Sanayi Devrimi ile birlikte kendi mantığına dayalı bir dünya sistemi oluşturanlar hariçlerinde kalanlar üzerinde emperyal politikalarla enerji kaynaklarını belirleyip, güncellemişlerdir. İhtiyacı da, düşmanı da, pazarı da, pınarı da diledikleri anda diledikleri miktarda icat etmişler, aynı şekilde akademik kuralları ile etik ilkeleri sıralamışlardır. Yarışa dahil olduklarını sananlar ise alt kümelerle oyalanırken yukarılara yol haritası dahi çizememişlerdir. Küresel merkezlerin işaretiyle hareketlenen ilerlediklerini sananlar, at gözlüklü misali efendisinin suyunu artırmaktan başka bir vazife üstlenememelerine rağmen mücadelelerini aynı şekilde ancak onların izin verdikleri kadar, acımasızlıkta ise onları kıskandırırcasına ifa etmişlerdir. Örneklendirmeye gerek kalmaksızın hayata veda etmeden toplumsal hafızaya asli durumlarıyla kazınmışlardır.

İlelebet aynı yolda aynı şekilde kazanacaklarını düşünen aslında hiçbir şey elde edemeyenler ezelden ebede boynu bükük hallerine rağmen bizi yenemeyeceksiniz ifadesini yüzündeki kırışıkla karşılayanların önünde diz çökmeye mahkumdurlar. Geçmişten bu yana hep aynı olmuştur. Bunu bilmiyor değiller elbette. Attila ile Papa arasında yaşanan hususları karşı taraf hiç unutmadı. Aynı şekilde onların dahili uzantıları da unutamadı her fırsatta teşebbüsünü yenilediler. Basit değerlendirmelerde hemen fark edildiği üzere ardı kesilmeksizin aktüel görünen bütün konularda kendisini göstermeye devam etti.

Üniter yapıyı tehdit edenlere sempatiyle yaklaşılması bilhassa uluslararası etnik kökene dayalı unsurun karanlık dehlizlere atılmasıyla birlikte dahili uzantının alabildiğince desteklenip üzerine şirinlemelere gidilmesi en açık örnek olarak gün yüzüne çıkmaktadır. Bunlara karşı hem yurt dışında, hem de ülke içerisinde doğan oyunculuk misyonu hazırlanması dikkatlerden kaçmamaktadır.

Uluslararası arenanın Türklüğü tehditlerinden birisi de “soykırım” palavrası olduğu bilinmektedir. Bu hususta ona taraftar tutumun daha farklı bir anlamının olmadığı bilinmektedir. Dost ve düşman herkes bunun gerçekle alakasızlığını bilse de gündemden hiç düşürülmeyen iddianın çürüklüğüne dair dünya kamuoyunu etkileme adına medya ürünleri hazırlama çabalarının olumlu katkısının olacağı muhakkaktır. Şimdiye kadar Duvardaki Kan (Yönetmen: Natuk Baytan, 1986) hariç tutulacak olursa dünya kamuoyuna bir film ya da dizi projesinin yürütülmemiş olmasının haklılık payının olmadığı gün gibi aşikardır. Kendi kendine çıkış yolu bulabilenlerin ise yarını bulunmamaktadır. Destek projelerini anlık kazanım amaçlı kullanımı anlamsız kalabalıklardan öteye geçememektedir.

Beşeriyeti asli durumundan koparabilme için ileri sürülen eşcinsel savunuculuğunu da aynı başlık çerçevesinde düşünmek gerekmektedir. İnsan hakları kapsamında düşünülmesi adına gösterilmeye çalışılsa da toplumsal değerlerin sınırlamalar getirdiği ve aynı topluma zararlar verdiği bakışıyla bunları ortadan kaldırarak potansiyeli ortaya çıkarma görüntüsü vermeye çalışmaktadır. Kısaca Türk aile yapısına taban tabana zıt hususun legalleştirilmesi batının uydusu çabasını ortaya koymaktadır. Roma sarayları ile şaşalı hanelerinin yaşam tarzı günümüze aktarılmanın sekmeden gerçekleştirilmeye çalışılması Türk kültür ameleliğinin gereğini daha da belirginleştirmektedir.

Türk Milleti binlerce yıldır, gerçeğin karşısında yapayalnızlığına rağmen mevcudiyetini bütün aleme kabul ettirerek yürüyüşünü sürdürmektedir.