek verecekseniz ya da ümmetin yetimleri umurunuzda değilse afiyetle yudumlayabilir ve büyük bir zevkle ‘geğirebilirsiniz’ elbette; o büyük hesap gününe kadar… Siz ‘cola’nızı yudumlarken, gerçekte neye destek verdiğiniz konusunda Gazze saldırısı ipucu verebilir belki...

Evinizde ve elinizle yaptığınız hakkında nasıl bilgi sahibi iseniz ve gönül rahatlığıyla tüketiyorsanız ya da ‘dışarıdaki’ tüketiminizden, elbette hassasiyet gösterdiğinizde, içiniz rahat olmayacaksa, mikro düzeyinde kendi üretiminiz, makro düzeyde size ait olan üretim yani yerli ve milli olan, bedeninizi de ruhunuzu da üzerinde yaşadığınız ülkenizi de ‘özgür’ kılacaktır (devamı var).

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof.Dr. Kamil GÜNGÖR Arşivi