Çocuklukta Satranca Başlamanın Önemi! (1)
Evet, 64 kare de satranç tahtasındaki karelerden başka bir şey değil. Satranç değip geçmemek lazım, üzerinde düşünüldüğü zaman ondanda öğretiler çıkarabilmek kabil. Nasıl mı? Bu husus da rekabet adamlarının sözlerine kestirmeden gitmek daha faydalı olsa gerek. Rekabet adamları derken sadece benim dikkati nazarımı çeken iki isim den bahsetmek istiyorum. J.R. Capablanca ve Dr. Emmanuel Lasker; Birisi satrancı dört yaşında öğrenmiş ve babasının yaptığı birkaç oyunu izleyerek öğrenen ve babasının bir müsabakasında hile yaptığını hemen fark ederek onu uyaran birisi. Şaşıran babası ile hemen o sıra maç yapıp babasına maçları kaybettiren, tarihin yenilmezlik abidesi diye ve satranç makinesi diye çağırdığı Kübalı diplomat. Ötekisi de aslen Alman kökenli matematikçi, matematik de kendi adıyla anıldığı teoremlere imza atan Einstein’ın yakın arkadaşı ve aynı zamanda, Einstein’ın keşke satranca ehemmiyet verdiği kadar matematiğe de ehemmiyet verseydi dedirten ve aynı zamanda bir filozof olan şampiyon.
Benim vurgulamak istediğim nasıl şampiyon olmuşlar? Nasıl oyunlar kazanmışlar? Hangi tecrübelerden geçmişler, kimlerle karşılaşmışlar, kimleri yenmişler falan değil. Asıl vurgulamak istediğim satranç gibi 64 karede, neticesi üç senekli bir oyundan bunca yıldan sonra ne fark ettikleri, bütünüyle kazanmak üzerine kurgusu yapılmış bir oyunda zihinsel olarak, beşerle alakalı ve onun hayatıyla çok ilintili böyle üç dört kelimeyle sığdıracak nasıl bir mütalaa (irdeleme) yaptıklarıdır.
Dr. Lasker’in şu sözleri ile başlayalım isterseniz; “Satranç gerçek hayatın küçük bir numunesidir.’’ der. Bu oyunu bilip zevkle oynayanlar bilirler, ufak bir düşünce potansiyellerine işlerlik kazandırdıklarında Dr. Lasker’in ne kadar haklı olduklarını görürler. Bu Dr. Lasker in belki de elli senelik bu rekabet ortamında ürettiği ve birkaç kelimeye sığdırdığı bir kanıt. Kaldı ki kendisi aynı zamanda eşyanın tabiatının düşünsel silsilelerini zihninde rahatlıkla ve yeterince koordine edebilen bir filozoftur. Böyle bir insan sizinle satranç oynarken rahatlıkla sizin nasıl bir kişilik de, nasıl bir karakter de olduğunuzu ve zaaflarınızı tek, tek söyleyebilir. Eğer ciddi anlamda bu oyunu oynarsanız, kişiliğinizi gerçekten bu 64 kareye yansıtmanız hatta eğer bir parça farkındalığa da sahip iseniz rakibinizin de zayıf noktalarını görmeniz kaçınılmazdır. İnsanın bu ruhsal profilini yansıttığı bu 64 karede…
Günümüzde satrancın soyut düşünme kavramını geliştirdiği, beyinde karar alma mekanizmalarını işlerlik kazandırdığı ve sayısız faydaları olduğu elbette bilinmekte. Bunu fark eden günümüzde aileler çocuklarını erken yaşta çocuklarını satranca teşvik etmekte. Ben de aynı zamanda TSF’nin bir satranç hakemi olarak gurur, duydum.
Gelin şimdi, Türkiye Satranç Federasyonu’nun (TSF) satrancın sağladığı faydalar hakkında kendi yayınladıklarına bakalım.
Kötü alışkanlıklar edinilmesine engel olur. Planlı hareket etmenin önemini ve gerekliliğini kavratır. Süratli, doğru ve çabuk düşünebilmeye yardımcı olur, olaylara doğru yorumlarla yaklaşabilme yeteneklerini geliştirir. Kişiliği ve karakteri olumlu yönde etkiler ve geliştirir.
- "Kendine güven" duygusu aşılar ve bu duyguyu geliştirir.
- Kendi güç ve yeteneklerini daha iyi tanıyarak, bireysel güç ve yetenekleri açığa çıkarmaya ve bireysel doğru kararlar alabilmeye yardımcı olur.
- Dikkatini tek konu üzerinde yoğunlaştırabilme alışkanlığı kazandırır.
- Diğer ders konularının daha iyi anlaşılıp kavranmasına yardımcı olur. Bilimselliği ön plana alarak araştırmalar yapmaya yönlendirir.
- Konulara karşı şüpheci yaklaşımı benimsetir, ezberci zihniyetten arındırır.
- Kişileri düşünen, araştıran, yargılayan varlıklar haline getirir ve yaratıcılıklarında özgür bırakan bir ortam hazırlar.
- Başarıya ancak ve ancak sistemli ve disiplinli bir çalışmayla varılabileceğini gösterir.
- Mücadeleci bir ruh yapısına sahip olmanın gerekliliğini benimsetir.
- Başarısızlıklar karşısında yılmamayı, başarı için daha da çok çalışmanın gerekli olduğunu öğretir.
- Başarılardan büyük hazlar duymayı öğretir, daha da başarılı olmaya yönlendirir.
- Yepyeni hedefler göstererek bu yeni hedefler doğrultusunda motivasyon (isteklendirme) sağlar.
- Kişilerin olumsuz bir yönünü, eksikliğini veya bir davranış bozukluğunu hızlıca ortaya çıkarır.
- Kurallara uymayı, dostça oynamayı, kaybetmeyi kabullenmeyi, kazananı kutlamayı öğretir. Yakın dostluklar kurup daha çok sosyalleşmeye ve sosyal yaşamının zenginleşmesine yardımcı olur. (Devam edecek…)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.