Asıl Miras Nedir? Biliyor muyuz?
Bugün yine dertleneceğiz. Çünkü dertliyiz, dertliyiz. İnsanlarımız virüse karşı duyarsızlığına mı yanalım, ekonomik olarak gerçek anlamda zorlanan küçük ölçekli esnaftan büyük iş yapan insanlarımızın önlerini görememelerine mi yanalım, yoksa yoksa tüm bunca sıkıntı arasında hâlâ ne yaptığını bilmeyen duyarsız, saygısız Allah’tan korkmayan kuldan utanmayan tiplere mi yanalım?
Vallahi sadece önce beni sonra hepimizi Allah ıslah etsin diyorum başka da bir şey demiyorum.
Bu pandemi süresince daha çok okumaya çalışıyorum. Dahası öylesine ağır ve karışık kitaplar okuyorum ki bazen altını çizerek okuduğum satırları tekrar okuyup bir daha düşünüyorum. O derin satırları kendi dünyam için örtüştürmeye çalışıyorum. Geriye dönük ise “ben nerede ne hata yaptım?” diye kendi kendime soruyorum.
Yarın için mi?
Yarın için ise içim kararıyor. Korkuyorum. Neyse biz dönelim yaşanılanlara.
******
BU KIZIM AİLESİNİ BULUN
Pazartesi günü şehir merkezde bol bol yağış vardı değil mi?
Evet işte o gün iki gün önce öğle saatlerinde şimdi boşaltılan Büşükşehir binasının önündeki kırmızı ışıklarda durdum. Kırmızı ışıkta ilk duran araç sürücüsü bendim. Sol yanımdan yedi sekiz yaşlarında bir kız çocuğu fırladı bir bana baktı. Kız daha çocuk idi ama o çileli hayat insanları tanımasını sağlamış ki benden bir şey çıkmayacağını anladı ve yanımda duran aracın yanına sokuldu.
Yağan yağmur altında araç sürücüsünün camını temizlemeye başladı.
Ne olur bu şehirdeki görevli zabıtada görev yapan insanlarımız bana kızmasınlar. Belki onlar da belli bir yere kadar mücadele edebiliyorlar sonra onların da elleri ayakları bağlanıyor. Ama o yağmurun altında 1 TL için bu işi yapan kız çocuğunun hali dünyamı kararttı. Bu çocuğun 10 yıl sonraki hali ne olacaktı?
Bu işin vebali kimlerindi?
Bu çocuğa bakıp üzülerek ya da 1 TL vererek bu işin vebalinden kurtuluyor muyduk?
.........
Görevlilerden ricam Allah rızası için bu çocukların ailelerini bulun. Aileleri ıslah olurlar mı? Elbette olmaz? Öyle bir vicdan olana ile olsalar yağmurun altında evlatlarını caddenin ortasına bırakmazlar. O zaman bu işin cebali bu durumu önleyecek yasa çıkartacaklara kadar uzanır beyler.
Camlı köşk dedikleri bizim sıcacık arabamızda evimizde oturduğumuz yerdir.
Bunlara bakıp geçerek kurtulamayız hele hele sizler hiç kurtulamazsınız.
Bu kızın vebali hepimizde.
Ve şuna inanın Cenab-ı Allah’ım bunu bize soracak.
............
ÇEVRE YOLUNDA (!) TRAFİK LAMBASI...
Okurumuz Birol .... Bey her gün yaşadığı bir konuyu dahası rahatsızlığı bizimle şöyle paylaşıyordu;
“Uğur Bey iyi günler. Köşe yazılarınızı Abdurrahman ....... Bey sayesinde her gün takip etme imkanı buluyorum.
Konya ile ilgili çok doğru eleştiriler getiriyorsunuz.
Antalya Yolu’ndan gelirken cezaevini solunuza alıp geçince ilk üst geçitte (Adana kavşağı) ve BBN Türk'ü sağınıza alıp ilk kavşakta (Büyüksoylu Otomotiv kavşağı) trafik lambası yok.
Ben Adana kavşağına girmemek için her gün mesai çıkışında üniversite önünden geçmek yerine Adliye tarafına kadar gidiyor ve alt geçitten gitmeyi tercih ediyorum.
Bu sabah yine Büyüksoylu Otomotiv kavşağında üç araç kaza yapmıştı.
Bu kavşaklar her an tehlikeye açık.
İki defa Büyükşehir Belediyesi talep sayfasından da yazdım. Bir cevap alamadım.
Özellikle sabah ve akşam mesai saatlerinde bu kavşaklar ana baba günü gibi.
Bu konuları gündeme getirebilirseniz hem daha düzenli bir şehirde yaşamış oluruz hem de daha güvenli bir araç kullanabiliriz. ”... Teşekkürler Birol Bey.
******
İBRET ALINACAK BİR HİKAYE
Pazartesi günkü yazımızın son bölümünde yağmurların yağıp yağmaması ile ilgili bir hikayeyi sizlerle paylaşmıştık. İnanılmaz olumlu dönüşler aldım. Herkes teşekkür ediyordu.
Gaza geldim. Bugün yine Sayın Genel Müdürüm, değerli komutanım Hasan Erkut Saylan Bey’in yine benimle paylaştığı şu yaşanmış bir hikayeyi sizlere aktarmak istiyorum
,,,,,,,,,,,
Toplantıya gideceğim. Baktım geç kalma ihtimalim var, bindim bir taksiye, muhabbetçi bir arkadaş. O anlatıyor ben dinliyorum. Tam işyerinin önüne geldik. Ankara’da Bakanlıklar. Diyelim ki, taksi parası 9.75 TL tuttu, ben 10 TL uzattım. Hani hepimizin yaşadığı sahne vardır ya, taksici üstünü arıyormuş gibi yapar, siz de para üstünü alabilmek için bir ayak dışarıda, inmemek için debelenirsiniz. Tam o sahne olacak. Şoför, para üstü var mı diye aranmaya başladı.
- Üstü kalsın kardeşim” dedim.
Döndü bana doğru:
- Vaktin var mı ağabey?” dedi.
- Evet” dedim (tek ayağım hâlâ dışarıda)
Dörtlülere bastı, trafik dört şerit akıyor, indi araçtan. Önde bir büfe var. Gitti oraya, bir şeyler konuşup geldi. Bana 25 krş uzattı. Belli ki para bozdurmuş.
- “Birader” dedim, “9.75 değil,10.50 yazsa ister miydin 50 kuruş benden?”
- “Ne alacağım ağabey 50 kuruşu!”
- Peki, niye gittin 25 kuruş için o kadar uğraştın. Üstü kalsın demiştim.”
Döndü bana, attı kolunu arkaya:
- “Vaktin var mı ağabey?”
- “Var.”
- “Çek kapıyı o zaman.”
5 dakika konuştuk.
İngiltere’de profesöründen, bilmem kiminden eğitimler aldım. O taksicinin 5 dakikada öğrettiklerini, İngiliz hocalar haftalarca verdikleri derslerde öğretemediler:
-“Ağabey biz Keçiören’de 5 kardeşiz. Babam rençberdi, günlük yevmiyeye giderdi; artık inşaat falan bulursa çalışır gelir, o gün iş bulamamışsa, biz eve gelişinden, yüzünden anlardık.”
“Durumumuz hiç iyi olmadı. Akşam yer sofrasında yemek yerdik. Yemek bitince babam bize” Durun kalkmayın” derdi.
“Önce dua ederdik sonra babam bize sofrada konuşma yapardı.”
“Aha” dedim, “Bizim meslekten”, seminerci.
- “Ne anlatırdı baban ?”
- “Hayatta nasıl başarılı olunur ?”
“O gün inşaata çağırmazlarsa eve para getiremiyor, sonra çocuklara hayatta başarı teknikleri anlatıyor.”
- Babam işe gidince büyük ağabeyimiz onu taklit ederdi, delik bir çorapla pantolonun ceplerini çıkarır, dört kardeşi karşısına alıp “Dürüst olun, evinize haram lokma sokmayın” diye anlatırken, biz de gülerdik.
Annem kızardı, “Babanızla alay etmeyin. O, hem dürüst hem de çalışkandır” derdi.
Yan evde iki kardeş var, onların babası zengin.
Babaları birahane işletiyor, ama adamda her numara vardı, kumar falan oynatırdı. Bizim yeni hiç bir şeyimiz olmadı, hep o ikisinin eskilerini kullandık. O amca mahalleden geçerken biz 5 kardeş ayağa kalkardık, çünkü bize bahşiş verirdi.
Babam eve gelince ayağa kalkmazdık.
Çünkü hediye, para falan hak getire. Ağabey biz babamı kaybettik. Altı ay içinde yandaki baba da öldü. Yandaki baba iki çocuğa 5 katlı bir apartman, işleyen birahane, dövizler ve araziler bıraktı. Bizim baba ne bıraktı biliyor musunuz?”
- “Ne bıraktı?”
- “Bakkal veresiyesi ve konuşmalarını bıraktı :
“Evladım işinizi dürüst yapın, hakkınız olmayan parayı almayın.” Falan filan…
“Ağabey, aradan 15 yıl geçti…”
“Diğer babanın 2 oğlu şu anda cezaevindeler, ne ev kaldı ne birahane. Ailesi dağıldı.”
“Biz 5 kardeş, beşimizin Keçiören de taksi durağında birer taksisi var. Hepimizin birer ailesi, çoluk çocuğu, hepimizin birer dairesi var.”
“Geçenlerde büyük ağabeyimiz bizi topladı ve dedi ki :
- “Asıl mirası bizim baba bırakmış.”
Hepimiz ağladık.
5 kardeş taksiciliğe başladığımızdan beri, taksimetrenin yazmadığı 10 kuruşu evimize sokmadık. Her şeyimiz var Allah’a şükür.”
Çok duygulandım, veda ettim. Tam ineceğim:
- “Dur ağabey, asıl bomba şimdi!”
- Nedir bomban ?”
- Nerede oturuyoruz biliyor musun? O iki kardeşin oturduğu 5 katlı apartmanı biz aldık. 5 kardeş orada oturuyoruz.”
Evladınıza ne araba bırakırsınız, ne ev, ne de başka bir miras. Evlada sadece değer kavramları bırakırsınız.
Bakın iki baba da evlatlarına değer kavramları bırakmışlar.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Bütün gayreti karnına giren şeyler için olan kimsenin, kıymeti de karnından çıkan şey kadardır.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Yerine getiremeyeceğimiz sözleri vermediğimiz zaman daha iyi ADAM oluruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.