Yılmaz TAŞÇI

Yılmaz TAŞÇI

Modernleşme ve yapay zeka

Modernleşme ve yapay zeka

Makinenin zekasıyla, insanlığın değerleri uyumlu hale getirilmezse gelecek adına kaygılar yersiz değil…

Modernleşme ve modernlik toplumlarda uzun süre tartışılan konu başlıkları arasında yer almıştır. Ancak dijital dünyada ve özellikle yapay zekada gelinen son noktalar ve gelişimin nereye kadar devam edeceğinin ön görülememesi sanayi devriminden beri gündemde yer alan bu iki kavramı da sorgulatır hale gelmiştir. İsterseniz farklı kaynaklardan elde ettiğimiz bazı okumalara birlikte bakalım:

Modernlik Batı’da 18. yüzyıl civarında ortaya çıkan, o zamanlardan bu yana da toplumsal, ekonomik, siyasal dizgeler demetine gönderme yapan bir şemsiye terim olarak algılanabilir.

Modernleşme ise, genişleyen kapitalist pazarın sürüklediği bilimsel keşifler ile teknolojik yeniliklerin, sanayideki ilerlemelerin, nüfus hareketlerinin, kentleşmenin, eğitim faaliyetlerinin büyümesiyle ortaya çıkan sosyoekonomik değişimlerin toplamıdır.

Her şeyin dur durak bilmez bir seyir içinde ebedî oluş ve yok oluşunun bilgisi; her şeyin birbirine bağlı olduğunun, var olanın bitimsiz zinciri içinde her şeyin bir diğerine bağımlı olduğunun kavranışı modernliği geçmişteki her şeyden farklı kılan bir durumdur.

Modernlik tecrübesinin en önemli yanı artık yeniye olan ilginin artması ve her şeyin mütemadiyen değişmesidir.

Baudelaire, 1863’te yayımlanmış olan “Modern Hayatın Ressamı” başlıklı ufuk açıcı çalışmasında şöyle diyordu:

Modernite, anlık olandır, geçip gidendir, olumsal olandır; sanatın yarısıdır, öteki yarısı ise, sonsuz olan değişmeyendir.”

Terakki fikrinin büyüsüne kapılan insanlık, doğruyu ve güzeli daima yenide ve istikbalde görmüştür

İlerlemenin temelinde, insanlığın nihai ve idealize edilen son merhalede, müreffeh bir yaşam süreceği arzusu vardır.

Örneğin Leibniz, tarihi, aklın giderek olgunlaşması, karanlıktan aydınlığa adım adım yükselişi olarak tanımlamıştır.

“Makineleşme ve modern endüstriyle birlikte yoğunluk ve kapsam bakımından çığı andıran bir taarruz başladı. Tüm ahlak ve doğa, yaş ve cinsiyet, gece ve gündüz sınırları yok edildi. Sermaye kendi şölenini kutluyor (Marx, Kapital).”

Bezim modernleşmemiz batı modernleşmesinden çok önemli bir farkla ayrılır: Batı’nın modernleşmesi, ekonomik-toplumsal yapının dönüşmesi ve bu ikisinin eş zamanlılığını izleyen bir toplumsal dönüşüm olarak belirirken Türk modernleşmesi, ekonomik ve toplumsal farklılaşmayı hızlandıran siyasal dönüşüm süreci olmuştur.

Önce Avrupa, sonra da ABD’de oluşan sanayi toplumu, kaba bir kapitalizm tarafından ikiye bölünmüş izlenimi verir:

Bir yanda, çıkar ve bireysellik dünyası, ki Schopenhauer bu dünyanın, estetik olarak ayyaşlarla dolu bir meyhane, entelektüel olarak bir tımarhane, ahlaksal olarak da bir haydut yatağı olduğunu söyler; öte yanda da, kişiye bağlı olmayan ve hesaplarla arasında bağlantı bulunmayan bir arzu dünyası. Sahiplenici bencilliğin hizmetindeki araçsal akıl, artık tasarımla değil de ancak algıyla kavranabilen yaşamın, bedenin ve arzunun güçlerine hiçbir şeyle bağlı değildir. Kant’ın ikiciliği trajik bir hal alır. Schopenhauer, insanın, kozmik olarak yaşama arzusuyla kendisini bireyleşmeye sürükleyen hareket arasında parçalandığından dolayı mutsuz olduğunu düşünür…

Yukarıdaki açıklamaların daha fazlasına ulaşmanız günümüzde oldukça kolay. Hem de eleştirilerinde odağında olan “Yapay Zeka” teknolojisiyle daha kolay ve kısa sürede.

Gelelim bu konudaki düşüncelerimize…

"İnsan, vasıfsız işgücü tarafından seri üretilebilen en düşük maliyetli, 150 kiloluk, doğrusal olmayan, çok amaçlı bilgisayar sistemidir." - 1960'larda NASA tarafından söylendiği iddia edilen bu sözün üzerinden uzun seneler geçti.

Üretim araçlarındaki değişim ve gelişimlerin toplumun yapısında, kültüründe değişimleri meydana getirdiği de bilinen bir gerçektir. Özellikle algoritmaların devreye girdiği dijital dünyayla birlikte bu dönüşüm akıl almaz hızda ilerliyor. Modernleşme sürecinin bir ürünü olan yapay zekanın modernliği geride bırakarak post modern tartışmaları beraberinde getirdiği de kolaylıkla gözlenebiliyor.

Modernliğin temel varsayımları olan özgürlük, eşitlik, bireycilik ve rasyonalite ile yapay zekâ uyum içinde mi olacak yoksa gerilim mi oluşturacak?

Algoritmaların belirleyici olduğu dijital çağda, yüz tanıma, davranış analizi ve veri izleme gibi uygulamalarla modernliğin öne sürdüğü bireysel özgürlük ve mahremiyet değerlerinin rafa kaldırıldığını ya da yeni anlayışları ve kabulleri beraberinde getirdiğini de gözlemlemek mümkün.

Modernleşme bilindiği gibi bir süreci ifade ederken, modernlik bir yaşam tarzı, zihniyet durumu ve bakışı olarak karşımıza çıkmıştır.

İnsan aklının algoritmalara devredildiği bir dünyada ne ahlaki sorumluluklardan bahsedilebilir ne de insanın özgürlüğünden, iradesinden, hikmetinden, basiret ve ferasetinden dem vurulabilir.

Kendi elleriyle kurdukları refahın, rehavetine kapılıp ta yıkılmayan bir medeniyet yer yüzünde şu ana kadar tarihsel süreçte görülmemiştir.

Derdimiz arayış içindeki insanların bize baktıklarında “iyi ki varsınız” dedikleri arasında olmaktır. Bu toprakların aranan insanı olmanın sırrı da kadim kültürümüzde ve medeniyetimizde gizlidir.

Hikmetin yeri, insan aklının bir ürünü olan yapay zeka ya sınırsız şekilde devredilirse insanın değersizleştiği bir dünya kaçınılmaz olacaktır. Çözüm adına doğru verilere sahip olmanın ötesinde öncelikle doğru sorular sorabilecek birikime sahip olmamız gerekiyor ki doğru çözümlere ulaşabilelim.

Aksi durumda ne mi olur?

Asırlar öncesinden İbn-i Abbas’ın ağzından dökülen şu sözlere kulak verelim:

-İnsanlar gitti geriye nesnas kaldı!

_Nesnas nedir?

-İnsana benzeyip te insan olmayanlar...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yılmaz TAŞÇI Arşivi