Uğur Özteke

Uğur Özteke

Büyük cahil imişim

Büyük cahil imişim

Gecemiz gündüzümüze, pazarımız pazartesimize karışmış durumda Allah’ım beterinden saklasın birbirimize sarmaya ramak kala şu tarihi günleri de bir bir geride bırakmaya devam ediyoruz.

Şu son 4 günlük sokağa çıkma yasağında isyan etmeye başlayan insanlarımız hiç mi haftalardır, aylardır evlerinden çıkmayan analarını babalarını düşünmezler?

Ya 20 yaşın altında oldukları için sokmağa çıkamayan kanları deli deli akan gençlerimize, yasağın bile ne manaya geldiğini anlayamayan çocuklarımıza ne demeliyiz?

Bu insanlar nasıl evlere kapandılar?

Onun için beterin beteri var diyerek ağzımızda burnumuzda solunum cihazları, karnımızda kasığımızda bilmem kaç tane hortumla yoğun bakımlarda olacağımıza evimizde odamızda kapalı kalalım daha iyi değil mi?

4 günlük sokağa çıkma yasağında şehri turlarken göze çarpanlar içerisinde nefes almadan çalışanlarımız polislerimiz, belediye işçileri ve görevliler herhalde bir de fırıncılarımızdı.

İçişleri Bakanlığı ve valiliklerin iftara iki saat kala pide ve ekmek satışını durdurmaları o kadar yerinde bir karardı ki. Çünkü ikindine doğru fırınların önünde kuyruklar oluşmuştu.

Millet olarak azgınlığımızın ve bencilliğimizin halini gördükçe korkuyordum. Ve hep dua ettim Cenab-ı Allah’ım bu bizim milleti açlıkla yoklukla terbiye etmesin. Mazallah gözü dönmüşbu millet birbirini yer vallahi.

İnşallah bu musibetten de en az kayıpla kurtulacağız. Dünyaya örnek olacağız.

Ama dersimizi çıkartabilecek miyiz?

Orası hâla muamma gibi.

Bunu demişken özellikle abdestinde namazında şuurlu gençlikten bazı tanıdıklar son iki üç gündür düğmeye basmışcasına Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş Hoca’nın koronavirüs salgınıyla ilgili yaptığı değerlendirmede “Bunda da bir hikmet vardır. Ne yaptık da Rabbimiz insanlığa bu musibeti verdi?” cümlesi üzerinden yola çıkarak “Herkes kendini sorgulamalı” diyerek ve “1.5 Milyonluk Mercedesinin dikiz aynasından arada bakarsan kendinle yüzleşebilirsin. Mesela, Toki faizine verdiğin fetva ile ya da sayıştayın raporlarında geçen diyanet işlerindeki faiz gelirlerin ile...” ….

Offff….offffff.

Bu konular çok hassas ve insanlarımıza, din adamlarımıza ve dinimize zarar verir.

Ancak insanların da gözü açıldı mı ne?

Mesela yukarıda cümleleri ve dahası 38 sayfalık Sayıştay raporunu gönderen okurlarımız rapordaki “FAİZ GİDERLERİ” bölümünün altını çiziyorlardı.

İnanır mısınız bu konuyu ısrarla bizimle işleyen dostlarımız arasında yakından tanıdıklarım bugün evlerinde televizyon dahi izlemiyorlar.

Şimdi bu insanlara kızmadan sakince bir empati yapın.

İnsanların düşüncelerine, yaşayış şekillerine ve inançlarına saygı duyun.

Böylesine hassas ve dikkatli bir şekilde dünyasını ve inancını yaşayan kesim bu durumu kabul edemiyor. İnanın bazı insanlarımız müftülük makamlarında gündüz saatlerinde yanmakta olan ampulleri bile sayıp bize gönderiyorlar.

Bu konular sıkınlı konular.

Ama önce şunu kabullenmek durumundayız.

Nasıl polisimiz, askerimiz, savcımız hakimimiz hep göz önündedir. Onların en ufak bir falsosunu gören millet işi nerelere götürür? Din adamlarımız için de durum aynen bu şekildedir. (Biz gazeteciler de bu şansız meslek gruplarının içerisindeyiz. Bizim de bir fani olarak toplum ve millet önünde asla ama asla hata yapma şansımız yoktur. )

Görev başında olmasa da üniformalı bir polisin bir askerin yolda ya da aracın içerisindeki tutumuna hemen saldırırız değil mi?

Artık din adamlarımız için de maalesef durum aynen böyle oldu. Ve ne acıdır ki saf ve temiz insanlarımız  bile algı orepasyonları sonucunda öyle bir hale geldik ki mahalle camimizin hoca efendisinin bindiği arabadan tutun da çocuklarının yoldaki oyunundan, eşinin gidiş gelişinden bile manalar çıkartır bir millet olduk. (Çok çok yazık. Hem yazık hemde çok günah)

İşte azgınlık, azdık dedik yaaa.

Öte yandan tartışılmasız bir şekilde son yıllarda refah seviyemizin yükselmesi ile haddimizi bilemedik. Evler, arabalar… lüks şatafatlı bir hayata başladık. Kendimiz için değil başkaları için yaşar olduk. Çocuğumuza süt alacağımıza banka kredisi ile arabanın son modeline biner olduk.

Bu da maddi bir azgınlık idi.

Ancak bana göre en tehlikelisi manevi azgınlık durumumuz var ki bunun ne ilacı ne de reçetesi var.

Durum böyle olunca da sosyalleşmede, gelişmede, çağ atlamada kantarın ayarı kaçtı mı işte o zaman musibetler yağar oldu.

Belki de Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş Hocamızın dediği buydu.

******

BU YENİ BİLGİ İLE KENDİMDEN UTANDIM

Bu virüs yüzünden yine gençlik yıllarıma döndüm. Deli gibi okuyorum. İzliyorum. Dünyayı takip etmeye çalışıyorum. Hatta kendimi sorguluyorum.

Neyse bilen bilir. Gezmeyi dünyayı bir defa değil fırsatını imkanını bulsam 10 defa gezmeyi seven bir insan olarak ülkeleri gezerken nerede bir hilal ve yıldız görsem hemen o taşın, o tablonun fotoğrafını çeker “Buralara imza atmışız” diye gururlanırdım

Büyük cahil imişim

Büyük cahil imişim

Büyük cahil imişim

Geçen gün üniversitedeki tarihçi hocamız Serap Taştekin’in BBN HABER’deki yazısını okuduktan sonra kendisi ile görüştüm. Meğer ben o kadar cahil imişim ki.

Bakın hocamız önce anlattı sonra da kısa bir yazı ile konuyu daha iyi anlamama çalıştı.

Eğer bu ay ve hilal konusunda benim gibi düşünenler varsa diye konuyu sizinle paylaşmak istedim.

“Tarih boyunca çeşitli coğrafyalarda ve medeniyetlerde kullanılan hilal ve yıldız (zühre), devletlerin bayraklarına, imparatorların sikkelerine sembol oluşturmuştur.

Hilal ve yıldız tarihi geçmişi çok eskiye dayanır. Bu iki sembol, Sümer ikonografisinde en çok kullanılan öğelerdendir. Hilal Ay tanrısını yıldız ise Venüs’ü sembolize eder. Hilal ve yıldız sembolünü antik İsrail Krallığı da kullanmıştır. Mezopotamya medeniyetlerinde de sıkça kullanılan ay ve yıldız figürü, paralarda görülür. Eski İran paralarının üzerinde de zühre ile kamerin bir arada bulunurdu.

Mehmet Fuat Köprülü, kökeni ne olursa olsun, hilal ve yıldız sembolünün Asya’daki Türk devletlerinde kullanıldığını belirterek, Osmanlı’ya buradan devredildiğini yazar. Türkler’in milattan bin yıl önce ay yıldız sembolü kullanıldığı kaynaklarda yer almaktadır. Türklerde hilal ve yıldız, kut anlayışına dayandırılırdı. Bazı Türk sikkelerinde hükümdarlık alameti olarak ay ve yıldız kullanılıyordu. İslam sembolü olarak beş ya da altı köşeli yıldızla birlikte hilal, Arap-Sasani sikkelerinde görülür.

Ünlü tarihçi Franz Babinger de kesin olmamakla birlikte Fatih Sultan Mehmet’in fetihle beraber şehrin sembolü olarak Hilal ve Yıldızı devraldığını öne sürer. Orhan Gazi dönemindeki kan kırmızısı bayrak üzerine sadece hilal figürü de Osmanlılar tarafından kendine özgü şekilde kullanıldığını gösterir. Asya'daki göçebe Türk boyları yarım ay sembolünü kullanmış, hilal ve yıldıza birlikte sadece son dönemlerde rastlanmıştır.

Hilal motifinin Bizans kökenli olduğu ise Doğu Roma İmparatorluğu’nun ve imparatorlarının kişisel sembolü olarak kullanılmasıyla sabittir. Zühre ve hilal, İskenderiye Hıristiyanları için saadetin sembolüydü. Ay yıldız motifi, Hz. Meryem ve Hz. İsa’yı sembolize ediyordu. Hilal, önce Bizans, sonra Konstantinapolis’in simgesi haline geldi. 3. Haçlı Seferi sırasında Magosa’ya gelen İngiltere Kralı Arslan yürekli Richard, burada gördüğü hilal sembolünü beğenmiş ve krallık sembolü olarak ilan etmiştir. İngiliz donanması da hilal ve yıldızı bu yüzden amblem olarak kabul etmiştir.

Avrupa’da gördüğümüz, Türkler yardım etti diye amblemlerini, bayraklarını, simgelerini ay yıldız yaptığını zannettiğimiz topluluklar hilal ve yıldızı Doğu Roma İmparatorluğu’ndan almıştır. Türkler, hilal ve yıldızdan Orta Asya ve İslamiyet’ten esinlenmiştir. Bu nedenle hilal ve yıldızı gördüğümüz coğrafyada, kaynağını başka medeniyetlerde aramak yerine, oradaki tarihini araştırmamız ve anlamamız daha doğru sonuca götürür.

.............

Cahillik kötü bir şey yahu.

 

GÜNÜN OKKALI SÖZÜ

Bir insanda üç şey arayın. Zeka, kalp ve dürüstlük. Eğer sonuncusu yoksa ilk ikisiyle hiç uğraşmayın.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Her kötü durumdan ve musibetten kendi payımıza bir ders çıkartabildiğimiz zaman daha iyi ADAM oluruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Uğur Özteke Arşivi