PARALI EĞİTİM, PARASIZ EĞİTİM...
Biz millet olarak nasıl bir milletiz?
Bilemiyorum. Anlayamıyorum. Çözemiyorum.
Diğer dünya milletlerinden bu kadar farklı olmamız iyi mi kötü mü?
Onu da bilemiyorum.
Ama tek bildiğim ve gördükçe, yaşadıkça bu kadar hızlı gündem maddeleri ile 24 saati dolu dolu geçirişimiz.
Bu kadar doluluk hayra alamet mi? Bu iş bize mahsus bir durum mudur? Yoksa yine birileri bize böyle gaz verip bizim işimiz, aşımız olmayan konularla ilgilendirip kendimizce bu işlerin üstadı (!) olmamızdan yararlanıyorlar mı?
Birbirinden kafa karıştırıcı bir dizi soru.
Boş verin biz yazımıza dönelim.
******
KARATAY ÜNİVERSİTESİNİ TEBRİKEDİYORUM
İlk önce Karatay Üniversitesi yönetimini ve Selçuk Öztürk’ün başkanı olduğu üniversite mütevelli heyetini kutluyorum. Dün üniversite öğrencileri ile yüz yüze eğitime başlayan üniversite Konya’da bir ilki yaptı. Türiye’de de ilk olabilir. Bilmiyorum. Ama Selçuk Başkan’ın başı olduğu üniversite yapılması gerekeni yaptı. Tekrar tebrikler ve teşekkürler.
******
İLKOKULDAN ÜNİVERSİTEYE
DEVLET VE ÖZEL OKUL EĞİTİMİ
Biraz sonra aşağıdaki yazdığımız yorumlardan kimsenin bizi yanlış anlamaması için şunları sizlerle paylaşmalıyım.
Bir, ilkokuldan üniversiteye kadar hep devlet okullarında okudum.
İki; eşim de benim gibi özel okul eğitimi görmeyen birisidir.
Konuyu uzatalım mı,
Üç; kızkardeşimden oğluma, kızımdan gelinime kadar bizim ailede bir tek özel okul eğitimlerinden yararlanan olmamıştır.
Neden?
Özel okula karşı mıyım?
Hayır, hayır…
Keşke babamamın da parası olsaydı beni ve kardeşimi özel okulda okutabilseydi. Keşke benim de evlatlarımı özel okul eğitimlerinden faydalanacak kadar maddi durumum olsaydı da canlarımı özel okulda okutabilseydim.
Çok şükür onlar kendilerini kurtardılar amma velakin ben de çocuklarımın çok daha iyi eğitim, kaliteli eğitim almalarını isterdim.
Hangi ana baba evlatlarının en iyi şekilde eğitim almasını istemez ki?
............
Ama bugün için bir ülke gerçeği var Türkiye gerçeğinde sizlerin ve bizlerin de evlatlarımızı hatta torunlarımızı özel okullara, özel üniversitelere gönderme şansımız sıfır.
...........
Yine kimseye malzeme olsun diye demiyorum da bizdeki “eğitimde fırsat eşitliği” sadece ve sadece laftadır.
Bu acı gerçek sadece bugün için geçerli değildir.
50 yıl öncede aynı idi, şimdi de aynı.
Tabii o 50 yıl önce ile bugün arasında küçümsenemeyecek bir fark daha var.
Şöyle ki bugün için kimse üzerine alınmasın. Çünkü bu iş tek tek kimsenin suçu ve kabahati değil.
Bu bir sistem meselesi.
Bu bir siyasi tercih konusu.
............
50 yıl önceki okul müdürleri, öğretmenlerimiz dahası okullarımızı temizleyen görevliler tek kelime ile eğitim ve öğretim aşığı idiler.
O gün disiplin vardı.
O gün karşılıklı sevgi ve saygı vardı.
O gün hiçbir ana baba öğretmenin karşısına dikilip “Benim çocuğuma niye bağırdın? Niye vurdun?” diyemezdi. Dahası demezdi. Aklına bile gelmezdi.
O gün öğretmenlerimiz bizim başımızı okşar, bir yerimiz kanadığı zaman ilk müdehaleyi anında yaparlardı.
Hadi şimdi bir öğretmen bir öğrencisinin başını okşasın. O öğretmeni sapık diye linç ediyoruz.
Yanlış mı?
Biz böyle sevgisiz, saygısız bir millet miyiz?
Bizi kim bu hale getirdi?
Çıksın ortaya...
Yoksa hâlâ İngilizler, Fransızlar, Yahudiler mi var aramızda?
.........
Haaa o zaman müdürlerimizin başında kılıç gibi sallanan ve ismini dahi duydukları anda dizlerinin titrediği sendikaları da yoktu. Hiçbir siyasetçi, vekil de olsa bir öğretmen ile muhatap olmazdı. Sadece ve sadece sıkıntı ya da istek İl Milli Eğitim Müdürüne iletilirdi.
..............
Neyse geçelim ilköğretimden paaaat diye üniversitelere.
............
Özel üniversitelere bir kenara bırakalım.
Devlet üniversitelerinden başlayalım.
Bu ülkede herkes ama herkes her yere girip çalışabilirken, eğlenirken, yerken, alış veriş yaparken, denize sahile koşarken sadece ve sadece üniversitelere giriş yasak.
Niye?
Pandemi var.
Haaa pandemi üniversitelerde var biraz da camilerimizde var.
Üniversite ve kısmen camiler dışında bu ülkede herkese her şey, her yer serbest.
.........
Şimdi Sayın Cumhurbaşkanımız üniversiteleri açın diye talimatını verdi yaaa.
Üniversite yöneticilerinden ve hocalarından tık yok.
Niye?
Korku. Sıkıyorlarsa bir konuşunlar hele. Hadi biriniz bir yorum yapın da görelim.
.........
Üniversitelerin bir diğer gerçeği ise yüzbinlerce üniversite gençliği var.
Sosyal medyada bakıyorum, bir kısım üniversite gençliği üzüntüden mahvolmuş durumda.
Bu kısım öğrenciler özetle şöyle diyorlar;
“Salgın döneminde okulları açmak ben dahil milyonlarca öğrencinin ölüm fermanını imzalamak demektir. Sayın Cumhurbaşkanımızdan isteğimiz okulların açılmasına izin vermeyin”...
.......
“Bilim kurulu üyeleri esnafın dediğini mi yapacaksınız? Yoksa öğrencilerin sağlığını mı koruyacaksınız? Canımızı sokakta bulmadık. Okullar açılmasın!”
.............
Sevgili gençler.
Üniversitede eğitim ve öğretim gören ülkenin geleceği canlarımız.
Açık ve söylüyorum, “Ben de üniversitelerin açılmasından yanayım.”
Bu işi de direkt esnaflara bağlamayalım.
Biliyorsunuz bugüne kadar hiç esnaf olmadım. Dahası olamadım. Esnaf olabilmek bir hünerdir.
Ama bana şunun cevabını verin. Yarın siz ne derseniz onu yazayım.
“18 yaşından büyük gençlik bugün Türkiye’de nereye giremiyor? Pandemi nedeni ile 18 yaşından büyük erkek veya kız, söyler misiniz sizlere neresi yasak?”
............
Evet iki yıldır sizler için iyi gibi görünse de özünde kayıp yıllar.
Belki geçen sene hepiniz demeyelim de yüzde 99’unuz kopyala yapıştırdan tutun birbirinizle paslaşarak, rahatça, hiç zorlanmadan ödevlerinizi yaptınız ve sınıflarını geçtiniz.
Belki de mezun oldunuz.
Ama bu kolaylığın acısını gerçek hayata atıldığınız zaman mutlaka acı bir şekilde hissedeceksiniz.
Ne olur bu konuda duygusal olmayın.
Hem size küçük bir tüyo vereyim mi?
Biz de sosyal medyayı sizler kadar olmasa da geriden geriden takip etmeye çalışıyoruz.
“Üniversiteler açılmasın. Pandemi var. Ölüm fermanımızı imzalamayın...” diyenlerin bazıları şu anda harçlıklarını çıkarabilmek, ana babalarına daha az yük olabilmek için çalışıyorlar, biliyor musunuz?
Hem de sanayinin göbeğinde.
Gençler siz bir tanesiniz, biraz sakin olun ve büyüklerinizin sözüne kulakverin.
Hiçbir ana baba ve yönetici sizin üzelmenizi, hele hele hasta olmanızı is-te-meeeeez.
İsteyemeyiz.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Toprak gibi sessiz olduğum an bilki şimşek gibi gökte gürlüyor feryadım
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Konya-Antalya Çevre Yolu’nda araç sürücüleri en sağdan en sola, en sol şeritten en sağa geçmedikleri zaman daha iyi ADAM oluruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.