Konya’nın göbeğindeki acı travma
Türkiye’de 365 gün yerel ama sadece yerel yazı yazan bir muhabir olarak, yaptığım bu işten tarifsiz keyif alıyorum. Birileri hatta bazı meslektaşlarım bile bunu “delilik” olarak görseler de açık söyleyeyim ben haber yaparak, fotoğraf çekerek, yazı yazarak yaşıyorum.
Bu işlerle nefes alıyorum.
Neyse İstanbul’dan Konya’ya döndükten sonrada kendi şehrimde iyi bir gazeteci olabilmek adına 7 gün 20 saat çalıştım ve Allah sizi inandırsın hâla da aynı şevk ve heyecanla çalışıyorum.
Bu heyecanla nefes alıyorum. Bu tempo ile mutluluğu huzuru buluyorum.
Günlük yerel yazılarımızda ise sizlerin yani okurlarımızın ve insanlarımızın sesi, gözü kulağı olmaya çalışıyoruz.
Gubuzluk demez iseniz bu konuda da çok iddialıyım.
Her gün yazdığımız yazı mutlaka ses getirmeli.
Hedefine amacına ulaşmalı, toz kaldırmalı ve varsa söz konusu o eksik yanlış giderilmeli.
Amma velakin dün değil önceki gün yazdığım “DOĞANLAR’DA KORONA” başlıklı yazım ses getirmeye getirdi ama öğrendiklerim işittiklerim ile vallahi de billahi de yıkıldım.
Ne adına mı yıkıldım?
Şehir adına yıkıldım. Konya adına utandım. Selçuklu’nun başkenti, erenler evliyalar diyarı Konya adına Doğanlar Mahallesinden gelen samimi insanlardan işittiklerim ile yerin dibine geçtim.
Bizi yönetenlerin, siyasilerin, bürokratların genel ve yerel bu konuya bir daha, bir daha acil bir şekilde ekonomisinden psikolojisine el atması gerektiğine inandım.
İnandığım için de yine bu mahalle insanlarını bir kez daha üzmeyi göz önüne alarak bu satırları yazıyorum.
..................
Şimdi bugünkü yazdıklarımızın daha iyi anlaşılabilmesi için konuya taaa başlara dönerek dünyadaki kötü örneklerinden söz ederek başlıyoruz.
GETTO kelimesinin kökeni Venedik’deki Yahudi Mahallesi Venetion Ghetta’dan geliyor. Yahudilerin zorunlu iskan edildikleri bu mahallenin ismi zamanla bugünkü haline almış. Aradan geçen yaklaşık 600 yıl sonra getto artık günümüzde dünyanın her yerindeki dillere girmiş durumda. Belki o günler için bu durum Yahudiler ile bir arada yaşamak istemeyen Hristiyanlardan kaynaklanmış olarak görülebilir. Buradan çıkan GETTO ve Getteloşmak ne acıdır ki bugün bizim ülkemize bile girmiş durumda. Google’ye yazın bakalım Türkiye’deki durumla ilgili nelerle karşılaşacaksınız.
..............
Dün bizim sizin dahası iki gün önce Kovid-19 ile ilgili yazımızın kaynağı bürokratın “DOĞANLAR” dediği mahallenin adını şehrin büyükleri bugün bizimle aynı şekilde düşünmüşler ve bu mahallenin resmi adını Sultan Mesut Mahallesi olarak değiştirmişler. Allah var ben bu konuyu daha o gün öğrendim.
...............
Biz yazımızın daha iyi anlaşılabilmesi için yine Doğanlar Mahallesi diyerek konuya devam etmeye çalışalım.
Benim dünya görüşümde ve 44 yılı gazetecilik olmak üzere beş altı yaşında aklımız ermeye başladı dersek 55 yıllık hayat tarzımda Doğanlar Mahallesi ile falanca mahallenin hiçbir farkı yoktu ve olamaz da.
Benim doğup büyüdüğüm mahalle ile Doğanlar mahallesi arasında sadece bir cadde vardı. Mesela Karma Ortaokulu’nda okudum. Karma Ortaokulu Doğanlar mahallesinin içindedir. Daha sonra bizim lise ve üniversite yılları.
İnsanların bir kısmı 50 yıl önce buraya nasıl yanlış ve tek gözle bakıyorlarsa bugün hâlâ öyle bu mahalleye tek gözle bakmaya devam ediyorlarmış.
Bu yüzdendir ki bu mahalle insanı yaşadıkları ve karşılaştığı olaylar ile inanın haklı olarak çok daha hassas ve duygusal hale gelmişler.
Mahallenin ismi değişmiş dedik ya bu mahallenin en aydın, en bilinçli, en şuurlu insanlarından biri mahallenin isminin değişmesini şöyle tanımlıyor;
“Doğanlar Mahallesi’yle ilgili boykot ve tecrit etme durumu devam ettiği için mahallenin ismi 2019 yılında Sultan Mesut olarak değiştirildi” diyordu.
...........
Bu mahalle şehri yöneten siyasi irade tarafından belki 20 yıl önce şehrin merkezinden başka yerlere taşınmak istendi. (Ben buna o yıllarda karşı çıktım. Bu kararı vermek isteyenler de işin bu kadar şuurunda ve bilincinde değil idiler. Sonuçta da dedikleri olmadı).
Ancak Tahir Akyürek Bey’in ve ekibinin bu mahalle insanının 7’den 77’ye kadını, kızı, erkeği ile başta eğitim olmak üzere pek çok konuda şehre ve topluma kazandırılması konusunda ciddi çalışmaları sessiz sedasız yaptığını biliyordum.
Mahalle sakinlerinden Faris Özer ve Ali Aydoğan ile konuşurken de kendileri bunları doğruladılar.
Ama anlıyordum ki bu çalışma şimdi durmuş gibi.
Neyse konuyu günümüze getirmeye çalışalım.
Mahalle sakinleri kendilerince tecrit ve dışlanma olayına hâlâ inanırken bir yandan da bize soruyorlardı;
“Abi madem bizim insanımıza bu şekilde bakılmıyor neden bizim mahallede kentsel dönüşüm başlamadı? Neden başlatılmıyor? Araplar, Keçeciler ve Sedirler gibi civar mahallelerde kentsel dönüşüm bitme noktasına geldi.
Konya’nın en merkezi konumunda olan bizim Doğanlar Mahallesinde bu noktada hâlâ hiçbir adım atılmış değil.
Yine mahallemizin gençlerimize eğitim ve meslek edindirme hususunda sahip çıkılmasını istiyoruz.
İhtiyaç sahibi aileler için evde kendi emekleriyle yapabilecekleri el sanatları, montaj veya paketleme türünden işler olursa mahalle sakinlerine rızıklarını temin etmek için bir kapı açılmış olur.” diye...
..............
Bu insanlar gözümün içine bakarak bunları söylerken duyduklarıma inanmak istemiyordum.
Bu işte fazla duygusallık var filan diyordum.
Ama empati yaptığım zaman ise çıldırıyor, terliyordum.
...........
Konuyu özetleyecek olursak.
Şehrin tüm atar damarlarını bildiğimi iddia ederken eski adı ile Doğanlar Mahallesi yeni ismi ile Sultan Mesut Mahallesi sakinlerinin önce bu ruh hallerinin düzeltilmesi gerekir.
Baştan beri söylüyorum ya.
Mahalle sakinleri için yıllar önce başlatılan çalışmaların pey der pey katlanarak devam ettiğini sandığım için virüs konusunu yazarken aklımın ucunda bu tür en ufak bir kırıntı olmamıştı.
Mesela o gün bir okurumuz şöyle yorum yapmıştı;
“Arapoğlu makasındaki Suriyelileri yazamıyorsun tabii. Ancak Doğanlar Mahallesini yazabilirsin…”
..........
Ana konusu bu olan yorumu okumuş bir şey anlamamış, onaylamıştım.
Şimdi bunları öğrendikten sonra o yorumu yapan arkadaşın ne demek istediğini anlayabiliyordum.
Ve bir kere daha yıkılıyordum.
Benim Doğanlar Mahallesi’ndeki insanımızın diyelim ki şuanda benim ikametgahım olan Ak Mahalle sakininden ne farkı vardı ki? Allah şahit vallahi de billahi de ben bunu hiç böyle düşünmemiştim. Düşünemezdim de.
Böyle düşünen Doğanlar Mahallesi sakinine de kızıyordum. Çok kızıyordum. Ama o iki yeni dostu tanıdıktan sonra üzülerek bu tepkiye hak veriyordum.
Bugünkü yazımızın özeti.
Mahalle sakinleri, bu sakinlerin de en sakinleri bile inanın çok ağır travma yaşıyorlar.
Devlet ve yerel yönetim olarak bu konuya çok acil destek olunması gerekir.
Konya’nın göbeğinde farkında olmayarak bir getto oluşturulmasını istemiyorsak öbür dünyada da görevimin mesuliyetinin karşılığını hakkı ile verdik demek istiyorsak bu mahalle şefkat elini bekliyor.
Bundan sonrada bu mahallenin ve mahalle sakinlerinin fahri muhabiri olarak her dertlerini Konya gündemine taşıma sorumluluğunu aldım, kabul ettim.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Zihin tüm hastalıkların sebebidir ve kalp de tüm şifaların kaynağıdır.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Ağzımıza, burnumuza takmadığımız maskeleri rastgele yerlere atmadığımız zaman daha iyi ADAM oluruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.