Serdar Ermiş

Serdar Ermiş

Fiyat istikrarı çok mu zor?

Fiyat istikrarı çok mu zor?

Fiyatlar aldı başını gitti. 

Enflasyon Tüketici fiyatlarında yüzde 19, üretici fiyatlarında yüzde 45 civarı. 

Gıda enflasyonu yüzde 30 olarak gösteriliyor. 

Peki bu rakamlar sokaktaki vatandaş için gerçekçi mi? Hayır...

Geçen yıl bu zamanlar pazara gittiğimizde 100 lira harcıyorduk da şimdi 120 ya da 130 lira mı harcıyoruz? Hayır.

Geçen yıl bu zamanlardaki market fiyatlarıyla bu yılki fiyatlar arasındaki fark yüzde 19'la mı sınırlı? Hayır...

Enflasyon dediğimiz olgu, yüzlerce kalem ürünün fiyatındaki artışın ortalamasını ifade ediyor. 

Günlük hayatta sıkça kullanmadığımız birçok ürün enflasyon sepetinde. 

Peki temel gıda maddelerinden oluşan enflasyonu hesaplasak kaç çıkar?

Sebze-meyve, yağ, şeker, süt hatta su... 

Sadece bunların fiyatlarındaki artışa baksak gerçekçi rakamlara ulaşırız. 

TÜİK ile vatandaşın enflasyon oranı arasındaki fark bundan kaynaklanıyor. 

Çünkü para en çok temel ihtiyaçlara gidiyor. 

Vatandaş diğer kalemleri çoktan alışveriş listesinden düşürmüş durumda. 

Tüketicilerin durumu böyle.

Üreticilerin durumuna bakalım. 

Çiftçinin girdi maliyetlerindeki artış yüzde 150'nin üzerinde.

Ama ürününün fiyatı geçen seneye oranla yüzde 25 arttı. 

Birçok ürünün alım fiyatını devlet belirliyor. 

Devletin bu ürünlerin alımında yaptığı artış yüzde 25 civarı. 

Üretici bir yandan girdi maliyetlerindeki artışa, diğer yandan ürününün fiyatındaki artışa bakıyor. Ortada ciddi bir dengesizlik var. 

Üretici emeğinin karşılığını çok az üründe alabiliyor. 

Gelelim aracılara.

Onların maliyetlerinde de artış var. Ancak fiyatın üreticiden tüketiciye değişimi oranında mı? Hayır.

Bir toptancının maliyeti nedir? Nakliye, kira, personel, vergi vs...

Nakliyede akaryakıt pahalı. Fakat motorin geçen yılın Eylül ayına oranla yüzde 13 artmış.

Kira ücretlerindeki artışın sınırı kanuni olarak en fazla yüzde 16.

Personel giderleri deseniz geçen yılın Eylül ayına göre asgari ücretteki artış oranı yüzde 22.

Bütün bunları topladığınızda üreticiden ürün alan bir aracı üzerine yüzde 50 daha koysa kar edebilir. 

Biz daha da fazla kazansın diyelim ve üzerine yüzde 100 koyduğunu düşünelim. 

Örnek de verelim.

Domatesi 1 liraya üreticiden alsa, 2 liraya markete satsa, market de yüzde 33 kazansa 4 liralık bir fiyat karşımıza çıkacak. 

Domatesin market fiyatı bu yıl neredeyse hiç 4 lira olmadı. 

Bu örneği alın, soğana, patatese, bibere, salatalığa uyarlayın. Sonuç hepsinde aynı. 

 

Peki aracılar neden yüzde yüz yerine yüzde 300-400 karla çalışıyor?

Buna dur diyecek kimse yok mu?

Türkiye Cumhuriyeti, domates, patates, soğan, biber ve salatalığın fiyatını istikrara kavuşturamayacak kadar aciz mi?

Sorunun nerede olduğu belli. 

Fakat bir türlü oraya neşter vurulmuyor.

Olan üretici ve tüketiciye oluyor. 

Devlet ürün fiyatlarını belirliyor, üretici onun üstüne çıkamıyor. Fakat aynı fiyat belirleme girdiler için uygulanmıyor. 

Mesela devlet dese ki "Gübre fiyatları şunun üzerine çıkamaz.İlaç fiyatları şundan fazla olamaz. Elektrik fiyatlarına ancak üreticinin ürününe verdiğim zam kadar zam yaparım"... 

Tüm girdi maliyetlerindeki yıllık artış, ürüne yapılan zammı geçemese mesela... Çok daha adil olmaz mı?

Marketlerde denetimler görüyoruz. 

Niye aynı denetimler aracılarda yapılmıyor?

Neden bu konuda bir sınır konulmuyor? 

Mesela "Alış fiyatından en fazla yüzde yüz kar edilebilir" denmiyor?

Neden piyasada mal yokken, deposunda tonlarca ürün bekletene "Neden bekletiyorsun" deyip yaptırım uygulanmıyor? Bu kağıt üzerinde var evet. Neden göstermelik uygulamalar dışında gerçek bir denetim yapılmıyor?

İşin içinde ihracat faktörü de var. 

Tarım ürünlerine dünyadan talep çok. 

Domates örneğinden devam edelim. 

Kilo başına ihracat rakamı 70 cent civarında. 

Yani aracı üreticiden ürünü bir liraya alıyor. Önünde iki alternatif var. İlki yurt içine 2-3 liraya satmak. Çok ciddi karı var. 

Ama ikinci yol daha karlı. 

İhraç ederse devletten alacağı teşviklerle birlikte karı katlanacak. TL bazında 6-7 liraya ürününü yurt dışına satacak. 

Bir liraya al, 6-7 liraya sat. Bundan daha iyi ticaret olur mu?

İşte aracılar ikinci yolu tehdit olarak gösterip, birinci yoldaki karını da ikinci yolla eşitliyor. 

Dolar kurunun 8,5 lira civarında olması doğuruyor bu sonucu.

Yani dolar 5 lira olsa ürününü yurt dışına en fazla 3,5 liraya satabilecek. Dolayısıyla Türkiye içine satacağı fiyat da o civarlarda olacak. 

Yani bir övündüğümüz, rekor üzerine rekor kıran ihracat, bize bazı noktalarda fahiş fiyat ve enflasyon olarak geri dönüyor. 

Domates gibi birçok üründe de aynı durum geçerli. 

Salgından dolayı yurt dışında çok ciddi bir talep var. 

Türkiye bu noktada üretim üssü olmaya doğru ilerliyor. 

Ancak bunun bir de olumsuzlukları var. İhracatımız yükseldikçe ürün fiyatlarımızı da yurtdışıyla eşitleme noktasına geliyoruz. 

Gelir seviyesi aynı oranda artmadığında, ortaya geçim derdinin büyümesi, alım gücünün düşmesi gibi sıkıntılar çıkıyor. 

Maaşlar, ücretler enflasyon oranında artıyor ama ürün fiyatları ihracat rakamları seviyesinde yükseliyor. Bu da aradaki uçurumu daha da derinleştiriyor. 

Bu noktada marketleri de es geçmemek lazım. 

Marketler yanlış alım satım stratejilerini tüketiciye yansıtıyor.

Özellikle sebze meyvede firelerini maliyete ekliyor. 

Elinde çürüttüğü ürünün zararını da tüketiciden tahsil ediyor.

Bu da fiyatlara ciddi şekilde yansıyor. 

Tüm bunlardan sonra "Çözüm ne?" sorusu geliyor gündeme. 

Çözüm üreticiden tüketiciye tüm aşamalar için genel ve kademeli bir kurallar zinciri oluşturmak. 

Kim ne üretecek, kime satacak, kim ne kadar kar edecek, tüm bunların bir düzene sokulması gerekiyor. 

Bürokrasi fırsatçıların ve spekülatörlerin hızına yetişemiyor. 

Bürokrasi o noktaya geldiğinde iş işten geçmiş oluyor.

Piyasayı kontrol altında tutmak ve fırsatçılara göz açtırmayacak baştan uca etkili bir mekanizma uygulanmalı. 

Bunu yapmak gerçekten zor değil. 

Sorun, bu yapıldığında birilerine dokunulacak olması.

Kendisine dokunulmasını istemeyenler bugüne kadar hep galip çıktı. 

Kaybeden vatandaş oldu. 

Ama artık bu devran değişmeli.

Herkes hakkı olan kadar kazanmalı.

Devlet olmanın gereği bunu sağlamak. 

Ve devletin elinde bunu yapacak güç var. 

Yeter ki yapmak istesin.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Serdar Ermiş Arşivi