Yaşlılarımızı evden çıkardık, tuvaletleri kilitledik!
Dün şehir bir farklı idi hiç dikkat ettiniz mi?
İnsanlarımız daha hızlı idi. Kaldırımda da, yollarda da tam gaz idiler...
Korkunç salgının ardından ikinci normalleşme adımında biraz daha rahattık sanki.
Tabii bu hızda aslında farklı nedenler vardı.
Mesela Türk insanı olarak bizim bu hastalığı yendiğimize inancımız çok yüksek artık!
İki yeniden bazı sektörler iş başı yapmışlardı.
Ekonomik tekerde vites bir küçük tık daha arttı.
Ramazan ayında tepe noktasını gördük inişe geçti.
Allah’ın izni ile bu haftayı da atlattık mı gelecek hafta bayram haftası.
Yani ekonomi farkında olmadan bir tık daha vites atacak.
Emeklisinden, orta halli esnafına, öğrencisinden büyük patronuna yeniden para gündeme gelecek.
Büyük dağın karı büyük olur.
Bu yüzden de kimimiz için bin lira çok büyük para, bir yaramızı kapatıyor, kimimiz için 1 milyar ancak çarkın dönmesini sağlıyor.
Tamam Sayın Cumhurbaşkanımız ihtiyaç sahiplerinden, iş verenlere hatta hatta emeklilerin parasının erken ödenmesine kadar pek çok şeyi normal takvimin önüne çekti, ama bunlar inanın yetmez. Yetmiyor da.
Ekonomide sıkıntı var.
Bizim Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak yeniden şu eski hızımıza kavuşmamız lazım.
Cumhurbaşkanımız deyince...
Mesela geçen hafta bizde haber yapmıştık “Cumhurbaşkanımızın Konya’ya müjdeleri var” diye yazdık.
Pek çok okurumuz yazdı “Hayırdır Reis metronun açılışı önemi aldı? Müjdeleri niye yazmıyorsun?” diye üstü kapalı göndermeler yapıyorlardı.
Biz millet olarak çalışkan, üretmekten zevk alan, vatanı, milleti, bayrağı, ezanı için ölüme gidebilen gözü kara bir milletiz.
Sanayicisine bakıyorum büyük sıkıntı yaşıyor. Dertleşiyoruz
“Ne yapayım üretmekten insan çalıştırmaktan, bunca insana ekmek aş vermekten mutlu oluyorum. Değilse benim param üç nesle yeter” diyor.
Genel anlamda herkes yaptığı işten büyük keyif almasa da işini yapıyor.
İşsizimiz ise bulduğu işten mutlu olmuyor. Gözü başka tezgahlarda.
Yani lafı uzatmanın bir anlamı yok biz her şeyi ile iyisi kötüsü ile böyle bir milletiz.
Kim tutar bizi.
******
“YÜZDE ELLİ ÇOK HUNHARCA”
Dün sabah bir bayan okurumuz şöyle yazıyor ve durumu izah ediyordu;
“Kuaförler yüzde elli zam.
Kuaförler, kapalı kaldıkları dönemdeki zararlarını derhal gidermenin hıncıyla işbaşı yapmışlar.
Karantina döneminde ne kadar mühim olduklarını anlamamızı fırsata çevirerek fahiş zamlar yapmışlar.
Taksiciler gibi toplumda fırsatçı bilinen esnaf kesimi olmaya kararlılar anlaşılan.
Ama dikkate almaları gereken bir husus var; bu iki aylık sürede pek çok kadın kendi saçını boyamayı öğrendi.
Çok basit.
Daha önce 40-50 lira aldığı kesimden bugün 80 lira aldılar.
Zararlarını çok fena şekilde bizden çıkaracaklar.
Hayat normale dönüyor.
Evet. Kaldığı yerden.
Ama yüzde elli hunharca”...
............
Bunun üzerine haber merkezindeki arkadaşlarımız konunun aslını öğrenmek için hemen oda başkanı ile temasa geçmişler.
Zaten haber olarak okursunuz ama başkanın ifade ettiğine göre bu fiyat artışı 6 ay önceki rakamlarmış. Berber ve kuaförler bunu uygulamıyorlarmış dünden itibaren başlamışlar. Yine başkanın bizim arkadaşlara dediğine göre “belki 5-10 liralık artış olmuş olabilir”...
...........
Bu meslek grubu ya da bu konu için söylemiyorum.
Sadece korktuğumu ifade etmek isterim.
Normalleşme süreci için biiiiiiir dedik.
Allah muhafaza normalleşme tam olunca bunun sonu ne olur ki?
******
İZNE RAĞMEN SOKAĞA
ÇIKMAYANLAR DA VARMIŞ
65 yaş üstü sanayici bir abimiz dün şöyle yazıyordu;
“Bugünkü yazında yazmışsın. 65 yaş ve üstü bir buçuk aydır evde tecritte idi. Buna karşılık dört saat izni iyi değerlerimiz oldu. Ama ben dışarıya çıkmak gereği duymadım. Evet bunaldık, sıkıldık diyenler biraz da olsa stres atmış oldular. İnşallah bayram sonuna kadar gider bu iş. Yaşıtlarımızla görüştüm keyifli idiler, çocuklar gibi şendik diyorlardı.” diyordu.
Ben bu konuda şunu söylemek istiyorum.
Büyüklerimizi pazar günü izlerken çok duygulandım. Zaman zaman mutluluk gözyaşları döktüm. Onlar adına çok mutlu idim. Çünkü Allah hayırlı bir ömür verirse biz de o yaşlara gelecektik. Hep empati yaptım.
Yalnız bir şeye üzüldüm.
Hepsi bir ağızdan “evde hapis hayatı” diyorlardı.
Bu konuda iki şeye üzülmenin ötesinde kırılırken belki yaşlandığımız zaman “bizde mi böyle düşüneceğiz?” diye de bir yerde fren yaptım.
Bir; bir insan sağlıklı ise, evinde karnını doyurabiliyor ve nefes alabiliyorsa. Yanında da eşi varsa. O ev o insana nasıl hapishane gibi gelir?
İki; Allah hiç kimseyi düşürmesinde evine hapishane diyen, evde kalmaya hapis hayatı diyenler acaba hiç hapishane gördüler mi? Hapis hayatının ne olduğunu biliyorlar mıydı?
............
Neyse Allah cümlemizi affetsin inşallah.
******
PARKLARDA TUVALETLER NİYE KAPALIYDI?
Dün sabah bizi ilk arayanlardan biriside hiç tanımadığım 74 yaşında KOAH hastası ameliyatlı bir abimizdi. Bu abimiz bir tanıdığı vasıtası ile bize ulaşmıştı.
Şöyle diyordu;
“Allah razı olsun iki ay sonra pazar günü evimizden çıkma şansını bulduk. Eşimle güzel havada dışarıya çıktı. Kültürpark’ta yürüdük. Ama ikimiz de yaşlıyız. Tuvalete gitmemiz gerekti. Burada hem kadınlar hem de erkekler tuvaleti kilitli idi.
Mecburen ve çok zor şartlar altında evimize dönmek zorunda kaldık ve bir daha da dışarıya çıkmadık.
Bu yapılan iş doğru mu Uğur kardeşim.
Sokağa çıkın diyorsunuz, parklara gelin diyorsunuz ve tuvaletleri kilitliyorsunuz.
Oldu mu Allah aşkına?”
...........
Abimizin dediklerini ve büyüklerimizin isteklerini buradan yetkililere iletelim. İnşallah bir daha ki sefere böyle bir sorun yaşanmaz.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
İnsanı farklı yapan affettikleri, güçlü yapan sabrettikleri kendisi yapan vazgeçtikleridir.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Bu zor ama anlamlı günlerde birbirimize karşı samimiyete sımsıkı sarıldığımız zaman daha iyi ADAM oluruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.