Sor bakalım kendine...
Aralık ayının ilk cuma günündeyiz... Sonra iki, üç derken gelecek yepyeni bir yıl, 2021... Bakalım neler değişecek hayatımızda? Çok da ümitlenmemek gerekiyor aslında, yaşadığımız süreç hayatı biraz da akışına bırakmamız gerektiğini anlatıyor sanki. Müdahale edecek gücümüz zaten yok der gibisiniz, bunu da hissediyorum, müdahale etmeyelim o zaman. Pozitif düşünerek, alınan KOVID-19 tedbirlerini biraz daha bilinçli olarak kullanabiliriz...
Senenin son ayındayız, henüz tam anlamıyla kar, buz, ayaz görmedik ama burnumuza burnumuza kokuyor beyaz çam ağaçları...
Umut Aşısı
Gündem olabildiğine yoğun, 11 Aralık'tan itibaren öncelikle sağlık çalışanlarına yoğun olarak uygulanacak olan aşı ile ilgili gelişmeler, umutlarımızı yeşertti. Yerli aşımız da nisan sonrasında devreye girecek. İyileşme sürecimizi hızlandırmak için bu kararların alınması iyi oldu. Yeni bir dönem olacak bizim için, aşı ile ilgili sorular cevap bulacak, yan etkisi konusundaki korkular da bahara kadar netleşecek. Bilim kurulunun, nasıl uygulanacağı ile ilgili çalışmaları devam ediyor ama şimdilik bizim bildiğimiz, haziran ayına kadar aşı ile ilgili daha da büyük adımlar atılacak olması. Daha çok var demeyin daha dün Mart 2020 idi. Hadi bakalım hayırlısı...
Balkan Havası…
Hafta içi Dünya Meteoroloji Örgütü, 2020'nin sıcaklık açısından bir başka olağandışı yıl olduğunu ve Mart'ta yayınlayacağı raporda bu dönemin, son 3 yılın en sıcak yılları içerisine aldığını açıklamış olsa da; Balkanlardan gelen soğuk ve içi kar dolu Balkan havası, ülkemiz sınırları içerisine an be an girmiş bulunmakta. Kasım ayında ufak ufak kar yağdı haberleri gördük ama zannediyorum ki bembeyaz kentler olmak için az kaldı... Altı köşeli bu kristaller gelsin aslında da, barajlar dolsun, yer altımız şenlensin. Diğer yandan balıklar kar görmeden tatlanmıyor malumunuz. Sanat lazım gözlerimize... Balık demişken, bu günler, balık yemenin kaçınılmazlaştığı günler; amma velakin fiyatlar pek de yanına yaklaştırmıyor. Yurdum insanının en sevdiği balık çeşitleri olan palamut ve hamsi de, lüks sınıfında uzaktan baktırıyor kendine. Oysa bu sene balığın bol olacağı söylenmişti, tezgahlara hamsinin kilosu 20-40 TL arası yansıyor. Yaman bir çelişki var, anlayamadık... Tam bu satırları yazarken babam mesaj olarak ocakta balık buğulama nasıl yapılır videosu gönderdi, bu bir işaret sanırım. Omegasız kalma kızım mesajı. Akşam eve giderken kendime göre almayı planlıyorum.
Salgında huzur arıyoruz, herkesin dilinde aynı dua sağlık, huzur, eski günler yeniden gelsin. Evet dönüm noktası olan bu salgından sonra; önceki gibi olsun mu her şey gerçekten? Hafta için Sinirbilim Uzmanı Sinan Canan bir konuşmasında, çok net bir şekilde "olmasın eskisi gibi" dedi... Düşündüm. Onca yorgunluktan çıkmış olacağız gerçekten önceki dönemin aynısı kaldığı yerden devam etmeli mi diye sordum kendime... Hayır cevabım benim de çok net oldu, benzerlikler karakterimizle ilintili devam edecek ama gerçekten maskesiz nefes almaya başladığımızda hiç bir şey öğrenmemiş olursak çok incitmiş olacağız hayatımızı. Pandeminin ilk zamanlarında bir çok uzman aman boş geçirmeyin, kendinize bir şeyler katın, hiç yapmadıklarınızı, ertelediklerinizi yapın dedi. Bu dönemde çoğu insan" iyi o zaman ben de kitap yazma hayalimi gerçekleştiririm" gibi ortak hayal peşinde koşsa da; ekmek ve pizza yapmakla sınırlı kaldı yapacakları, o da bir ay sürdü. Hadi itiraf edelim kendimize, kaç kitap okuduk? Ne değişti? Benim bu süreçte kendimle ilgili değişim ve özeleştiri konusunda en çok çatıştığım konu "Değer ve Değer yargıları" ile oldu. Verdiğim değerden asla ödün vermedim ancak alma şeklim ve ölçüsü oldukça değişti. Bu da sorgulamalarımı sınırsızlaştırdı. Değişim gerçeği bende oldukça mevcut bakalım yeni dönemde uygulama noktasında nasıl sonuçlar alacağım. Değere ve emeğe önem verilmesi dileğimle... İki kitap tavsiyesi ile sizi hafta sonunun kucağına bırakıyorum, malum evdeyiz...
Franz Kafka'dan Dönüşüm ve Khaled Hosseini'den Bin Muhteşem Güneş...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.