Saygıdeğer okurlarım,

Kalemin ve mürekkebin, kağıt üzerinde sessiz ama derin bir dili vardır. Bu dil, kalpten ve gönülden gelen duyguların bir yansımasıdır ve bunu fark etmek zor değildir. Ancak modern hayatın koşturmacası içinde, kalemle kağıt arasında bir bağ kurmak her geçen gün daha da nadir hale geliyor.

Oysa ki yaşamımızın sadece yarım saatini ayırarak, bir günümüzü ve hissettiklerimizi bir günlükle kaydetmek mümkün. Düşüncelerimizi ve duygularımızı yazıya dökmek, bazen dille ifade edemediklerimizin kağıtta anlam bulmasını sağlar. Mürekkep, kağıt ve kalemin tarifsiz doğal tercümanlığını keşfetmek, bizlere başka bir perspektif kazandırır.

Yazarlar, şiirden romana, makaleden hikâyeye uzanan eserlerinde hisleri ve düşünceleri okuyucularla paylaşır. Onların bizlere sunduğu bu birikimler, hayatımızın en kıymetli hazinelerinden biridir. Gerçekten de okuma ve yazma, paha biçilmez bir mirastır. Hz. Ali’nin dediği gibi: “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.” Bu söz, okuma ve yazma öğreten kıymetli öğretmenlerimize olan minnetimizi ifade etmek için yeterlidir.

23 Ocak, Dünya El Yazısı Günü olarak kutlanıyor. Bu özel gün, kalemin, mürekkebin ve kağıdın bir araya gelerek duygularımızı ve düşüncelerimizi ifade etmemize nasıl vesile olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. El yazısı, yalnızca bir ifade biçimi değil, aynı zamanda duyguların kağıtta hayat bulduğu bir sanat türüdür.

Dileğim, el yazısının her daim hayatımızın merkezi olmasıdır. Kalbimizden, gönlümüzden ve yüreğimizden geçen tüm duyguların kağıtta anlam bulması için, kalemimizden mürekkep eksik olmasın.

Sevgi ve saygılarımla,