Dijital Çağ Hastalıkları
“Sosyal ağlarda kullanıcıların gerçekte olduğundan farklı olarak bir aktör gibi davranmaları ‘benliğin sunumu’ amacından saparak ‘benliğin reklamına’ dönüşmüştür…” Erving Goffman
Dünya olanca hızıyla dijitalleşiyor/dijitalleştiriliyor. Büyük bir değişim yaşanıyor. Elbette artıları ve eksileri olacaktır bu değişimin. O halde nedir tehlikeli olan değişim?
Bu insanımızın bireyselleşme/şahsiyet kimliğinden çıkarılıp birey olarak yaşamaya yönelik zorlayıcı adımlar gayreti diyebiliriz.
Amaç; insanı dijital köle haline getirmektir. Unutmayalım; kalabalıklar içinde yalnız başına ve çaresiz kalan insan en kolay köleleştirilen insandır.
İnsanın özne olarak varlığını sürdürmesi için kitle iletişim araçlarını ahlaki kurallara göre kullanması kaçınılmaz gerçekliktir.
Bu süreçte insanı bekleyen tehlikelerden biriside çağın getirdiği/getireceği dijital çağ hastalıklarıdır.
Dijital dünyadan bir an için koptuğunuzda nasıl hissediyorsunuz? Eğer, stresli, huzursuz ve tedirgin hissediyorsanız siz de dijital çağın getirdiği yeni hastalıklardan birine sahip olabilirsiniz!
Literatürde yer alan bu çağın hastalıklar listesi her geçen gün artmaktadır. Bunlardan bazılarına örnek verelim:
Nintendinitis, WhatsAppitis (Klavye Hastalığı),RSI (Repetitive Strain Injury / Tekrarlayıcı Gerilme Yaralanması), Hikikomori Fenomeni, Ego Sörfü, Blog İfşacılığı, Youtube Narsizmi, Myspace Taklitçiliği, Google Stalking, Siberhondrik, Photolurking, Wikipedializm, Crackberry, Cheesepodding, Enfornografi, Fomo Hastalığı, Nomofobi, Jomo Hastalığı, Fobo Hastalığı, Selfitis vb.
Bu yazımızda bunların her birini açıklamak yerine birkaçına yer vereceğiz.
Fare Klavye Hastalığı: Bilgisayar, laptop başında uzun vakit geçirmek fare ve klavye kullanımı sebebi ile el ve bileği olumsuz etkileyerek, ahşap oymacılığı, tornacılık gibi mesleklerde de görülen karpal tünel sendromuna sebep olmaktadır. Hastalık kendini başparmak ile 2. ve 3. parmaklarda ağrı ile uyuşma şeklinde göstermektedir. İlerleyen durumlarda ise kuvvet kaybı ve kas erimesine yol açabilmektedir
RSI (Tekrarlayıcı Gerilme Yaralanması): Masa başında çalışanların sıkça yaşadığı, ama çoğu kişinin adını bile bilmediği RSI hastalığının yaşam kalitesini etkilediği yapılan araştırmalar ortaya koymuştur. Repetative Strain Injury yani, Sürekli Gerilim Yaralanması, belli hareketi sürekli olarak yapmak, rahatsız bir pozisyonda uzun süre kalmak veya uzuvları sürekli olarak uygunsuz açılarda zorlamak nedeniyle oluşan türde rahatsızlıkların genel adıdır. Ancak genellikle el ve bilekleri etkileyen, karpal tünel sendromu, tendonit gibi sorunlara yol açabilen türdeki hastalıklardır. Kol, el ve bileklerde oluşan gerilim sakatlıklarının sorumlusu genelde bilgisayar olarak görülmektedir. Sürekli olarak masa başında çalışan insanların bu konuda sıkıntı yaşama olasılığı daha fazla olduğu yapılan araştırmalar ile ortaya konulmuştur
Hikikomori: Aşırı sosyal izolasyonu tanımlamak için son zamanlarda gündeme gelen bir terimdir. Yalnızlıktan farklı olarak, insanlar etraflarında çok fazla insan olduğu halde sosyal paylaşımda bulunamadıkları için kendilerini yalnız hissetme durumu veya doğrudan çok az insanla temas kurma şeklinde tanımlanabilir. Hikikomori Japonya’da gençler arasında sosyal izolasyonu tanımlamak için kullanılmaya başlanmış ve tüm dünyaya yayılmış bir terimdir. Eve sınırlanma, İnsanlardan kaçmak, Artan stres ve Eşlik eden diğer psikolojik bozukluklar Hikikomori hastalığının belirtileri olarak tespit edilmiştir
Ego sörfü: Bu kavram, kişinin kendi adının internette kullanıldığı yerleri ve kendisi ile ilgili gelişmeleri sık sık araması olarak tanımlanmaktadır. Ego sörfü, Oxford İngilizce Sözlüğü’ne 1998 yılında girmiştir. Ünlü ve ünlü olmayan insanlar kendi adlarına rastlamak için yahoo gibi popüler arama motorlarını kullanırken kendi ismi ile ilgili hiçbir sonuca ulaşamadıkları zaman hayal kırıklıkları yaşama durumları Ego Sörfü olarak tanımlanmaktadır.
Blog ifşacılığı: Herkesin bilmesi gereken, öğrenilmesi için yayınlanması için şart olan bilgileri (en azından kendileri öyle gördükleri için) sürekli online ortamlarda yayınlama hastalığıdır. Kendine ve yakın çevresine dair birçok detayı her ayrıntısının altını çize çize kişisel bloglarında paylaşan kimseler de ileri boyut blog ifşacısı olarak görülebilir
Youtube Narsizmi: Blog ifşacılığına benzer bir bozukluktur. Kişinin sürekli kendi videolarını yayınlama ve yayınlata bağımlılığı olarak tanımlanabilir. Daha çok tanınma, duyulma isteği ile doğru orantılıdır
Google takibi: Başkalarını google’da arayan, hakkında çeşitli bilgiler bulup gün yüzüne çıkardıkça rahatlayan kişilerin sahip olduğu takıntıyı tanımlamak için kullanılmaktadır
Siberhondrik bozukluk: Kişinin kendisinde var olduğunu düşündüğü hastalıklar ile ilgili internette bilgi ve tedavi yöntemleri araştırıp kendisine tanı koymaya çalışması halidir. Bu kişiler defalarca hastaneye gittikleri halde yapılanların yetersiz olduğunu düşünerek doktorlara bilgiçlik taslamaktadırlar. Normal çıkan tetkikler onları daha da hırslandırır ve internette daha yoğun araştırma yapmaya devam ederler. Sonuç olarak, Siberhondrik hastaları ilaçların prospektüslerini de okudukları için ilaçlara da güvenmeme durumları tespit edilen durumların başında gelmektedir.
Photolurking: Facebook kullanımı ile artmış bir hastalıktır. İnternette saatlerce başkalarının fotoğraflarına bakmak olarak tanımlayabiliriz. Bitmek bilmeyen bir fotoğraf karıştırma isteği, fotoğrafları ezberlemek, tanımadığın insanların fotoğraflarına bakmak Photolurking hastalığını çağrıştıran önemli işaretler olarak görülmektedir
Nintendinitis: Literatüre 1990'da aşırı atari oyunu oynadığı için sağ baş parmağı zedelenen çocukla birlikte girdi. Tıpta 'oyun bağımlılığına bağlı' spor yaralanmaları alt başlığında yer alıyor. Araştırmaya göre Nintendinitisli hasta kuşağı büyüyünce WhatsAppitis ile yeniden ortaya çıkıyor.
Myspace Taklitçiliği:İlk sosyal medya platformlarından biri olan Myspace’den ismini alan hastalık, kişinin başka bir karakter oluşturması veya başka birini tamamen taklit etmesiyle ortaya çıkıyor. Bu hastalığa yakalananlar kendisini sürekli başka biriymiş gibi sosyal medyada var ediyor
Çocuklarımızın benzer hastalıklara maruz kalmasını, dijital çağın kölelerine dönüştürülmelerini istemiyorsak İlgi, sevgi, emek, sabır ve dikkat gerektiren bir eğitim yolculuğundan hayata atılmaları için farkındalık duygularını geliştirmek zorundayız. Onların yalnızlaşmalarına/yalnızlaştırılmalarına karşı dikkatli olmak öncelikli görevlerimiz arasında olmalıdır.
Dijital çağda bu farkındalığı kazanamayan gençlerin bulunduğu toplumlarda yetişkinler, her şeyin anlam ifade ettiği bir dünyada “her şey ne kadar da anlamsız” diye sözlerine şahit olurlar ve dijital çağın hastalıklarının yanında sonuçta dekadansla dans eden toplumlara dönüşürler.
Unutmamak gerekir ki özgürlükten ve özgünlükten yoksun kalmayı kabul etmek en büyük dijital çağ hastalıklarından birisidir…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.