Dijital Avam Olma
“Dijital avamlardan kendinizi olabildiğince koruyun, dijital okuryazarlık becerilerinizi geliştirin.”
“Eğri merdiven basamağının gölgesi de eğri olur...”
Sözün düşüşü ile imajın güç kazanması, bizlerin; “İmaj mı yoksa takva mı? “Sorularını tartışırken, insanın muhatabı olduğu Söz/Hakikat’le olan bağının zayıflamasıyla /kopartılma gayretleriyle, nihayetinde dijital çağda oluşturulan ve dayatılan algılarla oluşturulan imaj kavramı, insanın aslı olmayan bir kopya olarak dijital âlemde kendine kolaylıkla yer bulmuştur.
2000 yılında Japon teknoloji ve otomotiv devi Honda tarafından tanıtılan Honda ASIMO bizleri şaşırtırken, insansı bir yapısı, sesli komut alması, küçük şakalar yapma ve dans edebilme gibi özellikleriyle dikkatlerimizde oluşturulmak istenen dijital insanın öncüsü olmuştur.
İkinci olarak Sophia ile tanıştırıldık. Hanson Robotics tarafından geliştirilmiş olan Sophia adlı insansı robot, yapay zekâ teknolojisinin önemini gözler önüne serdi, Sophia popülaritesi ve öne çıkarılan yetenekleriyle Suudi Arabistan’ın Riyad şehrinde düzenlenen Future Investment Initiative (Geleceğin Yatırım Girişimi) etkinliğinde Suudi Arabistan vatandaşlığı almasıyla da bu iş nerelere evriliyor sorusunu gündeme taşıdı.
Bütün bunlar dijital insana yönelik bakışlarımızı değiştirdi. Sonrasında da Miquel Sousa ya da bilinen adıyla Lil Miquelayı, dijital insan olarak aramıza katmayı başardılar.
Potansiyel değerinin 6,4 milyon dolardan fazla olduğu söylenen Dijital Miquelanın, dijital dünyada özellikle Instagram’da bir moda ikonu haline getirilerek yaklaşık 3 milyona yakın takipçiye ulaşması, her zaman 19 yaşında kalacak bir sosyal medya fenomenine dönüştürülmesi bu sahadaki gidişatı sorgulamamıza devam ediyor.
Sanal ve gerçek arasındaki çizginin giderek kaybolduğu günümüz dünyasında gerçek insanların sanal hayatlar yaşama gayreti içinde oldukları sosyal medya ortamlarında, sanal bir karakterin gerçek hayat yaşaması da oldukça hayret verici bir durum olarak karşımızda durmakta.
İnsanlığa “Ey insan bu gidiş nereye?” Ayetini düşündürmek zorunda olduğu kanaatindeyim.
Gözün, baktığı şeylerin zihnin görmek istediği şeylere kapıları sonuna kadar açacağı gerçeğini keşfeden dijital panaptikon sahipleri, insanın sahip olması gereken birikimlere, hayat vizyonlarına ve algı dünyalarına yönelik yaptıkları /yapmaya devam ettikleri çalışmalarla neyi istiyorlarsa onu göstermeye ve algılatmaya yönelik çalışmalarına hız vermeden devam ediyor.
İmajların art arda sıralandığı, insanlar adına onlar için(!) seçimlerin yapıldığı/yaptırıldığı; gerçekliğin üzerinin örtülüp insanları sanal ortamlarda oluşturulan sahte gerçeklere, hakikat olan budur anlayışına mecbur bırakıldığı/ yanıltıldığı sosyal medya platformları ve metaverse doğru atılan koşar adımlar ve daha fazlası…
Kruşşef’in bir ifadesinde yer verdiği; Stalin insanlara bakar ve şöyle derdi: “Gözleriniz bugün neden böyle aldatıcı veya bu gün neden etrafınıza bakıyorsunuz da gözlerimin içine bakmıyorsunuz?” Beklentisinde olduğu gibi dijital platformlarda birileri, insanlara oluşturulan “Dijital Gözün” içine bakmalarını istemenin ötesinde orada takılı kalmalarını istemektedir.
Oluşturulmaya çalışılan benlik imajların sürekli yenilendiği, insanlığın pasif bir izleyiciye dönüştürüldüğü dijitalde, gerçek hayattan koparılıp, sanal alemin nesnesi konumuna getirilmeye çalışılan insanımızın hakikatle bağının koparılıp, kişisel düşünme ve akletme becerilerini tahrip edip oluşturulan yeni imajlar ve kimliklerle başta kendine ve kendi toplumuna yabancılaştırılmaya çalışılması, günümüzde sanal ortamlarda manüple edilmeden insan olarak ve kimliğini koruyarak kalması çağın en büyük imtihanlarından birisi olarak nitelendirilebilir.
T.S.EliotA’a ait olduğu söylenen bir söz vardır: “İnsan türü, fazla gerçekliğe tahammül edemez.”
Buna rağmen; insanın sanal dünyada ve ileri aşaması metaverse de aklını, iradesini, vicdanını aktif ve aktüel tutmasının önünde oluşturulan engelleri görmeden ve bunları ortadan kaldırmadan insan olarak kalması ne kadar mümkün olacaktır ?
Bu gerçek; amaçların perde arkasını ve ne olduğunu sorgulamayı hak ediyor. Sanal ortamlarda gösterilmeye çalışılan her görüntünün ve oluşturulmaya çalışılan imajın arkasında insanın hakikatle bağını koparmak ve bir nevi “Dijital Avam” oluşturma amacı vardır.
Şairin dile getirdiği: “Ömür dedikleri uçan bir kuştur, Sakın kanatlanma bulmadan bir rehber “uyarısına kulak verirsek; Rehberimiz kim/ne olmalıdır sorusunu da cevaplamız gerekir.
Bu soruya verilecek engüzel cevap mensubu oluğumuz dinimiz olacaktır. Hayatını örnek alacağımız bir Peygamberimiz ve anlayarak okuyacağımız kitabımız Kuran, insanın/insanlığın hayat yürüyüşünde mutlu, kaliteli ve insanca yaşanabilir bir dünya için Rehber olarak bizlerledir.
Kadim kültürümüz ve bu topraklara geçmişte ruh üfleyen, nefesleri günümüzde halen etkisini sürdüren insanlarımızla da bağımız koparmadan onlardan alacağımız nasihatlerde bizler için bir zenginlik kaynağıdır.
Şu sıralarda TRT’de dizisi yayınlanan, Somuncu Baba Hazretleri’nin arkadaşlarına ve yolundan gidenlere salık verdiği, günümüz dijital platformlarındada ihtiyaç duyacağımız on bir nasihate birlikte kulak verelim:
1-Gizli ve aşikâr her yerde Allah’tan korksunlar.
2-Az yesinler¸ az konuşsunlar¸ az uyusunlar.
3-Avâmın arasına az karışsınlar.
4-Tüm mâsiyet ve kötülüklerden uzak dursunlar.
5-Daima şehvetlerden kaçınsınlar.
6-İnsanların elindekilerden ümitlerini kessinler.
7-Tüm zemmedilmiş sıfatları terk etsinler.
8-Övülen sıfatlarla süslensinler.
9-Şiir ve şarkı (günaha götürüyorsa) dinlemekten kaçınsınlar.
10-Ayrı bir görüşle¸ kendini cemaatten ayrı bırakmasınlar.
11-Aç olarak ölseler bile şüpheli hiçbir lokmayı yemesinler.
Bu onbir uyarının herbirine geçmişte olduğu gibi, günümüzde ve ileri ki dönemlerde metaverse ortamlarında da ihtiyaç olacaktır.Bu onbir öğütten üçüncüsü olan “Avamın arasına az karışsınlar.” düsturu çağımızın her türlü yanılgılarına bir furkan olarak önümüzde durmakta iken ve yine Şeyh Hamid-i Veli Hazretleri¸ gönül dostlarının “Nefs-i mutmainne” mertebesinin önündeki en büyük engele takılmamaları için çağların en büyük hastalıklarına inat “avamın arasına az karışsınlar” diye müritlerine uyarısını unutmayalım.
“Avam arasında ne gül, ne de tebessüm et” diyen Ebu Hanife'nin sözlerine kulak verelim.
Günlük hayatta, akış içinde rahat hissetmek ve rahat hissetmeye çabalamak gayretine bir anda olsa kapılıp yukardaki tespitlere ragmen hem gerçek hayatta hemde sanal ortamlarda bir anlık gafletle düşme noktasında kalmamak için; Somuncu Babanın, üçüncü nasihatine kulak verip bir tespitte ve uyarıda bulunmamız gerekiyor.
“Dijital avamlardan kendinizi olabildiğince koruyun,dijital okuryazarlık becerilerinizi geliştirin.”
Gelişen teknolojinin ürünleri olan yapay zekâ, sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklik gibi kavramlar insanlığın metaversede yaşamaya zorlanacağını işaret ediyor.
Kalplerimizin semasına doğmasına müsaade edeceğimiz; “hikmet yıldızı, ilim ayı ve marifet güneşi” her zaman için talepte bulunan yolcuları için parlamaktadır.
İnsanları gerçek dünyadan koparıp, sanal dünyalara hapsedip ,oluşturulmak istenen metaverse’de hakikatle bağını koparma gayretleri ,Transhuman/posthuman projeleri bizler için hiç bir zaman korku /ümitsizlik unsuru olmayacaktır.
Ne yapsalar boş, göklerden gelen bir karar vardır...
Karar incelendiğinde ,yaşanılan her çağda ve meydana gelen gelişmeler neticesinde, Yaratıcının varlığı ve İslam’ın en büyük hakikati olan ‘Tevhid’ daha iyi anlaşılacaktır. Çünkü…
Çünküyü Kitabımız Kur’an söylesin:
41:53_FUSSİLET :
“Vakti geldikçe insana, kainatın uçsuz bucaksız ufuklarında (afak) ve bizzat kendi iç dünyalarında (enfus)ayetlerimizi göstereceğiz.
Taki O’nun mutlak hakikat olduğu herkes için ortaya çıksın.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.