Uğur Özteke

Uğur Özteke

Her Canlı Bu Covid İle Tanışacak

Her Canlı Bu Covid İle Tanışacak

Kabul edelim etmeyelim her geçen gün bir önceki günü aratır hale geliyor.

Cenab-ı Allah’ım beterinden korusun.

Bu günlerimizi de aratmasın amma velakin Covid’in tırmanışından tutun da ekonomik verilere kadar geriye dönüp baktığımız zaman geride kalan 7-8 aydan iyi durumda olduğumuzu söyleyebilir misiniz? Söyleyebiliyorsanız buna gerçekten Allah’tan korkarak inanıyor musunuz?

Ne olursunuz siyasi düşüncenizi, fikrinizi ve zikrinizi bir kenara bırakın. Yahu bu zıkkım virüs gelirken CHP’li, MHP’li, AK Partili şu partili bu partili diyor mu?

Her siyasi görüşten insan bu hastalığa yakalanıyor değil mi?

Allah rahmet eylesin bu koca koca adamlar sadece aile yakınlarının katıldığı mütevazı cenaze namazlarının ardından toprağa veriliyor değil mi? 

Sessiz, mahsun, garip.   

******

COVİD NEREDE?

Bakın son haftalarda sürekli yazıyoruz. “Adına Covid-19 denilen zıkkım artık sağımızda solumuzda, odamızda, salonumuzda” dedik. Yalan mıydı?

Bizim evde dahil ne kadar eş dost tanıdık, arkadaşımızlarımız kimse varsa ailelerin hepsi evlerine kapandı. Herkes karantinada. Bütün aileler sersefil. Yatak döşek. Kimsenin kimseye faydası yok. Kapılarını çalan yok. Çünkü o evler mikrop yuvası. O evlere giren ölür.

Evladınızın evine girememek nasıl bir acıdır? Hele bir düşünün. Anananızın babanızın kapısının önüne çorbayı koyup koşar adımlarla onlardan kaçmak nasıl bir vicdani durumdur? Kardeşin kardeşin gözünün içine bakamaması ne demek?

Bu cümleler belki sizler için hikaye gibi gelebilir.

Romandan alıntı gibi de gelebilir.

Yok baylar bayanlar ben bizzat 10 gündür insanlığın bir virüs karşısımnda nasıl acziyet içerisinde kaldığını ve bitişini yaşadım.

Haaa bu asla şükürsüzlük değildir.

Her nefes alış verişimize binlerce kez şükrediyorum.

Buyurun hepimiz için yazarlarımızdan, aile dostum, abim Ahmet Çapanoğlu’nun bir paylaşımı;

“İYİ DEĞİLİM DEMEK NE HADDİMİZE,
ŞÜKÜRLER OLSUN HER HALİMİZE...

Soğuk bir havada dolmuş bekliyordum; palto kalın, bere yünden, atkı boyna dolanmış. Epey bir süre sonra dolmuş geldi, beklemenin bitmesini verdiği sevinçle binerken gayri ihtiyari "çok şükür" dedim. Arkamdan bir ses, bütün içtenliğiyle "hesapsız şükür" dedi. Döndüm baktım, benden 5 yaş kadar büyük, ak saçları rüzgârdan birbirine karışmış, yorgun bir adam. Üzerinde dikişleri solmuş, yakaları buruşmuş bir ceket. Ve elinde içinde bir ekmek olan naylon bir poşet. Şükrümün o adam kadar olmadığına hâla içim yanar.”

................

Bu satırlar hep aklımızda.

Bizler bu şükrün bilinci içerisindeyiz.

Şükrediyoruz aşısını bulamadık ama doktorlarımız sağlık bilimcilerimiz her başvurana test imkanını sunuyorlar.

Yine size benden bir dost tavsiyesi.

Bu zıkkım virüsün hiçbir belirtisine göre herhangi bir şüphesi yokken, dipçik gibi zıpkın gibi oradan oraya sıçrarken bile testiniz pozitif çıkabilir. Yok efendim ağzınız burnunuz akacakmış. Yok tat alma koku alma duygunuz olmayacakmış. Yok ateş yok öksürük olacakmış. Vallahi yalan. Kendinizden şüphe ettiğiniz anda testinizi yaptırın. Her şeye para buluyoruz değil mi? Gidin özel hastaneye ya da devlet hastanelerine hemen gidin testinizi yaptırın. Bunun  için para bulun. Erken teşhis çok önemli. Mikrop ciğerlere inmeden kendinizi koruyun.

Hele hele evinize küçük çocuklarınız gençleriniz torunlarınız girip çıkıyorsa. Hiç kimsenin hastayım dediğine bakmayın inanmayın. Çünkü hasta olmuşunuzdur haberiniz bile yoktur. 

...........

Hadim Kongul’u bilir misiniz?

Dünyanın en güzel yerlerinden birisidir.

İnsanı dünyanın en kaliteli insanlarıdır. 7’den 70’e kadını erkeği ile hepsi adamın kralıdır. Cumartesi Kongul’dan bir haber aldım. Amcam korkusundan evden çıkmamaktadır. Teyzem de. Ama torunları arada bir gelip hasret gidermektedir. Ve evden burunlarını çıkarmayan bu karı koca coronaya yakalanmışlardır.

.............

Pek çok hekim dostum açık açık söylemiyorlar. Çünkü korkuyorlar. Çünkü hain ilan edilebilirler. Ama net olarak diyorlar ki “Bugün bu hastalığın Mart ayından daha korkunç hale gelmesinin en büyük nedeni okulların açılmasıdır.”

..............

Kaldımız yerden devam edelim;

Şükürler olsun. Testi pozitif çıkana bu koca devlet anında sahip çıkıyor. Sağlık İl Müdürlüğü görevlilerinden Aile Hekiminize ve o Sağlık Ocağınıza kadar herkes her gün sizi arıyor. Haplarınız ücretsiz veriliyor. Polisi bekçisi, filyasyon ekipleri sürekli kapınızı çalıyor. “Bir isteğiniz var mı? Nasılsınız” diyorlar. Yatalım kalkalım bu günlerimize şükredelim. Bizim devletimizin verdiği bu hizmeti dünyada veren kaç ülke var?

Evladın anasına, babanın çocuğuna elini uzatamadağı anda devlet kapınıza gelip “bir şey istiyor musunuz?” diyor.

İşte sosyal devlet bu.

Haaaa bu nereye kadar?

Unutmayalım bunun da bir sınırı var. Sağlık sistemini çökertmeyelim. Devleti sarsmayalım.

******

DEVLET DEMİŞKEN...

Kimse kusura bakmayacak Sayın Soylu’nun başkanlığındaki bakanlığın yayınladığı yeni kısıtlama şartlarını yerine getirmeyen devlet yetkilileri de var. Belki bu insanlar art niyetli değiller ama risk almıyorlar.

Örnek mi?

7 ay önce Konya’dan Silifke’ye giden 85 ve 83 yaşlarındaki çift artık Konya’ya dönmek isterler. Çünkü oralarda da havalar soğumuştur ve evlerine yuvalarına dönmek isterler. Cuma günü Silifke Kaymakamlığına gidip kısıtlama nedeni ile yollarda başlarına bir şey gelmemesi için izin isterler. 85 yaşındaki amcaya verilen cevap “Hayır yasak cenaze olmadıkça izin veremeyiz”... Hani genelgede izinli olarak seyahat etmek serbest idi?

Ahhhhhhhh....Ahhhhh. Damın alçak olap değneğin kalkmadığı yer tam da burası işte.

...........

Şimdi bu amca ve teyze koronadan ölmesinler de soğuktan mı ölsünler. Kimseye bir şey demiyorum vesselam.

******

ÖZEL EĞİTİMİN SESİ

Okul öncesi eğitim ile ilgili bu dönemde yine farklı kavgalar başladı. Eğitim her türlüsüne tamam da bu kavga niye onu bilmiyorum. Bakın örnek bir özel eğitimcimiz kendilerine “bakıcı mı öğretmen mi?” tartışmaları için dün ne diyordu;

“Okul Öncesi dahil tüm branş öğretmenleri hem bakıcı hem bilge, hem anne hem baba yani kısaca yıllardır öğretmen marşlarında söylendiği gibi ‘öğretmenlerim canım benim canım benim;sen bir ana, sen bir baba, her şey oldun artık bana…’

Hele ki okul öncesi çocuklarımız o kadar küçükler ki onlara hem bakıcılık hem öğretmenlik yapmak ne kadar yücelik.

Bir öğretmen yaptığı işten dolayı söylemlere takılmamalı.

Çünkü okul öncesi öğretmeni bir çocuğun tüm geleceğine dokunur. 

Devlette çalışan okul öncesi öğretmenleri ‘risk altındayız, diğerleri gibi evde kalıp uzaktan eğitim verelim’ diyor. Ancak okul öncesi eğitimde ‘ekran, bilgisayar tablet cep telefonu’ çok büyük sıkıntı. Amacımız onları ekrandan uzaklaştırmak değil miydi?

Hani öğretmenlik çok kutsaldı? Hani millet için her şeyi yapardık? Devletin anaokulu öğretmeni özel kreş ve anaokullarında çalışanları bakıcı olarak görüyordu yıllardır. Şimdi aynı statüdeyiz diye mi bu kadar tepki? Anaokulu öğretmenliği ‘ana’ kelimesiyle başlamıyor mu?  Analık demek çocuğun öz bakımıyla ilgilenmek değil mi? Eğitmen, öğretmen değil mi? Bu arkadaşlar bakıcı olmak istemiyorsa fizik, matematik öğretmeni olsalardı.”

............

Yarın daha güzel şeyleri yazabilmek ümidi ile bugünlük noktayı koyuyoruz.

 

GÜNÜN OKKALI SÖZÜ

Allah hiç kimseyi, geçimsiz eşle, hayırsız evlatla ve nankör insanlarla imtihan etmesin.

 

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Böylesine kritik ve zor günlerde hâla birbirimizin açığını eksiğini ortaya çıkarmak için enerjimizi boşa harcamadığımız zaman daha iyi ADAM oluruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Uğur Özteke Arşivi