Kasaba Mantığı
Yerleşim birimlerinin kendilerine has dinamikleri bulunmakta, değerlendirilme halinde diğer birimlere de katkılar sağlayabilmektedirler. Yerelden evrensele, evrenselden yerele olması gereken tam da budur. Ne yazık ki teori ile durum aynı olamamaktadır. Hayatı anlamlı hale getiren farklılıklar ve birliktelikler yadırganmamaktadır.
Büyük düşünme için zihnin her türlü sınırlamalardan uzaklaşması, kapalı setlerin ardındaki cereyanları da onlardan daha önce fark edebilmesi kaçınılmazdır. Aksi takdirde yerleşim biriminin sayısal durumu ne olursa olsun geneli kapsamakta, ipek böceği misali çabalama debelenmeye dönüşmekte kazanıldığı düşünülürken hareket alanının daralmasından başka istikamete gidilememektedir.
Dinamiklerin mevcudiyetleri fark edilebildikleri nispette yarınlara uzanır. Görmezlikten gelindiğinde ya da gözden ırak tutulduklarında çok geçmeden taşınması zor kamburlara dönüşür üzerinden geçen zaman onları sağlamlığına göre antik görüntüye ya da toza dumana karıştırır.
Bir tek insan bütün dünyayı değiştirebilecek kadar güçlü yaratılmış olduğu inancımızın gerçeğidir. Önündeki engel de kendisi ya da kendisinden olanlardan başkası değildir. Bir günlük, bir sezonluk, bir senelik, bir ömürlük düşünceler başarı elde edildiğinde sonrasına uzanamaz, başarılamadığı takdirde de telafi gayreti de yine aynı zaman engeli ile boğuşmaya mahkumdur. Kısacası şairin “çıkmaz sokak” ifadesinde tam da karşılığını bulmaktadır.
Oysa Yüknekî’nin toplumsal ve bireysel bütün engellerine rağmen çerçevesini çizdiği istikamet yerleşim birimlerini, sezonları, seneleri, ömürleri ve ülkeleri aşarak Türkistan’dan Türkiye’ye ulaşmış Yunus’ta Türkçe bir abideye dönüşmüştür. Orada da antikleşmeden aynı şekilde yerleşimlerini, günleri, sezonları, seneleri, ömürleri, kıtaları hatta çağları aşarak anlaşılmanın ötesine de geçerek evrensel pınarları beslemeye devam etmiştir. Ona getirilebilecek bir daraltma artık imkansız gibi görünmektedir.
Çıkış noktasından yükselen değeri anlamak gibi yaklaşımla kendi değersizliğini gidermeye çalışmak, bunu gerçekleştirebileceğini sanmak, atışmalarda avantajlı duruma geçebileceğini düşünmek, anı kurtarmak ancak ve ancak çocuk alıklığı olarak karşılık bulabilir. Zira nasıl bireyin zihnin, beyni ve bedeni kayıt tutmaktaysa öz olarak toplumsal hafıza da hesap-kitap yapmaktadır. İşte bu durum yerel ve evrensel arasındaki iletişim rabıtasıdır.
Cihan tecrübesi defalarca görmezlikten gelinemeyecek bir şekilde ortaya koymuştur ki Türk milletinin hafıza kaydı zaman ve yerleşim biriminin ötelerinden beslenmekte aynı nispette onları beslemektedir. Özel isimlendirmelerin gereksizliği kadar seviyesizliği de söz konusu olduğundan kasabadan bakarken karşıya, en büyük merkezden bakarken de kasabaya dönük pozisyon alma yerine sağlam rabıta menzili izlenmeli, hiç olmazsa engel olunmamalıdır. Haricinde iki sonuç vardır ki hiçbirisinin ne bireysel ne toplumsal ne de evrensel karşılığı bulunmamaktadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.