Paylaşma yoksa rahat da yok
İnsanoğlunun kötü günleri unutması uzun sürmedi.
Hatta bu kez kötü günler daha bitmeden unuttu.
28 Haziran'daki yazımda, dünyanın salgından ders çıkarması gerektiğini belirtmiştim.
Ancak insanoğlunun o kadim hastalığı yine nüksetti.
Tehlike azaldıkça kötü günleri unuttu.
Yeniden kavgaları, aç gözlülüğü, silahları, hatta savaşları konuşmaya başladık.
Salgının etkileri azaldıkça, ya da salgınla yaşamayı öğrendikçe, salgının sıcak döneminde geri plana itilen her türlü anlamsız sorun yeniden hatırlandı ve körüklenmeye başlandı.
İşte Rusya ve Ukrayna savaşın eşiğinde.
Kimi ülkeler de tansiyonu düşürmek yenirine savaş çıksın diye ellerini ovuşturarak hareket ediyor.
Üretim ve tüketim çılgınlığı var gücüyle geri döndü.
Herkes hayat standardından taviz vermemek için aç gözlü bir şekilde ürün avına çıktı.
Bu da küresel çapta ekonomik krizleri körüklüyor.
Yoksullar daha da yoksul hale geliyor.
Açlık daha da büyüyor.
Çünkü gıda artık çok daha fazla parayla ulaşılabilir hale geldi.
Gıda enflasyonu tüm dünyada korkunç boyutlara ulaşmış durumda.
Su, zaten çoktan kıtlaşmıştı.
Kuraklığın da etkisiyle gıdaya ulaşım daha da zorlaştı ve zorlaşacak.
Şu anda dünyada çok sayıda savaş var.
Gıda, enerji, hammadde, nakliye gibi konularda yaşanıyor bu savaşlar.
Şimdilik savaşlar ekonomik alanda veriliyor.
Ama bunun fiili savaşa dönüşmesi çok uzak değil.
Kıt kaynakların paylaşımı konusunda daha çok para verenin öne geçtiği bu dönem, illa ki birilerinin isyanına sahne olacak.
O isyanın fiili savaşları ortaya çıkarması sürpriz olmayacak.
Mesela Avrupa Birliği ülkeleri ne zamana kadar Rusya'nın enerji fiyatlarını katlayarak artırmasına seyirci kalacak?
Şu anda bile doğalgaz fiyatı 4'e, 5'e katlanmış durumda.
Ve böyle devam edecek gibi görünüyor.
Avrupa bu duruma ne kadar daha susacak?
Diğer kıtalardaki ülkelerin bencilliği ve açgözlülüğü nedeniyle Afrika'ya yeterli aşı gönderilemedi.
Şimdi korkulan oldu. Afrika kaynaklı yeni bir varyant tüm ülkeler için endişe kaynağı...
Bencillik yapıp, parayı bastırıp aşıları kendilerine yönlendirenler şimdi kara kara düşünüyor.
Çünkü o aşılar Afrika'da çıkan yeni varyant karşısında etkili değil.
Zamanında kendilerine aldıkları aşı kadar Afrika'ya da aşı gönderselerdi bu sorunu belki yaşamayacaklardı...
Şimdi o maliyetin iki katını üstlenmek zorundalar.
Hem kendi vatandaşlarını baştan tekrar aşılayacaklar, hem de bir daha bunu yaşamamak için yoksul ülkelere de aşıyı göndermek zorundalar.
Çünkü gördüler ki sadece kendilerini düşünmek, bu tehlikeden kurtulmaya yetmiyor.
Mazlumların ahı şimdiden tutmaya başladı.
Dünya, varlıktan kaynaklanan anlaşmazlık ve savaşları bir kenara bırakmazsa yok olmaya daha da hızlı ilerleyecek.
Avrupa'nın güvenliği Afrika'dan, Asya'dan başlıyor.
Afrika'daki insanlar düzgün yaşamadıkça Avrupa tam manasıyla rahata eremeyecek.
Bu, dün göçtü, bugün salgın ve göç oldu. Yani sorunlar azalmadığı gibi katlanarak artıyor.
Öyle bir dönem başladı ki artık zenginler yoksullara el uzatmazsa zenginliklerini devam ettiremeyecek.
Elektron mikroskobunda görülebilen bir virüs var ortada. Belki de yenileri de çıkacak.
Kitle imha silahları geliştirseniz de uzayda füze deneseniz de etrafınıza duvarlar örseniz de o minik virüsün gelip sizi bulmasını engelleyemiyorsunuz.
Güvende olmak istiyorsanız virüsün yok edilmesine katkı sağlamak zorundasınız.
Yoksa o virüs ya sağlığınızı ya da servetinizi ya da her ikisini birden alıp götürecek.
Tüm bunlardan hareketle kıyamet kavramı da artık insan zihnine çok da uzak gelmemeye başladı.
Önceki zamanlarda kıyametin nasıl kopacağı, Dünya'nın nasıl yok olacağı konusunu insanın kafası fazla almazdı.
Ama artık bu kanı değişmeye başladı.
Dünyanın nasıl yok olacağı konusu artık bir bilinmez olmaktan çıkıyor.
İnsanoğlu kendi eliyle dünyayı yok edebilecek yöntemler geliştiriyor.
Bu da kıyamet alametlerinden biri olsa gerek...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.