Uğur Özteke

Uğur Özteke

Eline çekiç almayan sanayici

Eline çekiç almayan sanayici

Normalleşme sürecimiz tahminlerinde ötesinde hızla devam ediyor.

Zaten bizim millet için anahtar deliğini gösterseniz biz oradan da geçeriz.

Tabi bu sürecin yeniden eski hayatımıza dönme konusunda sevindirici olduğunu söylerken, hekimlerimiz tarafından da korku ile izlendiğini belirtmek zorundayız.

Can canan mı konusundaki detaya lütfen dikkat.

Bu mesele sadece bizim için geçerli değil ki. Dünya zaten bu durumda.

İnsanları kırılan Amerika, İspanya, İtalya, Çin normalleşme adına düğmeye basmışken çok şükür en iyi durumdaki biz mi oturup bekleyeceğiz?

Yalnız tabiki bilimin gerçekliğini de asla göz ardı edemeyiz.

O zaman ne can ne de canandan vazgeçemiyorsak belli kurallara kesinlikle uyacağız.

Çok basit maske, mesafe ve temizlik.

Bunu becerebilir miyiz?

Hem de en kralı ile.

Hadi o zaman kontrollü normalleşmeye devam.

******

ELİNE ÇEKİÇ ALAMAYAN SANAYİCİ

Bu iki ayık dönemde insanların evlerinde dönen tekerinden sanayilere kadar her şey tek kelime ile durdurdu.

Tamam devlet yapabileceğini yapmaya çalışıyor, işveren işçi çıkartmamak adına, kimileri siyasilerin gazabından korktuğu için kimi de Allah’tan korkup kuldan utandığı için direniyor.  Direniyor ama bu iş nereye kadar?

Normalleşmenin kapısını aralamak ile bugün hadi desek bu iş iki ayda belki ancak normale döner.

Haaaa Allah muhafaza daha bu iş en az iki yıl sürer diyenlerimiz de var.

Geçen gün sanayide durumu, konumu bayağı bir iyi olan güçlü bir dostum ile sohbet ederken yemin billah patladı, “Bir aydır elimize çekiç almadık abi”...

..........

Tekrar altını çiziyorum bu cümleyi söyleyenin tuzu kuru.

Ama öyle bir canına tak demiş ki sözlerinin tınısı yüreğime saplandı.

Bu yüzden de çevreme bakıyorum, anlatılanları dinliyorum, okuyorum ama hâla yolu görebilmiş değilim.

Allah bizi ve insanlığı bu badireden de en az kayıpla çıkarsın inşallah.

******

GÖBEKLERDEN KURTULUYORUZ

FARKINDA MISINIZ?  

Bu şehri yönetenlerle yılladır konuşuruz. Yıllardır yazar çizeriz. Bir tanesi ama bir tanesi bu konuda tatmin edici cevap verdiğine şahit olmadım.

Malum bizim Konya’mızda ana caddelerden bulvardan tutun da kavşaklarımıza kadar, bunlarında yenisinden eskisine kadar malum kocaman kocaman göbeklerimiz vardır.

Bir de bunlar çimlendirilir, güllerle bezenerek çok güzel görüntü verilir.

Yalnız bu alanlar suyun damlasının bile israf edilmemesi gerektiği dönemlerde her gün sabah akşam sulanmak zorundadır. Haftalık, on günlük çimlerin biçilmesinden budanmalarına kadar periyodik bakımlarının da yapılma mecburiyetleri vardır.

Bu alanlar kışın ise ayrı bir çiledir.

Ayrıca kışın şehrimizin mevsimsel şartları nedeni ile araç sürücüleri buralara kontrollü girmezler ise istenmeyen kazalar da yaşanır.

(Yıpranıp yap-boz bir daha yap gibi birilerine para kazandırmaları dahil etmiyoruz)

Özetle bakımları tamamen insan gücüne ve paraya dayanır.

 

...........

Dedik ya bu koca koca göbeklerin şehrin yerleşmesindeki anlam ve de önemini (!) biz anlayamadığımız gibi anlatan da çıkmamıştı.

Şimdi şehri dolaşırken görüyoruz ki bu pandemi ve sokağa çıkma yasağının olduğu dönemlerde Büyükşehir bence en güzelini ve en doğrusunu yaparak trafik ışıklarının bulunduğu kavşak düzenlemelerinin ardından şimdi de bu ünlü göbekleri de çaktırmadan imha ediyor.

Ve de çok güzel ediyor.

Sadece helal olsun diyorum.

Şehir yılların maddi ve manevi kamburlarından kurtuluyor.     

******

KANUNİ’NİN SÜPER İMAMI

Kanuni Sultan Süleyman, 1557'de Süleymaniye Camii için ‘‘imam aranıyor’’ ilanı vermiş. Muhteşem Süleyman'ın imamda aradığı özellikler, bugün hepimizin sokağında mahallesindeki camisinde olsa bence toplumun en büyük hastalığı olarak gördüğümüz durumdan kurtulur ve inanın biz böyle, biz olmayız.

Bu konuda yazılmış bir eseri sizlerle paylaşmak istiyorum.

“Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman'ın 1557 yılında Süleymaniye Camii'nde görevlendireceği imam için koştuğu şartlar, bugün, ‘‘Osmanlı'ya sığınılarak’’ dinin istismar edilmesinden kaynaklanan din tartışmaları açısından büyük önem taşıyor.

Aylık genel kültür dergisi “Bütün Dünya”nın ikinci sayısında, Süleymaniye Vakfiyesi'nde bulunan 1557 yılındaki bir imam ilanına ait belgeye yer veriliyor.

Belgeye göre, Kanuni Sultan Süleyman,16. Yüzyıl'da Süleymaniye Camii'ne ‘‘3 DİL İLE YÜKSEK İLİMLERİ BİLEN, SPOR YAPAN, GÜZEL GİYİNEN VE BİR TANE KARISI OLAN’ imam arıyor.

Günümüzde imam adaylarında, asgari imam-hatip lisesi mezunu olma veya ilahiyat fakültesini bitirme şartları aranıyor. Bu şartları taşıyan adaylar, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın açtığı iki aşamalı sınavdan geçiyor. Yazılı sınavda adaylara kültürel ve dini sorular yöneltilirken, sözlü sınavda Kur’an-ı Kerim, mesleki bilgiler, temsil kabiliyeti, konuşma, kılık kıyafet, hitabet ve din bilgisiyle ilgili sorular soruluyor. Bu sınavı geçen adayların tayinleri yapılırken, hizmet içi eğitim kurslarıyla da bilgileri artırılıyor.

Kanuni Sultan Süleyman'ın 1557 yılında yapımı tamamlanan Süleymaniye Camii'nde görevlendireceği bir imamda aradığı şartlar şöyle:

YÜKSEK İLİMLERİ VE ALET İLİMLERİNİ BİLECEKTİR.

Arapça'yı ve Farsça'yı bilecektir.

AYRICA, LATİNCE'Yİ DE BİLECEKTİR.

Kefere dini ile dinimiz İslam'ı mukayeseli olarak bilecektir.

ATA BİNECEK, SPOR YAPACAK, GÜZEL GÖRÜNÜŞLÜ OLACAK VE GÜZEL GİYİNECEKTİR.

Evlenmiş olacak, karısı bir tane olacak ve güzel bir kadın olacaktır. (Harama bakmaması için)

İLM-İ TEŞRİHİ (İNSAN YAPISI İLMİ) BİLECEKTİR.

******

Bir başka güzel hikaye ile yazımızı noktalayalım mı?

TAŞIN ALTINA ELİNİ KOYMAK....!

Sultan yolun ortasına bir taş koyuyor büyük bir taş...

Pencereden seyrediyor ne yapacak insanlar diye...

Vezir geliyor taşı görüyor...

Aklına taşı yoldan kaldırmanın sadaka olduğu gelmiyor bile...

Taşın etrafında dolaşıyor ve diyor ki;
“Sultanımla konuşayım, yolun ortasından taşı kaldırması için bir adam bulalım, bir kadro ikdas edelim...”

Vezir gidiyor asker geliyor.

Asker de taşın etrafında dolaşıyor, aklına gelmiyor taşı kaldırmak...

O da diyor ki; Vezirle konuşayım, yolun ortasına taş koyana ne ceza vereceğiz onu kararlaştıralım...

O cezadan anlıyor tabi.

Elinde kılıcı var, çekti mi tamam…

O geliyor, bu geliyor...

Menfaatperest geliyor... Saray dalkavuğu, saray maskarası...

(Eskiden padişahlar öyle akıllı adamlar ki, sarayda, özellikle dalkavuk, saray maskarası bulundururlardı. Sultana dalkavukluk etmeye çalışan olursa, dur o senin işin değil, bizim kadrolu maskaramız, dalkavuğumuz var, sana ihtiyaç yok denirdi)...

Dalkavuk taşın etrafında taklalar atıyor, maskaralıklar yapıyor...

Böyledir biliyor musunuz? Menfaatperestler, iki yüzlüler..

Sürekli sorunların etrafında taklalar atarlar...

Asla düzeltmezler... Düzelmesi içinde hiçbir şey yapmazlar...

Onlar sorunları çoğaltanı da överler...

O da yolun kenarında oturup sultana yalakalık için şiir yazayım deyip gidiyor...

Sonra oradan geçen bir köylü taşı görüyor ve diyor ki; yoldan taşı kaldırmak sadakadır..

Önce taşa tebessüm ediyor...

Kaldırayım yolun ortasından da, kimsenin ayağına arabasına hayvanına takılmasın...

Elindeki eşya sepetini, küfeyi yere koyuyor ve taşa "ya Allah Bismillâh" deyip sarılarak, sağa sola sağa sola derken taşı kaldırıp bir kenara koyuyor...

Sonra bir bakıyor ki; taşın altında bir kese altın...

Kesenin içinde bir not...

Sultan şöyle yazmış;

Bu kesedeki altınlar, “Taşın altına elini sokmayı becerebilenler içindir.”

Taşın altına elini sokmazsa bir insan, maalesef başarılı olamaz...

Maalesef bu ülke taşlarla dolu...

Bir hayali gerçekleştirmek isteyen kişi taşın altına elini sokacak...

Yoksa başarılı olması mümkün değildir...

............

Sizlere iyi tatiller.

GÜNÜN OKKALI SÖZÜ

Ateş saatlerce yanar suyu ısıtır da su bir saniyede ateşi söndürür...

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Salgından ruh halimiz bozulmuş, sıcaklar bir anda yükselmiş ve bir de oruçlu olduğumuzu düşünürsek böyle bir durumda trafikte biraz daha sakin olmayı becerebilsek daha iyi ADAM oluruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Uğur Özteke Arşivi