Uğur Özteke

Uğur Özteke

Bu Dalkavuklar Hep mi Kazanır?

Bu Dalkavuklar Hep mi Kazanır?

Dünyaya “özgürlük ve demokrasi” rajonu kesmekle bilinen tanınan özünde ise camdan şatoda yaşayan Amerika Birleşik Devletleri’nin utanç verici, sefil, imajının yerlerde süründüğü gerçek yüzü ve olması muhtemel gelişmeleri yorumlayan bizim (!) insanlarımızla ilgili kanaatlerimi yazımın sonunda dile getireceğim.

Şimdi izninizle birkaç konuya değinelim.

******

PARAMIZ YOK NASIL OTOMOBİL ALIYORUZ?

Bizim milletin sırrını kimse çözemez.Bu milletin şaplağı ne zaman nasıl yapıştıracağını veya ne kadar sabırlı olduğunu kimse ölçemez.

Aşağıdaki bu haberi dün bir televizyon kanalında dinlerken inanmak istemedim. Sonra BBN MEDYA’ya gelip bilgisayarda araştırınca inanmak zorunda kaldım.

Hâlâ doğru mu uyduruk mudur diye endişelerim olsa da şu habere bakar mısınız?

“2020 yılı Kasım ayı otomobil ve hafif ticari araç pazarı 2019 yılı Kasım ayına göre yüzde 37.8 arttı. Sayı 80 bin 141 adet oldu.

Otomotiv Distribütörleri Derneği verilerine göre kasımda otomobil satışları bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 34.6 artarak 64 bin 357 adede, hafif ticari araç pazarı ise yüzde 52.2 artarak 15 bin 784 adede ulaştı.”

..........

Bu haberin detayları uzayıp gidiyor.

Bizim tanıdık otomobil distribütörlerine durumu sordum evet haber yüzde yüz doğru imiş. Sıfır araba yokmuş.

Peki hani bu millet açtı?

Asgari ücrete yapılan zam açlık sınırının altındaki milyonlara yetmiyordu.

Siz bu işin formülünü bulabildiniz mi?

******

GARDAKİ YENİ PERSONEL PARKI (!)

Dün sabah daha gün doğmamıştı. Bizim caminin cemaati de yok ki “Cemaat daha çıkmamıştı” diyeyim. Ama aşağıdaki Erenköy camiinin cemaati kesinlikle daha camideydi. Bir iş adamı abimiz öfkelenmiş sinirlenmiş whatsapptan döşeniyordu; 

“GÜNAYDIN KONYA
Havzan’da oturuyorum . Yanımızda tren garının devasa otoparkı vardı .

Kapısını kapatmışlar ve KAPI TELİNE ne yazmışlar biliyor musunuz?
PERSONEL OTOPARKI yazmışlar.

Yok ya...
Yazıklar olsun size.
Sorsan ne derler biliyor musunuz ?
Eeeeee parkta gece rakı içiyorlar. Eeeeee gece fuhuş yapıyorlar.
Başka ne derler? Eeeee birileri otoparka aracını bırakıyor bir daha gelmiyor.

Eeeee başka başka ?
Milleti suçlayacağına kapısına adam dik.
Parkı paralı yap.

İnanın Konya’nın en büyük en güzel açık otoparkı olur.
Neymiş de PERSONEL OTOPARKI yapmışlar.
Tekrar söylüyorum tekrar .
Park bilmem kaç araçlık. Ve hayatta dolmaz. Çünkü mahalle sokak arasında.
Hem de günü birlik Ankara’ya giden gelen arabasını oraya park ediyordu .

Şimdi bu Konyalı ne halt edecek?
Arabalarını nereye park edecekler?
Öyle tüm İSTASYON GARI’nın elektriklerini artistliğine sabahlara kadar yakacağınıza önce onları kapatsanıza. Bu milletle oynamayın .
Tabii bizim KONYALI KUZU GİBİ.
Gelen her yetkilinin ağızına bakarız.
Bir de oradan her gün hızlı trenle Ankara’ya dahası Külliye’ye gidip gelen ................ var. O şimdi arabasını nereye koyacak bakalım.
Orayı daha verimli hale mi getirmek istiyorsun kurallar koyarsın saat koyarsın bekçi koyarsın.
Para alırsın. Talep bile olur. Talebin kat kat fazlası bir otopark burası çok ihtiyaç. Ama dedik ya?
Mevlana bile ne olursan ol gel demiş?
Böyle dersen gelen vurur giden vurur. 
Kendine gel Konya kendine...”

...................

İş adamı abimizin haklı olarak kızdığı yer MÜSİAD evlerinin karşısındaki Havzan’daki garın arka kısmındaki otopark. Burası gerçekten sabah Ankara’ya gidip akşam dönen insanlarımız dahası günlük ya da iki güne bir Ankara’ya gitmek zorunda olan yani işleri Ankara’da kendileri Konya’da ikamet eden bürokratlarımız için çok iyi idi. Bundan sonra ne olacak? Bu araçlar Havzan’da sokak aralarına park edilecek. Ev sahipleri polise şikayetçi olacak. Polis ceza yazacak. Sonuçta insanların canı yanacak. 

******

AMERİKA DALKAVUKLARI...

Önce geçmişten günümüze belki de yarınlarımıza en geçerli en makbul mesleğin dalkavukluk olduğunu bir kez daha gördük. Önce izninizle dalkavukluğun öyle laftan basit bir şey olmadığını mesleğin (!) inceliğini sizlerle paylaşalım.

...................... 

Padişahın biri patlıcanı çok severmiş, ne zaman “patlıcan musakkaya bir türlü doyamıyorum” dese dalkavuğu da “aman padişahım siz söyleyince ağzımızın suyu akıyor. Akşam olsa da yesek” dermiş.
Padişah imambayıldıdan söz edecek olsa “şu imambayıldıyı icat edenin makamı cennet olsun, nefis bir yemek insan yemeye doyamıyor” diyerek patlıcanın faydalarını saymaya başlarmış. Patlıcandan yapılan yemek çeşitlerinden turşusuna varıncaya kadar ne varsa ballandıra ballandıra anlatırmış.
Gel zaman git zaman padişah patlıcandan nefret etmiş, sofraya değil yemeği, salatası, turşusu, tatlısı patlıcanın “p” harfinin gelmesini bile yasaklamış.

“Şu patlıcan musakkanın neresini beğenirler de yerler bir türlü anlamıyorum” diye patlıcan hakkındaki düşüncesin açıklamış. Padişah patlıcan hakkında düşüncesini beyan eder de dalkavuk boş durur mu? Hemen padişahın sözünü tamamlarmış. “Aman padişahım bu musakkanın yenilmesini yasaklamak lazım, sofralardan uzaklaştırmak lazım. Hatta bu kadar rezil bir yiyeceğin yetiştirilmesini dahi yasaklamak gerek” dermiş.
Bu konuşmaları duyan biri dayanamamış ve padişahın olmadığı ortamda dalkavuğa sormuş “ya hu sen ne biçim bir adamsın. Sen bir zamanlar patlıcanı metheder ve adeta göklere çıkarırdın. Şimdi ise patlıcanı ve yemeklerini kötülüyorsun. Nasıl olur da bu kadar değişebilirsin hayret” deyince. Dalkavuk da hemen cevaplamış.
“Bana bak arkadaş, bana bak. Ben patlıcanın değil padişahın dalkavuğuyum anladın mı?”

.............

Eskiden konaklarda dalkavuk bulundurmak adetmiş. Konağın birinde bir gün bey demiş ki:
- Bir dalkavuk alacağım, filan gün imtihan var, sağa sola haber salınız.” buyurmuş. Derken o gün gelmiş, kapının önünde dalkavuk adayları sıra olmuş. biri içeri alınmış. Bey sormuş:
- Sen dalkavuk musun?
- Evet efendim.
- Ama sen dalkavuğa hiç benzemiyorsun.
-
Olur mu efendim? ben filan beyin yanında şu kadar, fişmekan beyin yanında da bu kadar sene dalkavuk olarak çalıştım.
Bey:
- Olmadı, sen çık. demiş.
derken ikinci, üçüncü... Adaylar gelmiş, konuşma hep aynı, cevaplar hep aynı. Bey, dalkavuğunu bulamayacağını düşünmeye başlamış ki, içeri biri girmiş. Bey:
- Söyle bakalım sen dalkavuk musun?
- Evet efendim.
- Ama sen dalkavuğa hiç benzemiyorsun.
- Hayır, hiç benzemem efendim.
- Dur bakayım, biraz da benziyorsun galiba.
- Evet efendim, ben biraz da dalkavuğa benzerim.
Bey hemen dışarı haber salmış:
- Tamam ben dalkavuğumu buldum.”

................

SONUÇ;

“Dalkavukluğun sağladığı çıkar, dürüstlüğün kazandırdığı faydadan daha fazla olursa, o ülke batar”.. Montesguieu
“Dalkavukluğun dostluğu kurdun kuzuya dostluğu gibidir” Arif Nihat ASYA
Dalkavukluğun merdiveninde basamakları tırmanmak insanı yüceltmez, alçaltır... Ne acıdır ki ABD için konuşanları, yorum yapanları, yazanları, çizenleri, işinin uzmanlarını (!) gördükçe insanlığımdan utanıyor yüce Rabbime sığınıyorum.

 

GÜNÜN OKKALI SÖZÜ

İyi olmaya çalışmayın, iyileri üzüyorlar, iyileri delirtiyorlar, sonra hiçbir şey olmamış gibi “Delirmiş bu” diyorlar

 

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Mevlana caddesinde dörtlüleri yakarak park halindeki araçların yanına ikinci bir sıra oluşturmadığımız zaman daha iyi ADAM oluruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Uğur Özteke Arşivi