Yaylanın Esintisi
Ezelden beridir Türklerin yayla yaşamı zorlukları yanında toplumsal zenginlikler yansıtmakta, bireyin ve topluluğun her an dinamik ve uyanık kalmasını, güçlükler karşısında süratle hareket etmesine sebep olmaktadır. Böylesine bir yaşam tarzı mutlu birlikteliklerin yanı sıra vatan hizmetinin eşsiz söylemlerine karışarak çağları birbirine bulandırıp gelmektedir.
Yaylanın organik, rahatlık, yenilenme cephesinden katkıları ortadadır. İlahi nizam hiçbir unsuru aksatmaksızın işlemekte zamanı geldiğinde filizlendirmekte, olgunlaştırmakta, miadı dolduğunda da toprakla buluşturmaktadır. Şahsi müdahaleleri de gereksiz kılmaktadır. İnsan başta olmak üzere nice gözle görünen veyahut görülemeyen diğer canlılar da nimetlerini yayladan karşılayıp gitmektedirler. Güneş, yağmur, kar, fırtına gibi birbirinden farklı gelişmeler sonrası düzenin basamaklarını teşkil etmekteyse de zamanla geçmişten kopulup anın değerlendirilmesi söz konusu oluvermektedir.
Kirli unsurlar, kurtulunması gerekli fazlalıklar, anlık eğlencelerin artıkları, yakılmış odunların külleri, tedbirsizlikten düşürülenler, telaşlı davranmak yüzünden unutulanlar, bağımlılıkların egemenliğinin çiğnedikleri, karanlık ve aydınlıklar yaylanın güzel görünümünde kendini güncelleme yeteneğine sahip olmaktadır.
“Açık hava, bol gıda” kavramının bütün menfi tesirlerini de ortadan kaldırmaktadır. Ciğerlerin temizlenmesine zemin hazırladığı gibi, tesadüf edilebilecek böğürtlen başta olmak üzere sağlıklı beslenmenin alasına ulaşılabilmektedir.
Belirli bir hedefle gidildiğinde örneğin kuşburnu toplanması için dikenlerin parmaklara batması hayatın acımasızlığını da yansıtmakta tedbirli davranmanın kaçınılmazlığını ortaya koymaktadır. Ne kadar tedbir alınırsa alınsın neticede bir kazanç elde edebilmenin bedeli olduğunu kısa günün kârı olarak haneye yazılmasını sağlayıvermektedir. Elbette sadece söz konusu doğal besin kaynağının toplanması yeterli olamamakta onun çaya veyahut marmaleta dönüşümü aşamalarında sistemli tutum ve davranışlara ihtiyaç olduğunu da belirtmek gerekmektedir.
Çalışmanın getirdiği yorgunluk ile enerji kaybının doğurduğu açlığın yaylada giderilmesi de ayrıca mühimdir. Ne kadar hazırlıklı gelinirse gelinsin netice de tam tekmil olunamayacağı da meydandadır. O sebeple mevcutla yetinme ve idare etme yeteneğinin kazanılması da aynı mıntıkanın bireye katkıları arasında sayılıvermelidir. Kısıtlılıkların ciddi anlamda çıkışın aralanmasına kaynak olabileceği çok da yanlış sayılmamalıdır.
Olumlu ya da olumsuz arka bahçelerin harekete geçmesini de tetikleyecek her türlü esintinin bulunduğu yapılan hazırlıkların bazılarını savuştursa dahi genel atmosferi değiştiremeyeceği gerçeği herkesin şahitliğindedir. Yayla bu anlamda beklenen ya da beklenmeyen misafirleri de gündeme çekivermektedir. Bunların her birisi iyi niyetli, art niyetli ya da doğal mizaçlı olabileceği de unutulmamalıdır.
Yaylalar günü kurtarma mıntıkaları değildir, seneyi, ömrü, nesli, geleceği şekillendirme çabası yanı sıra kültürel sürekliliği, ekonomik diriliği, tabiatla dolayısıyla Mutlak Varlığın işaretlerini okuyabilme ya da yok olup gitmeyi simgelemektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.